SOSYAL GÜVEN(CESİZ)LİK HAFTASI KUTLANIYOR?

222

Sosyal Güvenlik Haftası nedeniyle; Sendikamız Genel Merkezinde yapılan basın toplantısında, Sosyal Güvenlik Politikalarına ilişkin görüşlerimiz basın ve kamuoyuyla paylaşıldı.
Genel Başkanımız Ahmet KESİKin okuduğu açıklama:
SOSYAL GÜVENLİK HAFTASI EMEKÇİLERİN HAK GASPLARININ GÖLGESİNDE KUTLANIYOR…
13-19 Mayıs tarihleri Sosyal Güvenlik Haftası olarak kutlanıyor. Ancak son yıllarda hükümet tarafından hızla uygulanan sağlık ve sosyal güvenlik “reformlarıyla” emekçilerin ne sağlığı ne de sosyal güvenliği kalmıştır.
Türkiyede son yıllarda yapılan “sağlık reformları”, zaten yetersiz ve niteliksiz olan sağlık hizmetlerini daha da kötü hale getirmiştir. Türkiyedeki toplam sağlık harcamalarında en çok göze batan nokta, emekçilerin cepten yaptıkları harcamaların sürekli artmasıdır.
AKP Hükümeti, iktidara geldiği günden bu yana benimsediği piyasacı-özelleştirmeci sağlık politikaları ile sağlık hakkının temel insan haklarından birisi olduğu görüşünün tam karşısında olduğunu yaptığı uygulamalar ile göstermiştir. Sağlık piyasasına rekabet getirerek daha ucuza daha iyi hizmet alınmasını sağlayacağını iddia ederken; sağlıkta tamamen özelleştirmeyi getirerek, sağlık hizmetlerini daha pahalı, zor ulaşılır ve daha niteliksiz konuma düşürmüştür.
Bu anlamda AKP Hükümeti sağlığı, piyasa koşullarında üretilmesi ve satılması gereken bir “ticari mal” olarak görmektedir. Bu anlayışın bir ürünü olarak hükümet tarafından sağlık hakkının piyasaya açılması için “Sağlıkta Dönüşüm Programı” hazırlanmış, IMF ve Dünya Bankasının istekleri doğrultusunda sağlık alanında yaşanan “finansman sorunu”nun çözülmesi için Genel Sağlık Sigortası (GSS) gündeme getirilmiştir.
Kısaca belirtmek gerekirse GSS, sağlığın kamusal niteliklerinin ortadan kaldırıldığı, sağlık hizmetlerinin sunumu ile finansmanının birbirinden ayrıldığı, toplumsal ihtiyaçların değil “karlılığın” esas alındığı ve buna uygun olarak her hizmetin parça başı ücretlendirildiği, ek prim, katkı ve payların devreye girdiği bir sistemdir. Bu anlamıyla Genel Sağlık Sigortasının temel hedefi; hastaneleri işletme, hastaları müşteri haline getirerek, sağlık hizmetlerini kar-zarar hesabı ile sunmak ve sağlık alanında devletin işlevini en aza indirmektir.
Bugün gelinen noktada ise Kamu Hastane Birlikleriyle, herkesin parası kadar yararlandığı sağlık alış veriş merkezleri kurulmaktadır.
AKP Hükümeti, yerli ve yabancı özel sigorta şirketlerinin, özel hastanelerin, ilaç tekellerinin çıkarlarını korumaya çalışırken, Türkiyenin geleceğini karartmaktan çekinmemektedir.
Sosyal güvenliği, bir ülkede yaşayanlar arasında hiçbir ayırım gözetmeksizin, toplumun bütün fertlerinin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarını karşılayacak tarzda, kişilerin bugünlerini ve yarınlarını güven altına almayı hedefleyen bir sistemler bütünü olarak tanımlamak mümkündür.
Hükmet ülkemizde uygulanan mevcut sosyal güvenlik sisteminde kriz yaşandığından ve başarısız olduğundan, yüksek mali açıkların bütçede kara delik yarattığından söz ederken, bu açıkların nedenlerine ve hükümetlerin özellikle işverenler lehine çıkardığı “prim affı” yasalarıyla sosyal güvenlik açıklarını daha da büyüttüklerine hiç değinmemektedir.
Sosyal güvenlik ve sağlık sistemlerinin krize girmesinin nedeni söylendiği gibi “yaş sınırları” ya da “prim gün sayısı”nın azlığı değildir. Çalışma düzeninin esnekleştirilerek, çalışma ilişkilerinde kuralsızlığın egemen olması sosyal güvenlik sistemini çöküşe götüren yolu açmıştır. Ortaya çıkan açıkların hazineden karşılanması yerine hükümet; prim ödeme imkanları azalan emekçilerin üstüne yıkan yöntemleri devreye sokmuştur.
Türkiyede dönem dönem emeklilik yaşı ile ilgili değişiklikler yapıldı. En son 1999 yılında sendikalar tarafından “mezarda emeklilik” olarak adlandırılan düzenleme ile bu alanda ciddi bir yol alınmış, ancak sosyal güvenlik sisteminin kökten değiştirilmesi girişimleri, AKP Hükümeti ile birlikte başlatılmıştır.
Gelir dağılımında yaşanan adaletsizlik açısından bakıldığında Türkiye, dünyada gelir dağılımı en bozuk olan ülkeler arasında yer almaktadır. Gelir dağılımı böylesine bozuk olan Türkiyede sosyal güvenlik ve sağlık sisteminde yapılan değişiklikler, mevcut dengesizliği arttırmaktan başka bir sonuç vermemiştir.
Türkiyedeki beş farklı emeklilik sisteminin tek çatı altında birleştirilerek Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur gibi ayrımlar ortadan kaldırılması ilk bakışta olumlu gibi görünse de özellikle Emekli Sandığı kapsamında olan kamu emekçileri için ciddi hak kayıplarını beraberinde getirmiştir. 5510 Sayılı SSGSS yasası ve sonrasında yapılan değişiklikler ile sosyal güvenlik sisteminin kökten değiştirilmesi ve kamusal emeklilik sisteminin adım adım özelleştirilmesinin, doğrudan devlet desteği ile bireysel emeklilik uygulamalarının yaygınlaştırılması hızlanmıştır.
Yeni sistemde bütün emeklilik sistemlerindeki haklar ve yükümlülüklerin eşitleneceği iddia edilmesine karşın, bunun nasıl sağlanacağı cevaplanmamıştır. Yapılan bazı değişikliklerle prime esas kazanç, aylık bağlama için gerekli minimum yaş, prim gün sayısı, aylık bağlama oranı, sigorta yardımlarının türü ve kapsamı gibi konularda eşitlenme sağlanacağı ileri sürülmüş, ancak söz konusu “eşitlemenin” en alt düzeyde olacağından hiç bahsedilmemiştir.
Sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişikliklerin işçi ve emekçilerden yana adil bir eşitlenme olması için en yüksek ortak paydada eşitlenmenin sağlanması gerekirken, Türkiyede sosyal güvenlik finansman açıklarının kapatılması hedefi nedeniyle söz konusu “eşitlenme” en düşük ortak paydada yapılmıştır.
Sosyal güvenlik sisteminde yapılan değişiklikle Emekli Sandığı, SSK ve Bağ-Kur emeklilerine ödenen emekli maaşı bağlama oranları kademeli olarak düşürülmüş ve bu şekilde sistemin açıklarının kapatılacağı iddia edilmiştir. Yapılan değişiklikler iddia edilen sonuçları vermemiş, sosyal güvenlik sistemi açıkları her yıl katlanarak artmayı sürdürmüştür.
Reform olarak iddia edilen düzenlemenin hedefi, tüm emeklilere çalışırken aldıkları maaşın sadece % 50sini ödeyen bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmak olmuştur. Bu uygulamanın en önemli sonucu, kamu emekçilerini bireysel emeklilik sistemlerine katılmaya zorlamak, böylece kamu emeklilik sistemini işlevsiz kılarak, bireysel emeklilik sistemlerini güçlendirmektir.
Hükümetin bugünkü sosyal güvenlik anlayışı, emekçilere emeklilikte olabildiğince az gelir sağlanması daha fazla emeklilik geliri isteyen varsa bunun da özel sigortalar aracılığıyla bireysel emeklilik yöntemiyle kişinin kendisinin çözmesidir.
Ülkemizde sosyal güvenlik politikalarında bunlar yaşanırken, bütün halk kesimlerine hizmet vermeye çalışan SGK emekçilerinin çalışma koşulları da her geçen gün kötüleşmektedir.
666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ikramiyelerimizin kaldırılmasından sonra yılbaşından bu yana fazla mesai ücretlerimiz de gasp edilmiştir. Yine hükümetin gündeminde performans uygulamaları, iller arası rotasyon ve iş güvencemizin kaldırılmasına ilişkin yasal düzenlemelere ilişkin hummalı bir çalışmanın sürdürüldüğü bir dönemde SGK haftası kutlanıyor…
Artık yeter diyoruz; insanca yaşam ve çalışma koşullarından giderek uzaklaştırılan, çalışma koşulları her geçen gün daha da ağırlaştırılan SGK emekçilerine işe giriş çıkışlarda turnikeler ve yüz okumalar, çalışma ortamlarının da kameralarla denetlenerek haksız ve hukuka aykırı muamelelere maruz bırakılan SGK emekçileri artık yeter diyor!
SGKda yaşanan hak kayıplarını, istihdam belirsizliğini, gelecek kaygılarını, personel yetersizliği nedeniyle yaşanan iş yoğunluğunu birçok kez yaptığımız görüşmelerde hayata geçirdiğimiz eylemlerde ifade etmemize rağmen SGK Başkanlığı tarafından sorunlarımızın çözümü yönünde bugüne kadar tek bir adım atılmadı.
Unvan yükseltme ve görevlendirilmelerde liyakat ve kariyer rafa kaldırılmış, kadrolaşma kurum genelinde yaygın bir hale getirilmiştir. Merkez Müdürü ve Müdür Yardımcısı kadrolarına kıdem ve liyakat esasına bakılmaksızın hiçbir sınava tabi tutulmadan yapılan vekâleten atamaların sürekli değişen görevde yükselme yönetmelikleriyle asaleten atamalara dönüştürüldüğü ve bu uygulamaların karşı duruşumuza rağmen devam ettiği bir süreçte SGK haftası kutlanıyor…
TALEPLERİMİZ:
– 666 Sayılı KHKnın neden olduğu hak kayıpları giderilmeli, Rehberlik ve Teftiş Başkanlığında çalışan müfettişlere ödenen ikramiyeler tüm çalışanlara ödenmelidir.
– Genel olarak kamu çalışanları yoksulluk sınırı altında yaşamaktadır. Konfederasyonumuz tarafından hesaplanan yoksulluk sınırı olan 3.691 TL. taban aylık olarak tüm kamu çalışanlarına verilmelidir.
– Diğer kamu çalışanlarında olduğu gibi SGK çalışanlarının da emekli olduğunda maaşları % 50-60 oranında azalmaktadır. Bu nedenle emekliliği hak ettiği halde ekonomik ihtiyaçlarından dolayı çalışmak zorunda kalan binlerce SGK emekçisi bulunmaktadır. SGK emekçilerine ödenen tüm ücretler mesailerle birlikte emekli aylığına dahil edilmelidir.
– Tüm atama ve yer değiştirmelerde kıdem ve liyakat ilkesine uyulmalı, Merkez Müdürü ve Müdür Yardımcısı kadroları için sınavlar açılmalıdır.
– Kurum içi yükselme (şeflik ve memurluk) sınavlarında puanlama usulü kaldırılmalı, hizmet yılı ve eğitim durumu uygun olan herkesin sınava girebilmesinin önü açılarak sınav sonucuna göre atamalar yapılmalıdır.
– İcra Memurluğu ve Sosyal Güvenlik Denetmenliği gibi kadrolara yapılacak sınavlara kurum içerisinden alımlar yapılmalıdır.
– Her türlü yüz okuma, kamera, turnike ve sigara saatleri gibi mobbing uygulamalarına son verilmelidir.
– Tüm Merkez müdürlüklerinin fiziki ortamları düzeltilmeli, çalışma koşulları iyileştirilmeli, çalışanların ulaşım ve yemek sorunları çözülmelidir.
– 50 ve üzeri personel çalışan tüm merkezlerde kreş açılmalı ve yeteri kadar lojman sağlanmalıdır.
– İş yoğunluğunun azaltılabilmesi için zorunlu mesai uygulamaları yerine yeni kadrolu ve güvenceli personel istihdam edilmelidir.
– Engelli personelin durumlarının iyileştirilmesi ve engel durumlarına uygun işlerde çalıştırılmaları sağlanmalıdır.
– Her türlü keyfi ve ayrımcı uygulamalara son verilmelidir.
– Vatandaş odaklı çalışma sonucu memurlar üzerinde uygulanan soruşturmalara, baskılara, son verilmelidir.
– Sosyal Güvenlik Haftası dolayısıyla çalışanlara ikramiye verilmelidir.
Ülkemizde herkese tam sosyal güvencenin sağlanması ve SGK emekçilerinin yaşadığı sorunların çözümü için başta AKP hükümeti olmak üzere Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığını çözüm bulmaya davet ediyoruz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU