EMEK MÜCADELESİ BU OYUNLARA GELMEZ! TAŞERON DÜZENİNE HAYIR!

296

AKP, dizginlenmez piyasacı anlayışı ve sermayeye daha fazla kar sağlayacak düzenlemeleriyle hayatımızın her alanına müdahale etmeye devam ediyor, geleceğimize ipotek koymaya kalkıyor.
“Daha ucuz emek, sermaye için daha fazla kar” dürtüsüyle hareket ederek güvencesiz ve esnek çalışma tipini kural haline getiriyor, sömürü düzenini kölelik koşullarında yeniden inşa ediyor. İş kaybı tehlikesini, sendikasızlaşmayı, koruyucu düzenlemelerden yoksun kalmayı, çalışanın kendisi ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler için düşük geliri beraberinde getiren güvencesiz çalışma, bugün taşeron düzeniyle yaygınlaştırılıyor.
AKP hükümeti, bilindiği gibi kuralsız çalışmanın yeni kurallarını emekçilere dayatmaya yönelik daha önce kamuoyuna parça parça sunduğu yeni düzenlemelerle, “bundan böyle çalışma biçiminin taşeronluk” olacağını duyurmuştu. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı’nda yer verdiği yeni düzenlemelerle “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin (…) diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişki” olarak tanımladığı alt işveren ilişkisiyle, taşeron düzenini meşrulaştırmaya yönelik yasal düzenleme, bu girişimlerden sadece biriydi.
Yılda binlerce işçinin taşeron çalışma nedeniyle can verdiği ve AKP iktidarı boyunca yaklaşık 11 bin işçinin hayatına mal olan bu düzenin meşrulaştırılmasına ilişkin atılan adımlara ise emekçilerin yanıtı direniş ve mücadele olmuş, kitlesel mitinglerle bu “yeni kölelik düzenine” geçit vermeyecekleri ilan edilmişti.
Gelinen son aşamada ise, 12 Nisan 2013 tarihinde yapılan Üçlü Danışma Kurulunda Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı işçi ve işveren örgütlere revize edilmiş teklifini sunmuş, hükümet yine her zamanki takiye anlayışını bir kez daha sergilemiştir.Taşeron düzenine karşı yükselen emek mücadelesine hükümetin verdiği yanıt yine “emekçileri oyuna getirmek” şeklinde gelişmiş, sadece işleri değil, toplumsal hayatın kendisini, yani geleceğimizi güvencesizleştiren taşeron düzeninde geri adım atılmayacağı yinelenmiştir.
Sendikal örgütlemeyi engellemenin de en yaygın yöntemi haline gelen taşeronluk sistemi, kamu sektöründe de yeni yasal düzenlemeler ve özelleştirmeler ile yaygınlaştırılmaktadır. Güvenceli bir istihdam biçimi olan ve kadro esasına dayanan memurluğun yerine sözleşmeli personel, geçici personel ve işçilerin istihdam edilmesi, var olan memur kadrolarının bu statülere yönlendirilmesi ile, kamu personel rejiminde 657 sayılı DMK ile ilerleyen güvencesiz istihdama doğru ciddi bir dönüşüm süreci ile karşı karşıyayız.
Eğitim ve sağlık başta olmak üzere, kamu adına yürütülen hizmetlerde, kamu yararının göz ardı edilerek ve kamu hizmetlerini niteliksizleştirmek pahasına yaygınlaştırılmaya çalışılan bu yapı sadece kamu emekçilerinin kazanımlarını değil, aynı zamanda kamuda çalışma imkânı bulduğu halde, atipik istihdam biçimleri ile en ağır, güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışma biçimlerine mahkum edilen yüz binleri, kamu sektörünün bu denli hızla kuralsızlaşmasından güç alan sermaye sahiplerinin, atipik istihdam biçimlerini daha yaygın bir biçimde kullanmasının sonucunda daha ağır ve güvencesiz çalışmak zorunda bırakılan milyonları ilgilendirmektedir.
AKP’nin baskı ve sömürüyü daha da arttırmaya yönelik izlediği politikalarla giderek şirketleşen devlet eşliğinde emekçilerin sosyal haklarının giderek daha çok budandığı, işsizliğin tırmandığı bu süreçte;
Dayatılan taşeron düzeniyle iş güvencesi, kıdem tazminatı, can güvenliği hakkı işçilerin ellerinden alınmaktadır. 657 sayılı DMK üzerinde yapılan çalışmalar da bu hedefin hayata geçirilmesinde önemli bir düzenleme olarak kurgulanmaktadır. Bu düzenlemeyle işin, işyerinin, mesai saatinin, ücretin, çalışma süresinin belirsiz hale getirilmesi-başka bir ifade ile kamu istihdamında kuralsızlık ve güvencesizliğin kural haline getirilmesi amaçlanmaktadır. Kısaca hedef; kamu personel sisteminin örgütlü, nitelikli ve iş güvencesine sahip kamu emekçileri ile değil; esnek, savunmasız, iş güvencesi gösterdiği performansa bağlı olan, “günün şartlarına uygun” ve istendiği zaman kamu emekçilerinin kapı önüne konulabileceği bir yapıya dönüştürülmesidir.
Sendikaların, emek ve meslek örgütlerinin son yılların en büyük saldırı dalgası ile karşı karşıya olduğu bu dönemde kazanılmış haklarımıza yönelik saldırılara örgütlü ve kitlesel yanıtlar vermek için tüm konfederasyon ve sendikalara önemli ve tarihi sorumluluklar düşmektedir.
Bugün taşeron düzeniyle arttırılan ve yaygınlaştırılan güvencesizlik, işçi-memur veya işsiz ayrımı yapmaksızın tüm emekçi halka yönlendirilmiş bir saldırıdır.
Bu saldırılara verilecek en güçlü yanıt ise, sadece işçilerin, kamu emekçilerinin değil emekçilerin, öğrencilerin, çiftçilerin, işsizlerin, ev içi emeğin örgütlenmesiyle oluşturulacak bir zeminde yükselen mücadele tarafından verilecektir.
KESK olarak, güvencesizliğe, taşeronluğa karşı mücadelenin yükseltilmesi için emeğin değerlerini savunan tüm kesimleri bu mücadeleye davet ediyor,
“İşimize, Emeğimize, Geleceğimize Sahip Çıkacağız” şiarıyla “Güvenceli istihdam, Güvenceli Gelecek ve Ücret Güvencesi” mücadelemizi yükselteceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.