F. SERKAN ÖNGEL: HER EVE BİR ATÖLYE, KADINA GÜVENCESİZLİK – 02.09.2013

253

Çalışma hayatında esneklik keyfiyetle aynı anlamda kullanılıyor. Esnek çalışma da keyfi çalışma olarak algılanıyor. Çalışma sürelerimizden, aldığımız ücrete,  işyerimizden, işteki sürekliliğimize kadar çalışma hayatını belirleyen pek çok unsur esneklik denen bu keyfiyet biçiminin tehdidi altında. Çünkü keyfiyetin öznesi işçi değil. Söz konusu olan işverenin işçi üzerindeki keyfiyeti. Dolayısıyla keyfi çalışmadan değil, keyfi çalıştırmadan bahsetmek mümkün. Bu anlamda esnek çalıştırma tabiri, esnek çalışmaya göre işin öznesini tanımlamak için daha uygun bir tabir.

Esneklik talebi işverenlerden gelen bir talep, çünkü esneklik işverenlere, işçiye dair sorumluluklardan kaçma imkanını sağlıyor. Böylelikle maliyetleri sınırlandırmanın da aracı.

Tanımlı bir işyerinin, düzenli bir gelirin, belirli bir çalışma süresinin, işin sürekliliğinin olmadığı bir çalışma yaşamının işçi açısından yaratacağı belirsizlik ve güvensizlik ortamı hiç de hoş değil.

Buna karşın AKP hükümeti esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılması için sürekli bir arayış içinde. Hükümet işgücü piyasalarında mevcut bulunan atipik, kötü çalışma biçimlerinin yasal çerçeveye kavuşturularak yaygınlaştırılmasını, böylelikle esnek ve kuralsız bir çalışma yaşamının inşasını, istihdam politikasının merkezine oturtmuş durumda.

Esneklikle ilgili bu düzenlemeler kadınların işgücüne katılımının artırılmasında da bir araç olarak görülüyor. Yani kadınların istihdama bu biçimlerde dahil olması temel amaçlardan biri.

Esnek çalışma ile ilgili pek çok düzenleme AKP’nin 2003 yılındaki ilk icraatlarından biri olan 4857 sayılı İş Kanunu ile çalışma hayatımıza girmişti. Ancak işçiler için ciddi hak kayıplarını gündeme getiren bu kanun sermaye çevreleri açısından yeterli görülmedi. Esneklik ile ilgili yeni düzenlemeler sıklıkla talep edilir hale geldi. Evden çalışma ve uzaktan çalışma biçimlerinin iş kanununda tanımlanması bu eksende gündeme taşınan hususlardan. 2011 yılında yasalaşan ve torba yasa olarak bilinen 6111 sayılı kanunun yasalaşması sürecinde bu konu başlıkları ayrıca yer almış, ancak sendikaların tepkisi ile geri çekilmişlerdi. Şimdi bu başlıklar hem hükümetin 2013 yılı Programı’nda hem de Ulusal İstihdam Strateji Belgesi’nde yer almaya devam ediyor. Ekim ayında da TBMM gündemine taşınması bekleniyor. Bu arada Borçlar Kanunu’nda evden çalışmanın, “evden hizmet sözleşmesi” başlığı ile tanımlanmış olduğunu hatırlatalım.

Esnek çalışma kadınlar için

Hükümetin 2013 Yılı Programında “İşgücü piyasasına girişlerinin kolaylaştırılması amacıyla kadınlar için esnek çalışma biçimleri yaygınlaştırılacaktır” ibaresi yer almıştı. Yine “Evde çalışma, uzaktan çalışma, iş paylaşımı ve esnek zaman modeli gibi esnek çalışma yöntemlerine de imkan sağlayacak düzenlemeler yapılacak, bu çalışma biçimlerinin yaygınlaştırılarak hayata geçirilmesi sağlanacaktır” ifadesi metinin içinde bulunuyordu.

Öncelikli olarak işgücü piyasalarında tercih edilmeyen kötü çalışma biçimlerini ortadan kaldırmak, sınırlandırmak yerine bunları yaygınlaştırma gayreti hiç de iyi niyetli bir girişim değil. Bunun kadınlar üzerinden kurgulanması ise başka bir sorun.

Uzaktan çalışma daha çok teknolojik gelişme ile birlikte yaygınlaşan bir esneklik biçimi olarak görülürken, evden çalışma kapitalizm öncesi dönemlerden bu yana olan bir çalışma biçimi. Evin atölyeye, aile fertlerinin işçiye dönüştüğü kuralsız, denetimsiz ve güvencesiz bir ortam.Kadınları işgücüne katma adı altında yaygınlaştırılmaya çalışılan şey işte bu.

Türkiye’de evden-uzaktan çalışma AB ülkeleri ile karşılaştırıldığında yaygın bir uygulama değil. Ancak AB ülkeleri ile Türkiye’yi çalışma koşulları düşünüldüğünde karşılaştırmanın da çok imkanı yok. Türkiye çalışma koşulları bakımından son derece olumsuz bir tablo sunuyor. İstihdamın % 40’ının kayıt dışında olduğu, kayıtlı sektörlerde iş kanunu hükümlerinin bile düşük yasal yaptırımlar ve yetersiz denetimler nedeniyle uygulanmadığı bir ülkede esneklik zaten hakim bir biçim.

Evden çalışmanın (uzaktan çalışma biçimi ile) yaygın olduğu ülkeler işçi haklarının da gelişkin olduğu Norveç, Fransa, Avusturya gibi ülkeler. Bu ülkeler aynı zamanda AR-GE altyapısının güçlü olduğu, yüksek teknolojiyi kullanan ülkeler. Dolayısıyla bu tip istihdam biçimlerinin bu ülkelerde bizimkinin aksine genelde nitelikli işler için geçerli olduğunu söylemek mümkün. Ağırlıklı olarak da kendi hesabına çalışanların tercih ettiği bir durum.
Avrupa Birliği İstatistik Kurumu (Eurostat) verilerine göre evden-uzaktan çalışanların toplam istihdamdaki payı % 13,4 düzeyinde. Bu oran erkeklerde % 13,8, kadınlarda % 13. Yani evden çalışma erkekler için daha yaygın.

Türkiye’de ise erkeklerde oran % 0,6 iken kadınlarda % 4,2.

Hal böyle iken, Türkiye’deki uygulamasında insanları toplumsal yaşamın dışında tutan, kayıtdışılığın yaygın olduğu, kayıt altına alınanların sigorta primlerinin eksik kısımlarını kendilerinin ödemek zorunda bırakıldığı, işverene yemek, yol gibi maliyetlerden kaçınma olanağı veren, örgütlenme imkânlarının, işçi sağlığı ve güvenliğinin olmadığı, çocuk işçiliğini de eş zamanlı olarak artıracak bu uygulama, neden özellikle kadınlar üzerinden yaygınlaştırılmak isteniyor’

Daha fazla sömürü için ve kadını toplumsal yaşamdan bir parça daha uzak tutmak amacıyla istendiği açık değil mi’

‘02.09.2013 – BİRGÜN