SEZAİ TEMELLİ: BÜTÇE MEVSİMİ (06.11.2013)

248

Bütçe, Meclis’te, Plan Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye başlandı. Henüz kamuoyunda yeterince ilgi görmese de, bütçe Meclis Genel Kurulu’na geldiğinde, alışılagelmiş politik tartışmalar çerçevesinde kamuoyu gündeminde kendisine kuşkusuz yer bulacak. Bu yer alma toplumun bütçe hakkı üzerinden değil de, yine içinde bulunulan politik gündeme bahane oluşturması şeklinde olacaktır. Buna artık alıştık. Alıştık, çünkü bütçe hakkını çok uzun süredir yitirmiş durumdayız. Politikacıların büyük bir çoğunluğu da bu yitik kavram üzerinden siyaset yapmayı verimli bir politik faaliyet olarak görmüyor.
Bütçe gerekçesine genel hatlarıyla baktığımızda, bütçe artık toplumdan olabildiğince uzaklaşmıştır diyebiliriz. Bu uzaklaşma hem kamu harcamaları hem de kamu gelirleri açısından gerçekleşmiş durumda. Bütçe, bu anlamıyla kamu hizmeti üretme niteliğini yitirmiştir. Türkiye gibi büyük bir coğrafya ve nüfusa sahip bir ülkenin bütçesi her şeyden önce niceliksel olarak küçüktür. Türkiye gibi temel sorunlarını, hem iktisadi, hem politik ve sosyal anlamda çözememiş bir ülke için bu bütçe niteliksel olarak da küçüktür. Niteliksel boyutu üzerine önümüzdeki haftalarda konuyu ele alıp tartışacağız. Şimdilik, kısaca nicel boyutuna bakarsak, 2014 yılı bütçesi ve yine gerekçede sunulan 2015 ve 2016 bütçeleri hem küçüktür, hem de küçülmeye devam eden bir eğilim üzerinden şekillenmektedir. Neoliberalizmin bile sınırlarını zorlayan bu küçük bütçe anlayışıyla maliye politikasının etkinliği de artık ortadan kalkmaktadır.
2014 yılı için faiz dışı bütçe harcamalarının GSYH’ye oranı %22,4. Bu oran OECD ülkeleri içinde en düşük oran. Diğer taraftan 2014 sonrası düşme eğilimi devam etmekte, orta vadeli mali plana göre 2016 yılında 21,3’e gerilemektedir. Diğer taraftan, faiz dışı fazla politikası sürdürülmekte, tüm bu küçülme yetmezmiş gibi, kamu harcamaları üzerinden tasarruf yapılmaya devam edilmekte, toplumun bütçeden doğan kamu hizmetine yönelik hakları budanmaktadır. Bütçe çerçevesinde vergi gelirlerine bakarsak, vergi gelirlerinin GSYH’ye oranı 2014 yılında yüzde 20,3 ten, 2016 yılında yüzde 19,7’ye gerilemektedir. Vergi yükü olarak adlandırdığımız bu oran ancak vergi cennetlerinde görülecek bir orandır.
Yukarıda ele aldığımız bu iki oran; iktisadi olarak kamusal müdahale alanının daraldığını, devletin toplumsal kaynakları kamusal yarar adına yeniden dağıtmadığını, bütçe hakkının merkezi yönetim anlayışından dışlandığını bize göstermektedir. Bunun yerine, hem vergileme hem de harcama stratejileriyle siyasi iktidar iktisadi alanı olabildiğince sermayenin düzenlemesine terk ederek, piyasa alanını giderek yaygınlaştırmaktadır. Tüm yasal düzenlemeler, personel rejiminden kıdem tazminatına, sosyal harcamalardan eğitim politikalarına kadar bu doğrultuda gelişmekte, bütçe toplumsallığını yitirirken, ikameci bir anlayışla yerine piyasayı çağırmaktadır.
Bu gidişatın karşısına yeniden devlet güzellemesi yapıp, kamu yararı adı altında merkezi yönetim anlayışına toplumsal kaynakları teslim eden, bu kaynakların sermayenin çıkarları doğrultusunda kullanımını kamuculuk sayan bir anlayışla çıkmak yerine, başka bir seçeneği artık konuşabilmeliyiz… Devletle piyasa arasında bir tercihe zorlanmak yerine, toplumsalı bütçe hakkı üzerinden demokratikleştirmenin araçlarını inşa edebiliriz!
                                                                                      
‘06.11.2013 – ÖZGÜR GÜNDEM