F. SERKAN ÖNGEL: HÜKÜMET KAYNAK, İŞÇİ HAK DERDİNDE (02.10.2013)

291

Geçtiğimiz hafta, Türkiye’nin önde gelen sosyal diyalog platformlarından biri olarak tanımlanan Çalışma Meclisi 9 yıl aradan sonra Ankara’da toplandı. Toplantıya çok büyük bir önem verildiği Başbakan Erdoğan’ın teşrifi ile belgelendi. İnsan kendine Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın (ÇSGB) neden 9 yıl aradan sonra “sosyal tarafları” toplayarak böyle büyük bir organizasyona niyetlendiğini sormadan edemiyor. Ancak toplantının gündemine baktığınızda ipuçlarını hemen buluyorsunuz.
Gündem başlıklarının omurgasını patronların ve AKP hükümetinin uzun bir süredir gündeminde olan konular oluşturdu. Esnek, güvencesiz, kuralsız ve taşeron çalıştırmanın yaygınlaştırılması, kıdem tazminatının fona devri yolu ile gaspı öncelikli gündemlerdi. Özel istihdam bürolarının kölelik bürolarına çevrilmesi konusu da ihmal edilmemişti. Sendikalar ile iş sağlığı ve güvenliği konuları ise mecliste tartışılan ‘tali’ konular olarak görünüyordu.
Halbuki Türkiye’de çalışma hayatında yaşanan pek çok sorun var. İş güvencesinin yetersizliği, kuralsızlığın yaygınlaşması, yasaların uygulanmaması, çocuk işçiliği, giderek sayısı artan göçmen işçilerin sorunları, iş cinayetleri, uzun çalışma süreleri, işsizlik, sendikasızlaştırma bu sorunların başlıcaları. Bu konuların gündemde yeterince yer almaması, hükümetin tercihinin bir ürünü.
KIDEM TAZMİNATI SORUN MU’
Çalışma Meclisi’nin ana tartışma konusu taşeronlaşma ve kıdem tazminatıydı. Kıdem tazminatı Türkiye’de diğer ülkelere göre daha gelişkin bir hak. İşin düğümlendiği yer de burası. Türkiye işçi sınıfının mücadelesinin ete kemiğe bürünmüş neredeyse en önemli kazanımı, ‘Nasıl Türkiye’de bir işçi hakkı başka ülkelere göre daha iyi olabilir” tahammülsüzlüğü ile sürekli gündeme taşınıyor. Taşeron çalışanların mağduriyeti bile bu hakkın ortadan kaldırılması için bahane konusu. Kabaca fona devir ile kıdem tazminatı miktarı yarı yarıya düşecek. İşveren işçiye para değil, fona prim ödeyecek. Bunun için işsizlik fonuna ödediği prim azaltılacak. Yani maliyetin bir kısmı işsizin parasından karşılanacak. Başta işten atılma durumu olmak üzere faydalanma imkânları sınırlandırılacak. Hükümet zaten bu konuda kararını Çalışma Meclisi’nden çok önce, hükümet programında fon oluşturma hedefini koyarak verdi. Yani Çalışma Meclisi toplantısı bir temsilden ibaret. 61. Hükümet Programı’nda yer alan ve Başbakan Erdoğan’ın TBMM’de takdimi sırasında okumamayı tercih ettiği ifadede fon teşkil edileceği açıkça belirtiliyordu.
BİR CÜMLE DEĞİŞMESİ YETERLİ
Toplantıda kıdem tazminatının fona devrini meşrulaştırmak için ÇSGB Bakanı Çelik, “9,5 milyon işçinin kıdem tazminatı sorunu var” diye konuştu. Halbuki, TÜİK Kazanç Yapısı 2010 Araştırması Sonuçları’na göre Türkiye’de 10 ve üzeri işçi çalıştıran işyerlerinde 1 yıldan az kıdeme sahip olanların oranı yüzde 29,7. Sayısı da SGK verileri üzerinden yaptığımız hesaplama ile 2 milyon civarında. Kaba bir hesaplama ile 1 yıl üzeri kıdeme sahip olanların birikmiş olan kıdem tazminatı miktarı ise 2010 itibarıyla 57 milyar TL (şimdi hadi diyelim 70 milyar.) 2008 yılında işverenlere yapılan prim indiriminin bütçeye 5 yıllık maliyeti bu rakamın neredeyse üçte biri seviyesine yaklaşıyor. Yani işçilerin birikmiş kıdem tazminatı tutarın neredeyse üçte biri işverenler adına prim olarak bütçeden SGK’ye aktarılmış durumda. Vergi indirimleri, teşvikler de cabası. Dolayısıyla işverenlerin “Aman kıdem tazminatı çok fazla KOBİ’ler batar”, “Rekabet gücümüz ne olacak'” diye döktüğü gözyaşları, timsah gözyaşları.Erdoğan, Çalışma Meclisi’nde yaptığı konuşmada, “Bir işçi, bir gün dahi çalışsa o onun kıdem hesabına girmeli” diyerek çok doğru bir şey söyledi. Ellerini kollarını bağlayan yok. Fonsuz da bu işi yapmak son derece kolay. 1475 sayılı kanunda 15. maddesinde yer alan ‘artan süreler için’ ibaresi yerine ‘bir yıldan artan ve az süreler için’ ibaresi getirilerek bu sorun kolayca çözülür. Sendikalar da kendisini zaten talep ettikleri bir konuyu gündeme getirdiği için alkışlar. Ama niyet fon kurmak olunca böyle bir öneri tartışma konusu bile edilmez. Kıdem tazminatının ödenmemesi durumunda işverene caydırıcı tazminatlar gündeme getirmek, Ücret Garanti Fonu’nu kıdem tazminatının ödenememesi durumunda da devreye sokmak gibi emekten yana öneriler ise yok sayılmaya devam edilir.


‘02.10.2013 – BİRGÜN