MÜCADELE, MÜCADELE, MÜCADELE…!

225


100px; width: 100px; margin-: 2px; margin-: 2px; 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu değişiklik tasarısının TBMM Genel Kurulunda görüşüldüğü 4 Nisan 2012 Çarşamba günü, KESK genel başkanı Lami ÖZGEN, KESK MYK üyeleri Akman ŞİMŞEK ve Baki ÇINAR, BES genel başkanı Osman BİÇER, BTS genel başkanı Yavuz DEMİRKOL, Eğitim Sen genel başkanı Ünsal YILDIZ, ESM genel başkanı Mustafa ŞENOĞLU, Haber Sen genel başkanı Ufuk BEYTEKİN, SES genel başkanı Çetin ERDOLU, Tarım Orkam Sen genel başkanı Metin VURANOK, Tüm Bel Sen genel başkanı Vicdan BAYKARA ve Yapı Yol Sen genel başkanı Haydar ARSLAN; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’in makam odasının hemen yanı başındaki Özel Kalem Müdürlüğüne ait odalarda Sayın Bakanı tam 7 saat boyunca beklediler.
[kck]hr id=’system-readmore’ style=’text-align: justify;”>
] Yukarıda ad ve soyadları yazılı olan KESK ve KESK’e bağlı sendikaların merkez yöneticileri 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu değişiklik tasarısının TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlandığı saatlerde, tahminen 15.00’da girdikleri Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı makam katından, gece saat 22.00 civarında ayrıldılar.
KESK genel başkanı Sayın Lami ÖZGEN başkanlığındaki KESK Heyeti: tam 7 saat boyunca defalarca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’e, Özel Kalem Müdürlüğü ve Bakanlık Müsteşarı aracılığıyla görüşme taleplerini ilettiler.
Görüşecektik, çünkü TBMM’de görüşülmekte olan yasa tasarısı, Kamu Emekçilerinin talep ve beklentilerini karşılamıyor, sorunlarının çözümünü de sağlamıyordu.
Üstelik, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı; KESK ile bu konuda bir mutabakatı olmamasına rağmen, ‘Varmış Gibi’ davranıyordu.
Tam 7 saat boyunca, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK, tüm görüşme taleplerimizi adeta duymazdan geldi.
Son kertede; saat 21.00 sularında, Memur Sen konfederasyonuna bağlı Eğitim Bir Sen’in eski genel sekreteri ve 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan Milletvekilliği Genel Seçimlerinde AKP’den Milletvekili Adayı olmasıyla bilinen, Artvin Yusufeli’li Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK’in hemşerisi Bakan Yardımcısı Halil ETYEMEZ; KESK Heyeti ile görüşmek üzere bakanlığa geldi.
KESK genel başkanı Sayın Lami ÖZGEN ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bakan Yardımcısı Halil ETYEMEZ’in görüşmesi henüz sonuçlanmamışken, TBMM’de görüşülmekte olan 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Değişiklik Tasarısı TBMM Genel Kurulunda kabul edilmişti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇELİK, Makam Odasında KESK ve KESK’e bağlı sendikaların genel başkanlarından oluşan 12 konfederasyon ve/veya sendika merkez yönetim kurulu üyesi beklerken, TBMM’deki görüşmeleri ısrarla sürdürerek, içerisinde Grev ve Toplu Sözleşme Hakkının olmadığı, Örgütlenme Yasaklarının devam ettirildiği, Örgütlenme, Toplu Sözleşme ve Grev Haklarının bir bütün olduğu gerçeğinin görmezden gelindiği ucube bir yasa tasarısını, Memur Sen konfederasyonunun sevinç naraları arasında TBMM Genel Kurulundan geçirmeyi başardı.
TBMM Genel Kurulu yasa tasarısına ilişkin çalışmalarını tam gaz sürdürürken; Ankara’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde, ülke genelinde ise kentlerin meşru meydanlarında onbinlerce Kamu Emekçisi alanlara çıkarak haklı taleplerini haykırmaya devam ettiler. Onbinlerce Kamu Emekçisi hep bir ağızdan ‘Grevsiz Toplu Sözleşme, Toplu Sözleşmesiz Sendika Olmaz’ dediler.
KESK’li Onurlu Kamu Emekçileri yine sokaklardaydı: ‘Sahte Sendika Yasasına Hayır’, ‘AKP, Yasanı Al Başına Çal’, ‘Zafer Direnen Emekçinin Olacak’, ‘Hak Verilmez Alınır, Zafer Sokakta Kazanılır’ sloganları ülkenin dört bir yanında, kentlerin meşru meydanlarında, gece yarısına kadar çınladı durdu.
TBMM çatısı altında muhalefet eden Saygın Milletvekilleri; KESK’lilerin büyük bir öfkeyle itiraz ettiği bu yasa tasarısına karşı gayet güzel ve önemli konuşmalar yaparak iktidarı uyardılar ama ne gam, Başbakan bu yasa tasarısının yasalaşmasını istemişti bir kere!
2012 yılı Ocak ayından bu yana ‘Sefalet Ücretlerine’yapılması gereken ‘Yüzdelik Maaş Zamlarını’ bile alamamış olan Kamu Emekçileri ‘Sadaka Değil Toplu Sözleşme’ diye sloganlar attılar.
Aslında Sayın Bakan, eğer isteseydi TBMM Genel Kurulunda görüşmelere ara verildiği bir sırada bile bizimle görüşebilirdi. O da olmadı, bizi TBMM’de Heyet olarak kabul de edebilirdi. Sonuç olarak, talep ettiğimiz görüşme, Sayın Bakanın vurdum duymaz tavrı nedeniyle maalesef gerçekleşmedi.
Tüm seçenekler önünde dururken; Sayın Bakan, KESK’in görüşme çağrılarını görmezden gelip, 12 Eylül 2010 Anayasa Referandumu sürecinde EVET Oyu Kullanılması için büyük çaba sarfederek ‘AKP’nin ricasını kırmayan’ konfederasyonun ricasını kırmamayı tercih etti.
Zaten; yasa tasarısı, sürecin başından sonuna kadar açık bir kandırma ve oyalamadan ibaret olduğunu da belgelemekteydi. Üçlü Danışma Kurullarında ve Meclis Komisyonlarında yapılan tartışmalarda defalarca Evrensel Standartlara uygun bir yasal düzenleme yapılması gerektiği KESK tarafından ifade edilmesine rağmen, Hükümet kendi siyasi ihtiyaçlarına uygun bir biçimde ‘Yandaş Konfederasyonu’ koruyup, geliştirmeyi amaçlayan bu tasarıyı hiçbir olumlu öneriyi dikkate almadan TBMM Genel Kurulundan geçirdi.
Şu anda TBMM’de kabul edilerek yasalaşan bu tasarı ile toplu görüşmeden bile daha geri bir yasal düzenleme hayata geçirilmiştir. İşkollarına özgü sorunlar üzerinden örgütlenerek üyelerinin hak ve çıkarlarını korumak gibi öncelikli bir görevi olan sendikaların Toplu Sözleşme Hakkı, bu yasada göstermelik bir düzeyde tutulmuştur. Yine; binlerce belediyede, onbinlerce Kamu Emekçisinin yararlandığı Toplu Sözleşmeler, konulan birçok yasaklayıcı hükümle yapılamaz hale getirilmiştir.
Bu ucube yasayla, Grev Hakkımızın yasal teminat altına alınmasına ilişkin hiçbir düzenleme getirilmemiş, Örgütlenme Özgürlüğünün önündeki engeller korunmuş, Kamu Görevlileri Sendikaları Heyetinde ‘Yandaş Konfederasyonun’, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunda ise ‘Hükümetin’ atadıklarının çoğunlukta olması garanti altına alınarak adına ‘Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’ denilen ucube bir düzenleme yasalaştırılarak Kamu Emekçileri açıkça kandırılmaya çalışılmıştır.
Tasarının temel konulardaki yaklaşımının Özgür Bir Toplu Pazarlık Düzeniyle hiçbir ilgisi yoktur. Temel Hak ve Özgürlükleri tamamen kısıtlamayı hedefleyen yasa tasarısının özüne de, ruhuna da: tamamen yasakçı bir zihniyet hâkimdir.
AİHM Kararları, Uluslararası Sözleşmeler ve Anayasa yok sayılarak ‘Toplu Sözleşmede imza yetkisi tek başına Yandaş Konfederasyonun Başkanına verilmiştir’. Bu yasanın ve böylesi bir Toplu Sözleşme Düzeninin dünyanın hiçbir yerinde tek bir örneği bile yoktur.
Gece saat 22.10 civarlarında Bakanın Makam Katından ayrıldı KESK Heyeti, ardından, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının önünde, KESK genel başkanı Sayın Lami ÖZGEN bir Basın Açıklaması yaptı.
Açıklamanın tam metnini buraya yazacak değilim ama şu kadarını söylemek yeterlidir diye düşünüyorum. KESK genel başkanı Sayın Lami ÖZGEN dedi ki, [kck]strong’Mücadele, Mücadele, Mücadele…!'[kck]/strong[byk
4 Nisan 2012 Çarşamba günü itibarıyla TBMM’de kabul edilen bahse konu yasa meşru değildir. Kamu Emekçilerinin beklenti ve taleplerini de içermemektedir. AKP iktidarınca, sadece Memur Sen konfederasyonunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere dizayn edilmiştir. Bu sözleri dün söyledim, bugün söylüyorum, gelecekte de söylemeye devam edeceğim…
Bu yasa, hem Anayasanın 90. maddesine, hem ülkemizin taraf olarak altına imza koyduğu Uluslararası Sözleşmelere, hem de AKP tarafından sıklıkla Demokrasinin Beşiği olarak öne çıkartılan Avrupa Birliği Kriterlerine ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarına aykırıdır.
Bu yasa, Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanırsa ki, onaylanmaması gerekir; muhtemelen Haziran ayında yapılacak olan İLO (Uluslararası Çalışma Örgütü) Toplantısında Türkiye yeniden Kara Listeye alınacaktır.
Yasanın yürürlüğe girmesinin ardından, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde bu yasa nedeniyle açılacak olan tüm davalar Türkiye aleyhine sonuçlanacaktır.
Memur Sen konfederasyonu ne kadar sevinirse sevinsin, bu yasa Kamu Emekçilerini sevindirmeyecek ve yüzlerini güldürmeyecektir.
Biz geçmişte; ‘Grev ve Toplu Sözleşme Hakkı şimdilik olmasa da olur, şu an için bir Sendika Yasamız olsun yeter, ileride Grev ve Toplu Sözleşme Hakkımız da olur’ diyenlerin, Tarih ve Sınıf önünde nasıl da yüzlerinin kızardığını bilenlerdeniz. Bizler KESK Heyeti olarak; tam 7 saat boyunca ‘TBMM Genel Kurulunun bu tasarıyı değerlendirmekten vazgeçmesini, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının tasarıyı genel kuruldan geri çekmesini ve KESK Heyeti ile görüşmesini, Asgari Standartları: Kamu Emekçilerinin Grev Hakkının yasal teminat alındığı Özgür Bir Toplu Sözleşme düzeni, Örgütlenme Özgürlüğü önündeki tüm engellerin kaldırılması, her sendikanın kendi üyeleri adına Toplu Sözleşme yapabilmesi, Belediyelerde yıllardır yapılan Toplu Sözleşmelerin güvence altına alınması, Çalışma Yaşamının Demokratikleştirilmesi olan bir çerçevede, yeni bir yasal düzenleme yapılmasını’ talep ettik. Ama bu ısrarımız hem Hükümet, hem de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından görmezden gelindi.
Başlığından da anlaşılacağı üzere; bu yazı Mücadelemizin Bitmediğini ve Asla da Bitmeyeceğini bildiren bir yazıdır. Dikkatle okunmalı ve muhatap alınanlarca da gereği yapılmalıdır.
Sonuç olarak kısaca toparlayacak olursak;
[kck]strong1-Bu ülkenin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, yüzbinlerce üyesi olan Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonunun, Kamu Emekçilerini bire bir ilgilendiren 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu değişikliği tasarısının TBMM Genel Kurulunda görüşüldüğü sırada kendisiyle son bir görüşme yapma talebini bile geri çevirebilecek kadar ‘Emekçi Dostu’ bir bakandır.[kck]/strong[byk
[kck]strong2[kck]/strong[kck]strong-Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımızı en çok Yardımcısı Halil ETYEMEZ’in de bir zamanlar mensubu olduğu Memur Sen konfederasyonu sevmekte ve çalışmalarını minnet ve takdirle izlemektedir.[kck]/strong[byk
[kck]strong3-Hükümetin TBMM’de hiç elden bırakmadığı ‘Çoğunlukçu’ yaklaşım, asla ve daima ‘Çoğulcu Demokratik’ bir tutumun yerini almamalıdır. Çünkü; çoğunluklar her daim doğru yapmazlar. Çoğunluklar her daim doğruyu yapsalardı, ne Almanya’da Hitler Faşizmi, ne de Almanya başta olmak üzere, Güney Kore, Şili gibi ülkelerde Utanç Müzeleri olmazdı.[kck]/strong[byk
[kck]strong4-İktidar olanlar, Toplumsal Muhalefetin çağrılarını yanıtsız bırakmama erdemini göstermekle de her daim yükümlüdürler.[kck]/strong[byk
[kck]strong5-Yukarıda yazılı olan nedenlerle, Cumhurbaşkanı bu yasayı onaylamamalı ve tekrar görüşülmek üzere TBMM Başkanlığına iade etmelidir.[kck]/strong[byk
[kck]strong6-Cumhurbaşkanı bu konuda yapılması gerekeni yapmaktan kaçınacak olursa, bu yasa derhal Anayasa Mahkemesine götürülmelidir.[kck]/strong[byk
[kck]strong7-Eğer 5. ve 6. maddede açık bir biçimde vurgulanan haliyle, gereğini yapmasını gerekenler, gereğini yapmazlarsa, Uluslararası Çalışma Örgütünün (İLO) 2012 yılı Haziran ayında yapılacak olan toplantısında Türkiye’nin ‘Kara Listeye’alınacağından ve bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılacak olan tüm davaları Türkiye’nin kaybedeceğinden hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır.[kck]/strong[byk
[kck]strong8-Son olarak, 4 Nisan 2012 Çarşamba günü Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanının makam odasında tam 7 saat boyunca bekleyenlerin nerede bulunabilecekleri ve kim oldukları yukarıda açıkça yazılmıştır![kck]/strong[byk
;'[kck]strongOsman BİÇER[kck]/strong[byk
;'[kck]strongBES Genel Başkanı[kck]/strong[byk
;'[kck]strong[kck]a href=’http://www.bes.org.tr/dosyalar/dosya/151c76b7f4e4d6.doc’Metini indirmek için tıklayınız…[kck]/a[kck]/strong[byk