AZİZ ÇELİK: FİZAN’DAN HİZAN’A MOBBİNG (27. 03. 2014)

215

17 Aralık yolsuzluk operasyonuna tepki olarak hükümetin kamu bürokrasisinde başlattığı tasfiye süreci bütün hızıyla devam ediyor. Emniyette başlayan geniş kapsamlı tasfiye kısa bir süre sonra yargı aygıtına sıçradı. Ardından milli eğitim tasfiyesi geldi. Milli Eğitim mevzuatı hızla değiştirilerek dört yılı dolduran bütün eğitim yöneticilerinin görevi sona erdirildi. Bunların yerine yapılacak atamalarda liyakat ve müktesep haklar bir tarafa bırakılarak tamamen siyasi kriterlere göre atama yapmanın yolu açıldı. Kamu bürokrasisindeki bu tasfiyelerden TRT, TÜBİTAK ve TİB gibi kurumlar da nasibini aldı.
Tasfiye süreci hukukun temel ilkelerinin ayaklar altına alındığı keyfi yöntemlerle yapılıyor. Emrindeki silahlı bürokrasiye yargı kararlarına uymama talimatı veren hükümet, kamu bürokrasisinde partizanlık ve rövanş duygusuyla hareket ediyor. Bu tasfiye süreci idare hukukuna aykırılık yanında devlet eliyle mobbing olarak nitelenebilecek bir hal alıyor.
Bu tasfiye süreciyle ilgili olarak İçişleri Bakanı ile İstanbul Valisi ve Emniyet Müdürü arasında geçtiği iddia edilen konuşmalar sürecin vahameti hakkında yeterince fikir veriyor. çeşitli gazetelerde ve internet sitelerinde yayınlanan bu görüşmede Bakan, Vali ve Emniyet Müdürü’ne yasaya aykırı talimatlar veriyor ve bu talimatları yerine getirmekte tereddüt eden Vali ve Emniyet Müdürü’ne “siz yasaya aykırı da olsa bu işlemleri yapın ardından biz yasa çıkartır sizin hukuksuz eylemlerinize hukuki kılıf hazırlarız” mealinde sözler söylüyor. Bu konuşmanın hukuksal delil vasfı ve dinlemenin yasaya uygun yapılmadığı bir yana, 17 Aralık sonrası tasfiye sürecinin hangi saik ve yöntemlerle yapıldığını ortaya koyması açısından önem taşıyor.
Söz konusu görüşmede İstanbul Emniyet Müdürüne ait olduğu iddia edilen ses ‘Bunların bir tanesini Fizan’a bir tanesini Hizan’a, evlerinden barklarından uzak yerlere gönderdim’ diyor ve bir başka polis müdürü için altından arabasını aldığını, lojmanından bile çıkardığını söylüyor. Memurların kamu hizmetinin gereği dışında başka illere atanması (sürülmesi) Türkiye’nin kamu bürokrasi geleneğinde en kadim cezalandırma ve yıldırma yöntemidir. Kamu görevlisi disiplin hukukunun ve idare hukukunun temel ilkelerine aykırı biçimde görevden alınıp ücra coğrafyalara sürülebiliyor. İdari yargı kararı ile yürütmeyi durduran memur bu kez bir başka yere sürülebiliyor ve bu döngü böylece devam ediyor.
Bu uygulamanın mobbing olduğu açık. İşyerinde psikolojik taciz ve terör olarak da bilinen mobbing yaygın bir bezdirme ve yıldırma yöntemi. İşverenin, amirin çalışana veya astına uyguladığı bir yıldırma yöntemi olan mobbing son yıllarda daha görünür hale geldi. çalışandan çalışana mobbing örnekleri de yaygın. Mobbing aşağılanma, küçümsenme, kişiliğin zedelenmesi, kötü muamele ve yıldırma yanında örtülü bir cezalandırma şeklinde de ortaya çıkabilir. Memurun cezalandırma amacıyla görevden alınması ve başka yerlerde görevlendirilmesi ve görev yerlerinin sık sık değiştirilmesi gibi.
Daha çok özel sektörde ve iş hukuku çerçevesinde ele alınan mobbing, kamuda da yaygın bir uygulama. Son zamanlarda kamuda mobbinge ilişkin şikâyetlerde ve yargı kararlarında giderek bir artış gözleniyor.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (YHGK) son zamanlarda verdiği bir kararında (2013/1407 sayılı), kamu görevlilerinin sık sık başka illere atanmasını mobbing (işyerinde psikolojik taciz) saydı ve kamu kurumunun tazminat ödemesine karar verdi. Danıştay’ın da benzer yönde kararları olduğu biliniyor. Danıştay, kamu yararı ile bağdaşmayan uzaklaştırma ve cezalandırma amaçlı görev değişikliklerini hukuka aykırı buluyor. Ancak idare hukuku alanında mobbingle ilgili düzenlemeler henüz çok sınırlı. Bu nedenle de mobbing konusunda daha pervasız örneklere rastlanabiliyor.
17 Aralık sonrası tasfiye dilen kamu görevlilerinin bir bölümünün mobbing davası açtığı biliniyor. Bu davalarda ortaya çıkacak sonuçlar kamuda mobbing uygulamasının sınırlanması konusunda etkili olabilir. Diğer bir nokta ise kamuda mobbing uygulamasının saptanması halinde kişinin değil kurumun ceza ödemesi yönündeki yargı kararları. Bu uygulamanın da mobbingi artırdığı söylenebilir.
Hukuksuzluğun ve keyfiliğin yaygınlaşması toplumsal yaşamın bütün alanlarına sirayet ediyor. Mobbingin kamu bürokrasisinde siyasal hesaplaşmanın bir aracı olarak yaygın biçimde kullanılması rejimin otoriter niteliğinin nereye varabileceği açısından oldukça öğretici. Fizan’dan Hizan’a mobbing uygulayan bir otoritenin hayal gücünden korkulur.
27. 03. 2014 (BİRGÜN)