Şu bir gerçek ki bütçeyi dolaylı vergi gelirleri sırtlıyor. Devletin vergi düzenlemesi bu tercihe dayalı çünkü. Zenginden de yoksuldan da tüketimleri sonucu aynı vergiyi toplayan devlet, toplam nüfus içindeki ağırlığı ve gelir düzeyi düştükçe tüketim eğilimleri artışı göz önüne alındığında vergi yükünü emeği ile geçinenlerin omuzlarına bindirmiş durumda. Düşük gelirli emekçilerin ücretlerinin yaklaşık üçte birine vergi için el koyan devlet, sermaye geliri elde edenlerden topladığı vergi payını ise yüzde 1 gibi komik bir seviyede tutmakta.
İşte tüm bu çarkın ürettiği sonuca bir örnek geçtiğimiz gün açıklanan 2013 yılı Ekim ayı bütçe gerçekleşmelerinde yer alıyor. Kısaca bakalım; geçen seneye göre bu yıl dolaylı vergilerde yaklaşık yüzde 22’lik bir artış gözükmekte. Tüketimden gelen KDV gelirlerindeki artış yüzde 15,2; ithalattan gelen KDV gelirindeki artış ise yüzde 5,3. ÖTV ve dahilde alınan KDV geçtiğimiz yılın aynı dönemindeki yüzde 10’a yakın artışını bu yıl neredeyse üçe katlamış. Bu yılın tamamı için hedeflenen 218 milyar liralık dolaylı vergi gelirinin Ekim ayında yüzde 85’i tamamlanmış durumda.
Emek cephesinden bu durumun açıklaması net; milli gelirde aslan payını kar ve rant kazancını sağlayanlar kaparken, vergi yükünü omuzlayan emekçiler ekonominin çarkını döndürüyor.
‘Mali disiplin’ veya ‘faiz dışı fazla’ gibi uygulamalar kapsamında sosyal bütçe kesintilerini iktidara geldiğinden itibaren aralıksız uygulayan AKP, ulaşım, elektrik, petrol, doğalgaz zamlarının yanında ÖTV, KDV’yi de bütçe gelirlerinde ayarlanabilir bir gelir kalemi olarak yönetiyor. İç talebi arttırmaya dönük atılan adımlar, bütçenin gelir hanesine oluk oluk kaynaklar akıtıyor. Halk borçlanıyor, gelecek refahından çalınıyor, ücretler yerinde sayıyor (buna ilişkin mücadele sürdüren sendikalar darbe dönemlerini aratmayacak baskı ve sindirme operasyonlarıyla karşı karşıya), zamlar- nedeni açıklanmadan ve hiçbir izahat verilmeye gerek duyulmadan-normalleştiriliyor. Tüm bunlar tek taraflı halka dayatılan uygulamalar…Peki, karşılığında ne veriliyor’
Şu bir gerçek ki, ekonomiye ilişkin verilen her karardakine benzer bir şekilde, bütçe açık verse de emeği ile geçinen halk maliyet ödüyor, vermese de. Mali disiplin adıyla bütçede faiz dışı fazla (FDF) hedefleniyor, devlet kamusal hizmet görevinden ve yatırımcı kimliğinden bu hedefi gerekçe göstererek sıyrılıyor, daha yüksek gelir elde etmek uğruna vergi tahsilatını arttırmaya dönük denetim mekanimalarını hayata geçiriyor. Yani kısaca taşı sıkıp suyu çıkarırcasına hareket eden herşeyi vergiye (haraca) bağlıyor. Yani bütçede sağlanan bir ‘başarı’, bu sömürü mekanizmasının daha çok işlediğini gösterirken, başarısızlık ise daha sıkı bir kemer sıkmanın habercisi gibi emekçinin geleceğine çöküyor.
Bu duruma çok açık bir örnek 2014 yılı programında yer almakta. Niyet aslında burada gayet net bir şekilde yazıya dökülmüş durumda. Programda 2013 yılı için yüzde 7,8 artışla kamu tüketim harcaması tahmin eden AKP yönetimi, 2014 yılında bu oranı bir anda yüzde 3’e indiriyor. Bu, tüm siyasi ve sınıfsal değerlendirmeler bir yana kendi içinde tutarlıdır. Çünkü bu yıllarda ekonominin büyüme temposunun düşeceği biliniyor ve 2013 yılı, seçim harcamalarını kapsayacak bir yıl. Tutarlılıktan eser olmayan durum ise elbette emekçilerle doğrudan temas eden kalemlerde. Buralarda, özel tüketim harcamaları aynı seviyede bir artışla 2013 ve 2014 yılında da tam gaz devam ediyor. Bunun yanında dolaylı vergilerin GSYH içindeki büyüklüğü 2012 yılındaki yüzde 13’lük seviyesinden 2013’te yüzde 14’e çıkıyor ( 9 milyar liralık artış); lakin aynı dönemlerde harcanabilir gelirin milli gelir içindeki payı (çok iyimser bir tahminle) yerinde sayıyor. Reel ücret hesaplamasından gidildiğinde bu gelirin büyük ölçüde gerilediği görülecektir.Sözün kısası verginin en acı-en ağır şekli olan dolaylı vergiler artıyor, fakat alım gücü arttığı ve tüketimi bu şekilde ittiği için değil. Devletin bizatihi borçlandırıcı mekanizmalarla bunu yukarıdan aşağı bir dayatmaya dönüştürdüğü için.
Velhasıl bugünün bütçe politikaları, geniş halk yığınları açısından değerlendirildiğinde, AKP’nin yüzünü döndüğü kesimi nasıl ve kimlerin üzerine basarak finanse ettiğini açıkça ortaya koymakta. Bu kapsamda içinden geçtiğimiz bu günlerde meclis komisyonlarında halka kapalı gerçekleştirilen bütçe planlamalarına doğrudan katılmak önemli. Halkın yüzüne kapanan kapıları zorlayarak değil, kararları sokaktan doğru zorlayarak, tepeden istemediğimiz bir yaşamı kurmaya kalkanlara karşı aşağıdaki iradeyi tepeye çıkartmak için…
‘21.11.2013 – BİRGÜN