16 Ağustos 2013’e ‘İnsanca Yaşam, Güvenceli Gelecek, Eşit, Özgür ve Demokratik Bir Türkiye İçin Yürüyoruz!’ şiarıyla 4 koldan başlattığımız yürüyüşümüz dün (20 Ağustos) Ankara’da tamamlandı.
Yurdun dört bir yanında 4 gün süren ve polis şiddetiyle engellenmek istenen yürüyüş kollarımız dün saat 12.30’da Ankara’ya ulaştı.[
KESK Yürütme Kurulu Üyeleri ve sendikalarımızın MYK üyelerinin yanı sıra kamuda taşeron-güvencesiz-4/C’li olarak istidam edilenleri, ataması yapılmayan öğretmenleri ve emeklileri temsilen katılımcıların da yer aldığı yürüyüş kollarımız, saat: 12.30’da Ankaray son istasyonu olan AŞTİ istasyonu önünde KESK Ankara Şubeler Platformu tarafından tarafından karşılandı.
Hükümetin ve hükümetin memur kolu Memur Sen’in, kamu emekçilerinin iradesini yok sayarak kapalı kapılar ardında yaptığı “satış sözleşmesini” protesto etmek ve saat 13.30’da ÇSGB önünde basın açıklaması yapmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na doğru yürüyüşe geçen KESKlilerin önü defalarca polis barikatı tarafından kesilmeye çalışıldı.
Polisin tüm engelleme girişimlerine rağmen ÇSGB önüne ulaşan KESKliler burada basın açıklaması yaptı. Kesk Genel Başkanı Lami Özgen tarafından okunan basın açıklamasında “Bugüne kadar ortaya koyduğu mücadele ile milyonların taleplerini ve beklentilerini kararlılıkla savunan KESK; kamu emekçilerinin taleplerini ve iradelerini yok sayan, geleceğini ipotek altına almaya çalışanların oyununu bozmaya kararlıdır” denildi.
Özgen konuşmasında “İstedikleri oldu, kamu emekçilerinin mali ve sosyal hakları şimdi daha da derinden budanıyor; bu ülkenin kamu hizmeti üreten emekçileri AKP’nin kölelik düzeninde şimdi iş ve ücret güvencesi olmadan çalışıyorlar!
İşte bizler, bu oyunu bozacağız! Bunun bilinmesini istiyoruz! Bugün bu nedenle buradayız, sesimizi inatla duymayanlara bizde bir o kadar inatçı, ve bir o kadar kararlı olduğumuzu söylemek için buradayız!
Sadece temsil ettiğimiz kamu emekçileri için değil, bu ülkenin eğitim ve sağlık gibi kamusal hizmet hakları ellerinden alınmış milyonlar için hesap sormaya geldik.
Sömürüye, savaşa ve dinselleştirmeye; yağma ve talana; baskı ve şiddete karşı; kalbi eşit, özgür, demokratik ve barış içinde bir Türkiye’den yana atan milyonların özgürlük çığlıyla; Her yeri direnişe dönüştüren Gezi’nin ruhuyla, fiili meşru mücadele ruhunu birleştirmek için şimdi buradayız” dedi. [kck]a href=’http://www.kesk.org.tr/UserFiles/file/2013/Agustos/genelbaskankonusmametni20_08_2013%20(1).doc”>KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in konuşma metni için tıklayınız.
ÇSGB önünde gerçekleştirilen basın açıklamasının ardından Güvenpark’a doğru hareket eden KESKlilerin önü yine polis tarafından defalarca kesilmeye çalışıldı. Milli Kütüphane önünde 2 TOMA ve çok sayıda çevik kuvvet ile yürüyüşü durdurmak isteyen polisin kurduğu barikat aşılarak Konya yolu üzerinden Sıhhiye ve ardından da Güvenpark’a doğru yürüyüşe geçildi.
KESK üyelerine Tandoğan’daki Tren Garı bölgesinde herhangi bir uyarı yapmadan saldırıya geçen polis gaz bombası ve tazyikli suyla saldırdı.
Polisin attığı gaz bombalarından etkilenen KESK’lilerden bazıları hastaneye kaldırıldı. Saldırı sonrası Eğitim Sen Ankara 4 No’lu Şube Yöneticisi Bülent Koç’un kolu kırıldı.
KESK Genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul burada bir açıklama yaparak KESK üyelerinin insanca yaşam talebiyle yürüdüğü ve iktidarın bu talebe yanıtının yine gaz bombası olduğunu söyledi. KESK üyeleri açıklamanın ardından gruplar halinde Güvenpark’a doğru geçmeye başladı.
Saat 19.00’da başlayan forumda ilk sözü KESK genel Sekreteri İsmail Hakkı Tombul aldı.
Tüm baskı ve polis şiddetine rağmen mücadelelerinin büyüyeceğini ileten Tombul konuşmasında “Karanlık bir düzenin sonu, ülkemizin aydınlık ve güzel yarınları; işçisinden, kamu emekçisine, gencinden kadınına, deresine sahip çıkan köylüsünden, kalemini kırmadan gerçekleri korkmadan halka ulaştıran gazetecine, aydınına kadar bizlerin ellerindedir” dedi.
Konuşmadan diğer başlıklar ise şu şekilde yer aldı; Gezi Parkı ile başlayan direniş, 11 yıllık AKP iktidarına karşı oluşan tüm öfke ve itirazların dalga dalga tüm yurda yayıldığı bir halk direnişine dönüşerek yeni bir dönemin kapılarını açtı.
Tekel’in, HOPA’nın, ODTÜ’nün, neredeyse üç ayı aşkın bir süredir kesintisiz greviyle THY işçilerinin direnişlerinin bıraktığı izlerden yol alan Haziran direnişi; özgürlük ve demokrasi alanını vahşice daraltan AKP düzenine karşı biriken isyancı bir öfkeyle şimdi yeni zamanlara sesleniyor.
Hiçbir gücün halkın kurduğu barikatları aşamayacağını kararlıklarıyla gösteren başta gençler, emeğine ve bedenini teslim alan bu düzenin ritmini tencere tavalarıyla bozan kadınlar, AKP’nin şirketleştirdiği hastaneler yerine ‘halkın doktoru’ olmayı seçmiş doktorlar, direniş alanına öğrencileriyle kolkola gelen öğretmenler, AKP’nin devletleştiği düzende devlet için değil halk için kamu hizmeti üretmeyi tercih etmiş tüm kamu emekçileri ve bu onurlu direnişi büyüten toplumun tüm kesimleri şimdi özgür ve demokratik bir geleceğe doğru adım atıyor.
Talepleri ve mücadelesi Türkiye’yi eşitlik, özgürlük temelinde yeniden kurma mücadelesinden bağımsız olmayan kamu emekçileri, şimdi bu geleceği birlikte kurmaya doğru yürüyor.
Yaklaşık 4 gündür binlerce kilometre yol kat ettik. Sadece temsil ettiğimiz kamu emekçileri için değil, bu ülkenin eğitim ve sağlık gibi kamusal hizmet hakları ellerinden alınmış milyonları için yürüdük.
Sömürüye, savaşa ve dinselleştirmeye; yağma ve talana; baskı ve şiddete karşı; kalbi eşit, özgür, demokratik ve barış içinde bir Türkiye’den yana atan milyonların özgürlük çığlıyla; Her yeri direnişe dönüştüren Gezi’nin ruhuyla şimdi buradayız.
Bizler başından itibaren kamunun sermaye mantığına göre yeniden yapılandırılmasının ve kamu hizmetlerinin ticarileştirilmesinin, sadece bu hizmetleri toplumun tüm kesimlerine ulaştıran kamu emekçilerinin değil tüm halkın geleceğinin güvencesizleştirilmesi olduğunu savunduk.
Bugün kamusal hizmetlerde piyasacı dönüşümle birlikte eşanlı sürdürülen kamu personel rejimindeki dönüşüm de bu nedenle sadece kamu emekçilerinin değil, kamusal hizmetlerden yararlanan tüm yurttaşların mücadele etmesi ve geri püskürtmesi gereken bir saldırıdır. Arkadaşlar sözümüz çok, umudumuz tek!
Kuşkusuz Türkiye’de AKP eliyle kendini yeniden ve yeniden üreten sömürü düzenine karşı verilecek en etkili yanıtın ne olduğunu artık biliyoruz. Bu yanıtın dayanışmayla başladığını, farklılıklarımızla bir arada olmanın bizleri ne kadar güçlü kıldığını direniş kanıtladı.
Gerçek demokrasinin inşa edilmesinde, bir araya geldiğimiz forumların önemini hep birlikte gördük.
Şimdi bizler şunu çok iyi biliyoruz;
Halkın örgütlü gücü karşısında hiçbir güç ayakta kalamaz! ve hiçbir zorbalık özgürlüğün sesini kesmeyi başaramaz!
Karanlık bir düzenin sonu, ülkemizin aydınlık ve güzel yarınları; işçisinden, kamu emekçisine, gencinden kadınına, deresine sahip çıkan köylüsünden, kalemini kırmadan gerçekleri korkmadan halka ulaştıran gazetecine, aydınına kadar bizlerin ellerindedir.
Bu geleceğin filizlerini Haziran direnişiyle yeşerttik, şimdi tüm hızıyla ve tüm hareketliliğiyle aylardan Eylül.
Şimdi iş yerlerinde, mahallelerde, okullarda, sokaklarda, meydanlarda direnişin başka mevsimlerine BU DAHA BAŞLANGIÇ MÜCADELEYE DEVAM diyerek merhaba diyoruz!