SERKAN ÖNGEL: MÜJDE MÜJDE SİZE, ERDOĞAN’DAN MÜJDE SİZE (04. 06. 2014)

252

Başbakan Erdoğan beklenen müjde bohçasını açtı.
Yandaş medya, bir dönem parizyen çoraplarının reklamı ile ağzımıza pelesenk olan daha sonra Beşiktaş tiribünlerine Ferdinand ile birlikte yansıyan “müjde müjde” şarkısını tek bir koro halinde söylemeye başladı.
Doksanlı yıllarda Beşiktaş tribünlerinde söylenen hali ile şarkı, karşı takımın kalesine zarif, sağlam ve esnek bir golün müjdecisidir.
Bu sefer Erdoğan sahada. Belli ki bayağıdır bu gol için hazırlanmış. Amaç golü atıp karşı takımın taraftarlarını bu gölün kendileri için olduğuna inandırmak.
“Bu golü attım ama sor bir niye ?” diye soracak”, sonra başlayacak müjdeleri sıralamaya.
Efendim bu bohçanın içinde neler var neler.
İtiraf var. Sus payı var. Kan parası var.
Patronlara kıyak var.
Ama en önemlisi herkese taşeron müjdesi var. Neyseki son müjde gizli kapaklı. Kürsülerde söylenecek cinsten değil. Nasıl söylensin? Soma’da yaşanan acıların üstüne dayılık sistemine yasal dayanak kazandıran, taşeron çalıştırmada esas iş, yardımcı iş ayrımını kaldıran, işçinin itirazını mahkemelerin uzun koridorlarına teslim eden, taşeron işçisine kadrolu çalışmanın kapalarını tamamen kapayan bu yasal düzeleme vicdanları kanatacak cinsten.
Belli ki hükümet uzun zamandan bu yana yapmak istediği bu düzenlemeyi, fırsat bu fırsat deyip Soma sonrası hayata geçirmek istemiş.
Müjdeler arasında bir de itiraf var demiştim. Maden işçisi için haftalık çalışma süresini 36 saate , günlük çalışma süresini 6 saate düşürmek, iş cinayetleri ile çalışma süreleri arasındaki ilişkinin itirafıdır. Bir de çalışma sürelerinin insani boyutlara çekilmesinin mümkün olduğunun itirafıdır. Avrupa’da ortalama çalışma süresinin resmi olarak tüm sektörlerde 35 saat olduğu ülkelerin olduğunu hatırlatalım.
Türkiye’de haftalık çalışma süreleri resmi olarak 45 saat. Buna karşın 72 saatin üzerinde çalışanların sayısı 1,5 milyonun üzerinde. Dolayısıyla İş Kanun’un uygulanmadığı koşullarda, hele yasalardan kaçmanın resmi olarak göz yumulduğu taşeron sisteminde bu kriteri kim nasıl denetleyecek o da ayrı mesele. Sonuçta hükümet gözünün önünde sık sık denetimler yaptığını ifade ettiği bir işyerinde göz yumduğu ihmallerle yüzlerce madencinin ölümünün faili. Sektörde 11 bin işçinin kayıtdışı olarak çalıştığını da ayrıca hatırlatalım.
Müjdelerden bir diğeri ise işçinin çalışmadığı dönemin ücretininin işsizler için oluşturulmuş olan fondan karşılacak olması. Başbakan bu fon kendilerine aitmiş gibi konuşuyor. Halbuki bu sorumluluk işverenin ve madenin gerçek sahibi olan devletin üzerinde.
Patronlar için bir başka düzenleme de gündemde. Bugüne kadar eğitim, grev ve lokavt halinde kullanılmak üzere patronlar fon kurabiliyordu. Bunun için sınırlama kaldırılıyor. Patronların sendikal hakların gasp edilmesi için yapılan eylemlerde de kullanabilecekleri fonları olacak.
Taşeron işçilerin sendikal haklarını da gasp eden bir düzenleme müjdeler arasına girmiş.
Sonuç olarak torba yasada pek çok düzenleme var. Ancak ilk madde temel amacı ortaya koyuyor. Taşeronu yaygınlaştırma amacı güden bu madde çıksa, diğer maddeler üzerine konuşulabilir. Ancak “müjdelerin” arasına saklanmış bu kötü taşeron süprizi çalışma hayatının ortasına bırakılmış bir saatli bomba. Varlık yokluk meselesi. . .
04. 06. 2014 – BİRGÜN