Merkez Bankası, Mart ayının cari açığını
3,2 milyar dolar olarak açıkladı. Böylece 2104’ün ilk 3 ayında açık miktarı 11,5 milyar doları buldu. 2013’ün ilk 3 ayında açık 16,5 milyar dolardı. Açık düşüyor diye züğürt tesellisi bulacaklardır. Ama, ortada vahim bir durum var. Türkiye’ye
geçen yılın 3 ayında oluk oluk dış para akıyordu, bu yıl akmak bir yana çıkış yaşanmış; vehamet burada.
17 Aralık’tan sonra…Zaten milli gelirin yüzde 8’i büyüklüğünde döviz açığı yani cari açık vererek rekortmen kırılgan sayılan Türkiye’y, bunun üstüne 17 Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonu nedeniyle “politik kırılganlık” yükü bindi. Bu da
dış sermaye
girişini etkiledi. Kimi sermaye kaçtı, kimi gelişini etkiledi.
2013’ün ilk 3 ayında, cari açık 16. 5 milyar dolar olmuştu ama bu açığı karşılamak için ülkeye yaklaşık 27,5
milyar dolar döviz girişi gerçekleşmişti. Bu girişle hem açık kapatılmış, dolayısıyla dolar kuru tırmanmamış, hem de artan girişlerle döviz rezervlerine 7 milyar dolar takviye yapılmıştı. Üstelik 4 milyar dolara yakın da kaynağı belirsiz döviz “zulalara” aktarıldığı halde…
Peki bu yıl?Bu yıl, büyüme yavaşladığı, hızlı TL kaybı ile ihracat kımıldadığı, hatta ziynetler külçe altına çevirilip İsviçre’ye satıldığı için cari açık, geçen yılın 3 ayına göre 5 milyar dolar azaldı ama
daha önemlisi
açığı karşılamak için dışarıdan sermaye akmadı. Akmayınca ne oldu ? Evdeki gümüşleri satmaya geldi sıra. Yani? Dolar kuru daha çok tırmanmasın diye, döviz
rezervlerinden satış
yaptı Merkez Bankası, ayrıca zuladaki dövizlerle ihtiyaç karşılandı. Bunu ilk 3 ayda 6,6 milyar doları aşan
“net hata noksan”
denilen kalemden görüyoruz. Buna “nesebi sahih dövizler” diyor Asaf Savaş Akat. Dışarıda tutulup bu dar günlerde getirilen, belki suç ekonomisinden kazanılıp kasalarda saklanan, piyasada döviz yükselince kasadan çıkarılıp kullanılan
kaynağı belirsiz
dövizler bunlar.
öyle ya da böyle, her ayın açığını rezervden, zuladan karşılayamazsınız. Borsa ucuzladı diye vur-kaça gelen spekülatif sermaye girişi ile de oyalanamaz, teselli bulamazsınız. Ekonomiyi yılda yüzde 4 büyütecekseniz, onun ihtiyacı ithalatı yapmanız, bunun için de makul fiyatta seyredecek döviz kurunda kalmanız gerek. Bu da yeni sermaye girişi ile olur.
Neden kesildi?Peki neden kesildi değirmenin suyu? Sır değil; hem ekonomi fena halde
kırılgan. Dünyada yeni bir para iklimi arayışı var. ABD, koltuk değneklerini çekiyor, dünya sermayesi yüzünü oralara dönüyor. Türkiye ekonomisi ise fena halde kırılgan,borç çeviremiyor. Bunu dünya alem görüyor .
Bunların üstüne Türkiye’de politika kırılgan, risk büyük.
Hukuk işlemiyor, yargı bağımsızlığının zerresi yok. Dünya alem, tapelerin, rüşvet konuşmalarının, bizzat Başbakan’a, oğluna, bakanlara, mahdumlarına ait olduğunu gördü,duydu. Ve bekledi ki, bunlar yargıya intikal eder, yargı karşısında adalet tecelli eder. Ama nerede? Sadece yurttaşın değil, dünya alemin de gözüne soka soka kanıtları yok saydılar, twitter, youtube yasakladılar. Hakim, savcı, polis kıyımı yaptılar. Adalete adeta meydan okudular. Siz yatırımcı olsanız bu olup bitenden rahatsız olmaz mısınız?
Tapelerden ortaya çıktı ki, bu ülkede “crony capitalism” var, yani
eş-dost kapitalizmi. Birtakım sermayedarlar, Başbakan ve partisi tarafından kayırılıyor. ülke kutuplaştırılmış, sermaye bile “bizim sermaye-bizden olmayan sermaye” diye sınıflanmış. Alın son örnek; BMC…Koca ihaleye Başbakan yakını Ethem Sancak’tan başkası niye girmedi diye sormaz mı?
Her gün dünyanın en büyük medya kuruluşlarında bu rezaletleri ortaya saçan ve AKP rejiminin ülkeyi nasıl bir uçuruma götürdüğünü yazan onlarca makale, haber çıkıyor. Hangi sermaye bunları görmezden gelip yatırım yapar? Yapan yok mu, var. Ama bakın ne tür sermaye:Borsaya vur-kaç için gelen sermaye. Hiç elini taşın altına sokan doğrudan yatırım yapan büyük bir proje hatırlıyor musunuz? Kelepir şirket, banka satın alanlar dışında… Kredi vermede bile çekingen artık dış bankalar. Neden?
Cevap basit;
hukuk yoksa, kredi de, yatırım da yok!…
14. 05. 2014 – SÖZCÜ