SERKAN ÖNGEL: 1 MAYIS VE TESLİM (30. 04. 2014)

208

İşçi sınıfı tarihi bir varoluş mücadelesi üzerine şekillenmiştir. İnsanı bir makinenin parçası, kendisine hizmet etmekle sorumlu bir robot olarak, insan bedeninin bütünlüğünü ve sağlığını sermaye birikim sürecine katkısı oranında, ele alan bir sistem içinde yaşıyoruz.
Bu sistem içinde direnmeden ayakta kalmak mümkün değil.
Susmak, bağımlı kalmanın, itaat etmek çocuklarımızın geleceğinin ipotek altına alınmasının temel gıdası.
***
*
Yarın 1 Mayıs.
Taksim tartışmaları gündemimizin merkezine yerleşmiş durumda.
İnsanların nasıl çalışıp nasıl yaşayacaklarına, güzel ölüp ölmeyeceklerine, kaç çocuk yapmaları gerektiğine, kaç yaşında emekli olacaklarına, tatil haklarına, çalışma sürelerine, asgari ne kadar ücret alacaklarına kim karar veriyor?
Bütün bunlara dair söz hakkına sahip misiniz?
Yaşantınıza dair kararlara katılım hakkınız var mı?
Seyircisi olduğunuz bir hayat esaretinizi kendi ellerinizle başkalarına teslim ettiğiniz bir hayattır.
O yüzden Taksim esarete teslim olmanın adresidir.
çünkü Taksim’de miting yapılamaz ısrarı, keyfiyette ısrardır. Bir patronun, kendisine ait olarak gördüğü işyerinde, işçilerin kendi çalışma koşullarına dair söz söylemeye kalktığındaki öfkesi ve korkusudur Başbakandaki.
Bu meydanlar, bu sokaklar, o meydanları ve sokakları eylemlilikleri ile var edenlerindir. Başka kimsenin değil.
Kendini bu ülkenin büyük patronu olarak görenlerin elbette sınıf mücadelesi tarihinden alacakları bir pay olacaktır.
Sınıf mücadelesinde itaat edenlere yer yoktur.
İnsanlık onuru yarın Taksim sokaklarında olacak. Haksızlığa boyun eğmeme iradesini gösterenlerin arasında.
***
*
Dün DİSK-AR olarak bir rapor yayınladık. 1 Mayıs’ta Taksim meydanında olması için 15 neden var. Bu nedenlere bakıp meydanda ısrar da ne demekmiş diyebilen çıkar mı bilmiyorum. çünkü Taksim’de ısrar, işçinin üzerinde kurulmaya çalışılan korku imparatorluğuna, taşeron cumhuriyetine teslim olmayacağız mesajıdır.
Eğer bir ülkede yılda 706 bin kişi iş kazası yaşıyor, bunların % 90’ı kayıt altına alınmıyorsa, iş cinayetlerinde insanlar biner biner ölüyorsa uysal çocuk olmak ihanettir.
Eğer işe bağlı sağlık problemi yaşayanların sayısı 895 bin kişi ise, çalışanların yüzde 80’i fiziksel sağlığını, yüzde 9’u ruhsal sağlığını olumsuz etkileyecek etmenlerle birlikte çalışıyorsa, yüzde 19 kaza riski ile çalışırken, yüzde 14 kimyasal madde, toz duman veya zararlı gazlara muhatap kalıyorsa, her yüz çalışandan 7’si zaman baskısı ve aşırı çalışma yükünün basıncı altında ruhsal sorunlar yaşıyorsa uysal çocuk olmak ihanettir.
Türkiye’de resmi rakamlara göre kayıtlı taşeron işçi sayısı 2002-2011 yılları arasında 387 binden 1 milyon 687 bine yükseldiyse, her 10 iş cinayetinden 94’ü taşeronda yaşanıyorsa, Türkiye’de milyon ton taş kömürü üretimi başına düşen ölüm sayısı çin’den 6 kat, ABD’den ise 361 kat daha fazla ise uysal çocuk olmak ihanettir.
Türkiye’de tam zamanlı bir işte çalışan bir işçinin fazla mesailer dahil ortalama haftalık çalışma süresi, Norveçli bir işçiden 14,5 saat Avusturyalı bir işçinin 9,7 saat fazlaysa, 1 milyon 611 bin kişi haftada 72 saatin üzerinde çalışıp, nefes almaya bile imkan bulamıyorsa uysal çocuk olmak ihanettir.
Yaşadığınız ülke yıllık ücretli izin hakkının en az olduğu ülkelerden biri ise, hasta da olsa çalışılıyorsa, 63 milyon kişi evden uzakta bir haftalık tatil yapamıyor, 41 milyon kişi iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek yiyemiyor, 27 milyon insan kışın ısınamıyorsa uysal çocuk olmak ihanettir.
O yüzden bu 1 Mayıs sorun Taksim’e çıkıp çıkmamak meselesi değildir. Sorun sokaklarda itaat etmeyenlerin, direnenlerin var olup olmadığı sorunudur.
çünkü tarih teslim alınamayan sokakları yazacaktır.
30. 04. 2014 – BİRGÜN