Bir inşaatın yedinci katı. 13 yaşında bir çocuk işçi. Yaşanmamış çocukluğun bir yaprak gibi düşüşü. Orhan daha küçücük. Orhan oyuna hasret.
Orhan Sürer Diyarbakır Bismil’de çalıştığı inşaatın yedinci katından, fazla kiremitleri aşağıya indirirken dengesini kaybederek, kurulan asansör sistemi ile ölüme düştü. Küçücüktü.
Tıpkı yaşıtı Ahmet Yıldız gibi çocuk bedeni ile karşıladı ölümü. 8 ay önce Adana’da haftalığı 100 TL’ye çalıştığı fabrikada kafası pres makinesine sıkışıp ölmüştü Ahmet.
Diyarbakır ve Adana insanların “işsiz kalma hürriyeti ile” sokaklarında özgürce dolaştığı, umutsuzluğun işsizlik biçimi ile en yoğun yaşandığı iki kent. Yani iş bulmak hiç de kolay değil.
O zaman soru şu: iş bulma olanaklarının bu kadar kısıtlı olduğu, çalışma çağındaki nüfusun önemli bir kısmının iş bulamadığı bu kentlerde ölüm neden çalışan çocukları bulur? Neden çocuk işçi çalıştırılmak tercih edilir?
Cevabı son derece basit. Çünkü çocuk işçi ucuz işgücüdür. Kuralsızlığın, denetimsizliğin, esnekliğin yani işverenin işçi üzerindeki keyfiyetinin artması, sermaye birikiminin kirli çarkları arasına önce en güvencesizi, “en ucuz olanı”, en kolay hükmedileni sürükler. Sistem nasıl kurulursa, çarkın yani daha fazla kar döngüsünün içine kimin sürükleneceği o şekilde belirlenir.
KÂR MI, İNSAN MI?
Orhan’ın ölüm haber internet sitelerine düştüğünde Ankara’da çalışma hayatı ile ilgili çok önemli bir toplantı vardı. Hükümet, işveren ve işçi temsilcilerinden oluşan Üçlü Danışma Kurulu toplantısı. Toplantının ana konusu esnek çalıştırma ve taşeron işçilerinin sorunları.
Taşeronluk sistemi emek maliyetlerini aşağı çekmek amacıyla yaygınlaştırılmaya çalışılan bir sistem. İşverenler, işçi ile ilgili sorumluluklarını bir alt-işverene devrederek üzerinden atmaya çalışıyor. Sistemin amacı “emek maliyetlerini” aşağıya çekmek yani sömürüyü artırmak, yasalardan kaçmak. Sanki taşeron işçisi başka bir ülkenin kanunlarına tabi. Sendikal hakları mahkeme kararlarına rağmen keyfi bir biçimde ilgili bakanlık tarafından engelleniyor. İş Kanunu hükümleri kamu işyerlerinde göz göre göre uygulatılmıyor. Taşeron işçilerin sorunları diye gündeme taşınan aslında hükümetin ve ilgili bakanlığın yasa tanımaz keyfiliği. İstenilen ise bu yasadışı keyfi uygulamaların yasal çerçeveye kavuşturulması. Böylelikle başta en büyük işveren kamu olmak üzere işverenlere mali ya da hukuki bir yük getirmemesi.
Orhan’ın ölüm haberinin “taşeronu yaygınlaştıralım”, “esnekliği yani işverenin işçi üzerindeki keyfiyetini artıralım” diyenlerin vicdanında en ufak bir etki yaratmadığı açık. Öyle olsa yapmaya çalıştıkları şeyin sonuçlarını ön görüp bir dur derlerdi.
İNŞAAT SEKTÖRÜ TAŞERONA EMANET
Orhan inşaat sektöründe çalışan bir çocuk işçi. İnşaat sektörü taşeronluğun, kuralsızlığın sektörü. İş cinayetlerinde de en hep ön sırada. 718 bin kayıt dışı çalışan işçi var sektörde. Her 10 işçiden 4’ü kayıtdışı. Bu rakamlara Orhan gibi çocuk işçiler dahil değil. Onlar sayılmıyor bu istatistiklerde. Yani gerçek rakam çok daha fazla.
Çocuk işçiliği ucuz işgücü olduğu için tercih ediliyor demiştik. Taşeron işçiliği de ucuz işgücü için tercih ediliyor. Ucuz işgücü daha fazla sömürü demek, daha fazla sömürü daha fazla sermaye birikimi. Daha fazla sermaye birikimi daha çok kar.
Kıdem tazminatının fona devri de, taşeronluğun yaygınlaştırılması da, esneklik de hepsi aynı amaç için.
***
13.11.2013 – BİRGÜN