[ct]YÜREĞİM VAN’DA KALDI…[ct]

222

kckspan class=ctgosterctbyk


style=ctborder- 0px; border-style: solid; : 150px; margin-: 2px; margin-: 2px; float: ;ct /byk kck/spanbyk
23 Ekim 2011 Pazar günü Merkez Üssü Erciş olmak üzere Vanda yaşanan 7.2 şiddetindeki depremin hemen ardından, 24 Ekim 2011 Pazartesi – 27 Ekim 2011 Perşembe günleri arasında dört gün süreyle; Van il merkezi ve Erciş ilçesiyle, Çelebibağı beldesinde, KESK Deprem Heyetinin bir üyesi olarak inceleme ve araştırmalarda bulunan Genel Başkanımız Osman BİÇERin Van Depremiyle ilgili izlenimlerini aktarmak amacıyla kaleme almış olduğu yazı aşağıda ve ektedir…
Dün (27 Ekim 2011 Perşembe günü) Evrensel Gazetesinden bir gazeteci arkadaş arayıp “Vanda incelemelerde bulunan KESK Deprem Heyetinden bir kişi olarak bize izlenimlerinizi yazarsanız çok seviniriz” dediğinde hayatımda belki de ilk defa “yazı yazma konusunda ne kadar yeterli olduğum” sorusu aklıma takıldı.
Ancak bu yazıyı yazmalıydım, çünkü bu yazının Vanda ve özellikle Ercişte, kckspan class=ctgosterctbyk


style=ctborder- 0px; border-style: solid; : 150px; margin-: 2px; margin-: 2px; float: ;ct /byk kck/spanbykÇelebibağında yaşananlara oldukça içeriden, belki biraz da “dışarıdan” bir gözlem olarak gazete sayfalarına geçebilme ihtimalini anlamlı ve değerli bulmuştum.
Bu yazıyı yazmalıydım çünkü ben bir insandım ve deprem bölgesinde yaşananlara da şahittim. 23 Ekim 2011 günü Erciş ilçesi merkez üssü olmak üzere Vanda yaşanan 7.2 şiddetindeki depremi haber aldığımda ilk işim oradaki şube başkanımızı ve arkadaşlarımı aramak oldu. Birkaç telefon görüşmesi yaptıktan sonra, genel başkan sıfatı taşıyan bir insan olarak hemen ertesi gün toplanmak üzere merkez yönetim kurulumuzu olağanüstü toplantıya davet ettim. 24 Ekim 2011 sabahı BES merkez yönetim kurulu toplantısını yapmaya fırsat bulamadan, KESK?ten gelen çağrı üzerine Vana giderek yaşananları yerinde izleyecek ve çeşitli girişimlerde bulunacak olan heyete dahil oldum.
KESK genel başkanının başkanlığında oluşturulan KESK Deprem Heyetinde BES, BTS ve Tarım Orkam Sen genel başkanları ve Eğitim Sen genel sekreteri yer almaktaydı. 24 Ekim 2011 Pazartesi günü hepbirlikte havayoluyla Muşa, oradan karayoluyla Erciş?e ulaştık.
Ercişte gördüğümüz manzara gerçekten korkunçtu. Onlarca bina olduğu yere çökmüş, 7-8 katlı binalar 7-8 metre yüksekliğindeki enkazlara dönüşmüştü. İnsanlar ne yapacağını bilemez halde sağa sola koşuşturuyor, ellerinden geldiğince birbirlerine yardımcı olmaya çalışıyor, SES ve TTBli sağlık emekçileri yorgun, uykusuz ama inançlı bir biçimde depremzede yurttaşlarımıza yardımcı olmaya çalışıyordu.
kckspan class=ctgosterctbyk


style=ctborder- 0px; border-style: solid; : 188px; 250px; margin-: 2px; margin-: 2px; float: ;ct /byk kck/spanbykZilan parkına kurulan KESK çadırındaki kamu emekçileri her türlü olumsuz olaya müdahale edebilmek, yurttaşlarımızın yaralarını sarabilmek için çaba sarfetmekteydi. İnsanlar öncelikle bölge belediyelerinden ulaştırılan, ardından ülkenin dört bir yanından yardım amacıyla kendilerine iletilen ihtiyaç maddelerini alabilmek için kuyruklarda bekliyordu.
Heyet olarak Erciş Kaymakamını ziyaret ettiğimizde yaşanan afetin resmi olarak tespit edilebilmiş olan kısmını öğrendik. Depremin üzerinden 24 saat geçmiş olmasına rağmen profesyonel arama kurtarma birliklerinin yeterince ilçeye ulaşmadığını, AKUT gibi gönüllülerden oluşan birliklerin ise büyük bir gayretle çalıştığına şahit olduk. Bu arada Gaziantep Belediyesi ve çevre belediyelerden gelen itfaiyecilerin de hakkını vermek gerekir. Zilan parkına Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yemek çadırı kurmuş, depremzedelere sıcak yemek dağıtmaya başlamıştı bile.
Enkazlar birer birer kaldırılıyor, her enkazın ardından yaşamını yitiren yurttaşlarımızın cesetleri çıkartılıyor, arada bir canlı bir insan bulunduğunda ise ortalığı bir alkış tufanı kaplıyordu.
Burada başka bir “Hayat” yaşanıyordu. Herkes birbirine yardımcı olmaya çalışıyor, ölümlere ve yaşanan olağanüstü hale rağmen, olağan “Hayat” metanetle ve gayretle sürdürülmeye çalışılıyordu.
Emekçilerin birliği, halkların kardeşliği ilkesi bu doğal afet sonrasında daha da görünür olmuş, insanca yaşam, insanca düzen mücadelesi ve dayanışma duygusu ülke sathında hegemonya kurmaya başlamıştı.
Her ne kadar televizyon vb. araçlara sahip olmasak da, bazı densizlerin böylesi bir zamanda bile, haddini sınırını bilmez, adap edep tanımaz sözler ettiğini, bizi arayan arkadaşlarımızdan öğreniyorduk. Bu tür sözler bizim için makbul değildi. Çünkü bizler “İnsandık”, onlarsa değildi.
Ercişten Çelebibağı beldesine geçtiğimizde yaşanan acıların benzerlerinin burada dakckspan class=ctgosterctbyk


style=ctborder- 0px; border-style: solid; : 150px; margin-: 2px; margin-: 2px; float: ;ct /byk kck/spanbyk yaşanmakta olduğunu gördük. Belediye başkanı ve Van milletvekilleri Aysel Tuğluk, Özdal Üçer ve Ağrı milletvekili Halil Aksoy?un da aralarında olduğu bir grupla belde belediyesi görevlilerinin de içerisinde yer aldığı bir değerlendirme toplantısında yer aldık.
İlk defa orada, Van valiliğinin ne Çelebibağı, ne Erciş ve ne de Van Belediyesini bu çalışmalara dahil etmediğini öğrendik. Valilik tarafından kurulan Kriz Masasında, ne bu büyük afetin yaşandığı belediyeler, ne de milletvekillerinin söz hakkı olmadığını, onların depremzede yurttaşlarımızın yaralarının bir an önce sarılması için birlikte çalışma önerilerinin ise Valilik tarafından değerlendirmeye alınmadığını öğrendik. Temel sorun ?Koordinasyonsuzluk?tu, bunun nedeni de büyük oran da “Valilik”.
Zaten yıllardır “Deprem” bahanesinin ardına sığınılarak toplanmakta olan ÖİV, ÖTV vb. vergilere rağmen bu felakete 10-11 milyonluk bir bütçe ayrıldığının hükümet tarafından açıklanmış olması, olayın hükümet cephesinden nasıl değerlendirildiğinin de açık bir kanıtıydı.
Çelebibağı beldesinden Van?a intikal ettiğimizde yol boyunca sıralanmış olan yüzlerce apartmanda bir tek ışığın bile yanmadığını gördük. Adeta kent terk edilmişti. Sokaklarda başını sokabilecek bir çadır, en azından sokakta sarınıp yatabileceği bir battaniye bulmak için yardım arayan yüzlerce insan vardı. Herkes açıkça “Yaşam Mücadelesi” veriyordu. Bir taraftan yakınlarını arıyor, bir taraftan ölülerine ağıt yakıyor, bir taraftan da hayatta olan yakınlarının başını sokabileceği bir çadır bulma çabası kentin dört bir yanında sürüp gidiyordu.
kckspan class=ctgosterctbyk


style=ctborder- 0px; border-style: solid; : 188px; 250px; margin-: 2px; margin-: 2px; float: ;ct /byk kck/spanbykVan Belediyesi tarafından Belediye Garajında oluşturulan Kriz Merkezine gittiğimizde oldukça genç bir Belediye Başkanı karşıladı bizi. Yanındaki onlarca gönüllü ile birlikte her derde deva olmaya çalışıyor, herkese yardımcı olmaya uğraşıyordu. O da ?Koordinasyonsuzluktan? yakınıyor ama pes etmiyordu.
Deprem bölgesinde en önemli sorunlardan biri de “Tuvalet”ti. İnsanlar ne evlerine, ne de başka binalara giremediği için tuvalet ihtiyacı çok önemli bir sorun haline gelmişti. Hele ki “Kadınlar”. Onlar için bu sorun bir kat daha ağırdı. Bulunabilen tuvaletlerin önünde ise uzun kuyruklar oluşuyordu.
Bu sırada Valilik tarafından kamu emekçilerinin göreve davet edildiğini öğrendik. Vali beye ulaşmaya çalıştık. Makamına gittik ama hak getire. Vali bey makamında yoktu, deprem nedeniyle sürekli olarak hareket halinde olduğundan, sadece kısa bir telefon görüşmesi yapabildi KESK genel başkanı Sayın Valiyle.
Kamu emekçilerinin işe başlatıldığı PTT binasına kalabalık bir heyet olarak gittik. Dışarıdan pek olumsuz bir görüntü oluşmamışsa da, binanın içi resmen yıkık döküktü. PTT Başmüdürüyle görüştük, binanın sağlam olduğuna dair ellerinde rapor olduğunu söyledi hepimize; ama biz raporu görmek isteyince de, ?henüz elimize ulaşmadı? dedi.
Van?ın dört bir yanında sürdürdüğümüz çalışmalar sonucunda her geçen dakika ölü sayısının arttığını öğreniyor ve üzülüyorduk. Erciş Milli Eğitim Müdürlüğüne ilk uğradığımızda hayatını kaybeden Eğitim Emekçisi sayısı 26 iken, birkaç saat sonra uğradığımızda bu sayının çoktan 50?yi geçtiğini öğrenmiştik.
Muhtemelen bugünden itibaren enkazların altından bizi umuda boğacak haberlerden çok, hepimizi kahreden gelişmelerin çıkacağı maalesef açık bir gerçek.
Hükümetin felaketin hemen ardından uluslararası toplumun yardım taleplerini reddetmesi,kckspan class=ctgosterctbyk


style=ctborder- 0px; border-style: solid; : 150px; margin-: 2px; margin-: 2px; float: ;ct /byk kck/spanbyk ardından da uluslararası toplumdan yardım talebinde bulunması ise ayrı bir aymazlık örneği olsa gerek.
Van?ı kimse unutmasın. Unutmamalıyız. Birkaç gün sonra bu insanları kaderleriyle başbaşa bırakmamalıyız. Şu an için acil ihtiyaç çadır,
battaniye ve soba olabilir ama kış koşullarında çadırda bir yaşamın sürekli olarak sürdürülmesi hiçte mümkün değil.
Acilen prefabrik konutlar yapmak, elektrik, su, kanalizasyon, doğalgaz vb. gibi altyapı hizmetlerini sağlamak, gıda, giyecek, ilaç vb. temel ihtiyaç maddelerinin sürekliliğini sağlamak durumundayız.
Enkazları bir an önce kaldırmak, yıkılması gereken binaları yıkmak, evini kaybeden herkese birer ev yapmak durumundayız.
Onlara kaybettikleri canlarını, eşlerini, çocuklarını, anne ve babalarını, yakınlarını geri vermemiz ne yazık ki mümkün değil. Hiç değilse onlara İnsanca Yaşam Koşulları verelim. Şu anda deprem bölgesinde dayanışmaya ihtiyacı olan onbinlerce ?İnsan? var ve sonuçta hepimiz birer ?İnsanız?.
Afet bölgesine sürekli olarak heyetler gelip gidiyor. Suavi ve Ferhat Tunç gibi değerli sanatçılar da. KESK hem Van?da, hem Erciş?te çadırlarını daha afetin ilk günü kurmuştu. Ne mutlu bize. Hem Van?da, hem de ülkenin dört bir yanında çalışan sayıları binlerle ifade edilebilecek KESKli, TTBli, TMMOBlu yol arkadaşlarımız deprem felaketini yaşayanların yanındalar, bu da hepimiz için umut verici.
Acilen tedbir alınmazsa, deprem bölgesinde “Salgın Hastalık” tehlikesi de ortaya çıkabilir. Düşünün bakalım bir insan ne kadar süre yıkanmadan durabilir ki?
Buradan ifade etmek gerekir ki; hem merkezi hükümet, hem de valilik, ?Kriz Yönetimi ve Koordinasyon? konusundaki inadından vazgeçmek, bu konuda üzerine düşeni yapmak, yerel yönetimleri ve milletvekillerini bu işin içerisine katmak durumunda. Yoksa hem tüm olumsuzlukların sorumlusu olacak, hem de depremzede yurttaşlarımızın sıkıntılarının ortadan kaldırılmasında ciddi bir zaman kaybına yol açacaklar.
Herkes bilsin isterim ki, Van?da televizyonlardan yayınlandığı gibi işler yolunda gitmiyor. Bunu herkes böylece bilmek, anlamak ve buna göre davranmak durumunda.
Tabii bu arada kişisel, samimi ve çok insani duygular da yaşadık deprem bölgesinde. Dostluğun, kardeşliğin, yardımlaşmanın, dayanışmanın ne kadar güzel ve güçlü duygular olduğunu bir kez daha hafızalarımıza kazıdık.
kckspan class=ctgosterctbyk


style=ctborder- 0px; border-style: solid; : 188px; 250px; margin-: 2px; margin-: 2px; float: ;ct /byk kck/spanbykMesela ben, günlerdir uyumaksızın halka yardım etmeye çalışan Eğitim Emekçisi Muazzez?i, her işin ucundan tutan, peşinden koşan Nizam abiyi, varını yoğunu önümüze döken cömert insan Hasan beyi, herkes çay içebilsin diye çay fiyatını yarı yarıya indiren Lalezar Çayevini, kendi imkanlarıyla yaptığı derme çatma çadırda sandalye üstünde uyuyanları, güzel gözlü torunumun babası Hasan Öğretmeni ve ille de paçalarıma sarılan, kucağıma tırmanıp “dedecik, dedecik” diyerek sıcacık gülüşüyle beni mest eden, güzel gözlü torunum Işıkı asla unutmayacağım.
Her ne kadar birkaç günlük çabalarımızın ardından dün sabah yağan kar eşliğinde Van?dan ayrıldıysak da, ülkenin dört bir yanından gelen ?İnsanları?, yurttaşlarımız ?Hayata Tutunsun? diye çabalayanları, taa Japonya?dan Van?a gelen yüreği insan sevgisiyle dolu olanları, soğuk gecelerde yağan yağmurun KESK çadırında yankılanan sesini dinlerken düşündüklerimi, çadırın içinde, herşeye rağmen gülüp oynayan çocukları, gözü yaşlı, gönlü yaslı anaları, babaları, yoksul ve namuslu insanlarla yaşadıklarımı asla unutmayacağım.
Yüreğim Vanda kaldı…
kcka href=cthttp://www.bes.org.tr/dosyalar/dosya/151c8040178d53.docctbykMetin İçin Tıklayınız…kck/abyk
27 Ekim 2011
Osman BİÇER
Büro Emekçileri Sendikası (BES) Genel Başkanı