ERKAN AYDOĞANOĞLU: 1 MAYIS YAKLAŞIRKEN (17. 04. 2014)

197

1 Mayıs, işçi sınıfının 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, “sekiz saatlik iş günü” ve “insanca yaşam” talepleriyle yürüttüğü kararlı mücadelenin dönüm noktası olarak kabul edilen ve işçi sınıfının 8 saat iş günü mücadelesinin evrensel bir nitelik kazandığı özel bir gün olarak biliniyor.

1 Mayıs, 1886 yılında çalışma sürelerinin 8 saate düşürülmesi ve daha önce kriz nedeniyle düşürülen ücretlerinin yeniden yükseltilmesini talep eden ABD’li işçilerin toplandığı Haymarket Meydanı’nda yaşanan olayların sorumlusu olarak gösterilen Albert Parsons, August Spies, Adolph Fischer ve George Engel isimli dört işçi önderinin idamının ardından, idam edilen işçilerin ve 8 saatlik iş günü mücadelesinin simgeleştiği bir gün.

1 Mayıs ilk kez kutlandığı 1890 yılından bu yana işçi sınıfı için yaşanılan dönemin en önemli, en değerli uğraklarından birisi olurken işçi sınıfının dünyanın dört bir yanında insanca yaşam ve çalışma koşulları başta olmak üzere, ortak taleplerin ve bu talepler üzerinden mücadele kararlılığının dile getirildiği bir mücadele günü olarak kutlanıyor. Tek tek ülkelerde yapılan kutlamalar içerikleri ve biçimsel özellikleri açısından farklılıklar göstermesine rağmen, dünyada 1 Mayıs gibi evrensel bir nitelik taşıyan, kitlesel ve yaygın olarak kutlanan başka bir gün yok.

İlk günlerinden itibaren egemenlerin 1 Mayıs’ı, işçi sınıfının 1 Mayıs ile özdeşleşen talepleri ve sınıfın savunduğu değerleri kabul etmesi kuşkusuz hiç kolay olmadı. İşçi sınıfının insanca yaşam talebi temelinde başlattığı 8 saat iş günü, sigorta hakkı, hafta tatili vb. gibi temel hakların kazanılması için ağır bedeller ödendi.

ABD’li işçiler darağaçlarında asılırken, Fransız işçilerinin cezası giyotine gönderilmek oldu. Rusya’da binlerce işçi kurşuna dizilirken, Almanya’da talepleri için greve çıkan işçilerin kulakları kesildi. Mücadeleci işçiler, insanca yaşam mücadelesi içinde karşı karşıya kaldığı cezalar, işkenceler ve ölümlere rağmen haklı taleplerinden geri adım atmadılar. 1 Mayıs’la yarattıkları değerleri çoğu zaman canları pahasına koruyarak kendilerinden sonraki kuşaklara aktardılar.

1 Mayıs’ı diğer günlerden farklı kılan, işçi sınıfının kapitalizme, emperyalizme, sermayenin sınır tanımayan egemenliğine ve sömürüye karşı sınıf dayanışmasının güçlenmesi ve mücadelenin ilerletilmesinin en önemli uğraklarından birisi olması. Bu yıl 1 Mayıs kutlamalarında sendikaların ve diğer emek örgütlerinin katılım düzeyi ile sermaye güçlerine ve siyasal temsilcilerine verilecek mesajlar büyük önem taşıyor.

Türkiye’nin pek çok merkezinde 1 Mayıs hazırlıkları günler öncesinden başladı. Bu yıl 1 Mayıs’ın, önceki yılları aşan bir kitlesellikle, ülkenin her yerinde yaygın olarak kutlanması, büyük kentler başta olmak üzere, işçi yoğunluğu olan bütün illerde örgütlü emeğin, sendikaların kitleselliği ve taleplerini en etkili şekilde alanlara yansıtılması önemli.

1 Mayıs 2014, geçtiğimiz dönemde hiç de iyi bir sınav vermeyen sendikal hareketin durumunu, sendikalar ile üyeleri arasındaki ilişkilerin niteliğini ve alanlara nasıl yansıyacağını gözlemlemek açısından da ayrı bir önem taşıyor.

Sendikal hareketin, sendikal bürokrasinin de etkisiyle, son yıllarda tarihinin en kötü dönemlerinden birisini yaşıyor olması bu yıl 1 Mayıs önemini daha da artırıyor. Yıllardır yaşanan bütün olumsuzluklara, sermaye saldırılarına ve yaşanan yenilgilere karşın, işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışmasının en somut ifadesi olan 1 Mayıs’ın hangi somut gündemler üzeriden, hangi taleplerle ve kimlerin öncülüğünde kutlanacağı ayrı bir önem taşıyor. Konunun bu yönüne haftaya değinelim.
17. 04. 2014 – EVRENSEL