AZİZ ÇELİK: DEMOKRASİ-OTOKRASİ KAVŞAĞI OLARAK TAKSİM (24. 04. 2014)

225

1 Mayıs’ın için Yenikapı’yı adres gösterenlere göre Taksim’den ümidi kesmeliymişiz. Sendikalar çok şımarmış, demokratik mücadele kültürünü öğrenmelilermiş. Bunun öğrenileceği yer ise Yenikapı imiş! Bu sene Kadıköy için izin lütfedilmiş ama seneye o da yokmuş.
Demokratik mücadele kültüründen dem vuranların bundan haberdar olmadıkları aşikâr. Demokratik mücadele kültürünün öğrenileceği yer Taksim’dir. Tek parti ve DP döneminin otoriter uygulamalarının ve 12 Eylül generallerinin yasaklarının tekerrürü mü demokratik mücadele kültürüymüş. Hadi canım sen de! Bu ülkede emek hareketinin ve solun, otokratlardan demokrasi kültürü dersi almaya ihtiyacı yoktur.
Türkiye tarihinde hiçbir meydan ve mekân Taksim kadar demokrasi-otokrasi kavşağı haline gelmemiştir. Siyasal iktidarın Taksim yasağı ve inadının arkasında birden çok motif olduğunu söylemek mümkün. Bunlardan biri amelenin kentin nezih bir alanını “işgal” etmesine duyulan muhafazakâr tahammülsüzlüktür. Birkaç yıl önce Başbakan’ın “ayakların baş olması” şeklinde ifade ettiği durum budur. Buna emek-sermaye meselesine dair muhafazakar algıyı da ekleyin.
Taksim’de 1 Mayıs yasağının ardında yatan bir diğer motif ise kadim devlet geleneğinin mevcut iktidar tarafından sahiplenilmesidir. Otokrat devlet geleneği Taksim’de yapılacak muhalif gösterileri herdaim devlete meydan okuma olarak gördü. Bu genetik kodların AKP tarafından da benimsendiğinin en önemli simgesi 1 Mayıs yasağıdır. 1 Mayıs 1977’nin Türkiye işçi sınıfı ve demokrasi mücadelesi açısından çok ciddi bir dönemeç ve simge olduğunun farkında olan otokrat devlet zihniyeti bu katliamı örtbas etmek istiyor.
Diğer bir husus ise muhafazakâr Türk sağının kadim çifte standardı ve oportünizmidir. Taksim’de 1 Mayıs sırasında değil de muhafazakar sağ bir protesto eylemi sırasında göstericiler katledilmiş olsaydı, AKP hükümeti Taksim’e anıtlar yaptırır ve her yıl görkemli anma törenleri düzenlerdi. Ama ölenler işçiler ve solcular olunca iş değişiyor.
ölüleri mezheplerine ve siyasal inançlarına göre ayıran otokratik rejimin Taksim konusundaki çifte standardı ve dayatması hiç mi hiç şaşırtıcı değil. Taksim oya tahvil edilebilir olsaydı, Taksim’de devlet 1 Mayıs’ı olsaydı hiç tereddütsüz serbest olurdu. Nitekim 2010, 2011 ve 2012 1 Mayıs’larının hükümet karşıtı devasa gösterilere dönüşmesi Taksim’in yeniden yasaklanmasının temel nedenidir.
Nihayet Taksim yasağının en sonuncu nedeni Gezi Direnişi’nin yaratmış olduğu korku ve travmadır. Otokrasiye karşı kendiliğinden bir toplumsal tepki olarak ortaya çıkan Gezi ve Haziran 2013 direnişin’nin siyasal iktidarda büyük bir travma yarattığı açık. Şiddetle ve ölümlerle bastırılmaya çalışılan Gezi’nin Taksim ile aynı mekân olması, 1 Mayıs’ta emek ile özgürlük meselelerini özdeşleştirmiştir.
Taksim’de 1 Mayıs, demokrasi ve özgürlükler ile otokrasi ve tek adam rejimi arasında büyük bir yol ayırımı ve kavşaktır. Taksim’de 1 Mayıs yasağı sadece işçilerin dayanışma gününe konulan bir yasak değildir, otokrasinin çok ciddi sembolik bir evresidir. 1 Mayıs yasağı otokrasiyi ve tek adam rejimini derinleştirmenin en önemli bir manivelasıdır.
Yaşam tarzından siyasal tercihlere, sendika seçiminden meydan seçimine her şeye karışan bir rejimle yüz yüzeyiz. Bugün işçilere, sendikalara Yenikapı’yı gösterenler yarın seçim diyenlere de kapıyı gösterecektir.
Taksim emeğin ve özgürlüğün savunusuyla otokrasi ihtirasının yol ayırımıdır. Taksim hukuk ile keyfiliğin, haysiyetle esaretin kavşağıdır.
Bu yüzden Taksim’den ümit kesilmez!
24. 04. 2014 – BİRGÜN