]İŞKUR Emekçilerinin son dönemde yoğun bir biçimde yaşadığı, Baskı, Sürgün, İdari Soruşturma, Mobbing ve Tehdit ile Personel arasında İdare tarafından yaratılmaya çalışılan Ayrım vb. karşı Ankara’da Sıhhiye semtinde bulunan İŞKUR Genel Müdürlüğünü önünde Kitlesel Basın Açıklaması yaptık.
Kitlesel Basın Açıklamamıza İŞKUR Emekçilerinin yoğun katılımı dikkat çekti. Açıklama Genel Başkanımız Osman BİÇER tarafından yapıldı. Genel Başkanımızın yaptığı Açıklama sırasında sık sık atılan sloganlar, İŞKUR Emekçilerinin Sorun ve Taleplerini ifade ediyordu.
Açıklama sırasında; ‘Sözleşmeli Köle Olmayacağız’, ‘İŞKUR Emekçisi Burada Mobbingciler Nerede’, ‘Yaşasın İş Ekmek Özgürlük Mücadelemiz’, ‘Söz Yetki Karar Çalışanlara’, ‘Emekçiyiz Haklıyız Kazanacağız’, ‘Devlet Güdümlü Sendikaya Hayır’, ‘Emekçiye Sürgün Mobbingciye Kıyak Bu Abluka Dağıtılacak’, ‘Baskılar Sürgünler Bizi Yıldıramaz’, ‘İnsanca Yaşamak İstiyoruz’, ‘İnsanca Çalışmak İstiyoruz’, ‘Susma Haykır Mobbinge Hayır’, ‘Direne Direne Kazanacağız’, ‘Susma Sustukça Sıra Sana Gelecek’, sloganları eyleme katılan tüm Emekçiler tarafından güçlü bir sesle, coşkuyla ve kararlıkla atıldı. Genel Başkanımız tarafından yapılan Basın Açıklaması Metni aşağıda ve ekte (Word Dosyası olarak) yer almaktadır.
İŞKUR Genel Müdürlüğü önünde yapılan Kitlesel Basın Açıklaması ne bir ilktir ve ne de bir son olacaktır. Büro Emekçileri Sendikası İŞKUR Emekçilerini yalnız bırakmayacaktır.
Yaşasın İŞKUR Emekçilerinin Haklı ve Onurlu Mücadelesi. Yaşasın İnsanca Yaşam, İnsanca Düzen Mücadelemiz. Yolumuz Açık Olsun…!
Basın Açıklaması Metni:
BASINA VE KAMUOYUNA
Değerli Basın Emekçileri, Saygıdeğer İŞKUR Çalışanları, Eylemimize Destek Veren, Katkı sunan Emek ve Demokrasi Güçlerinin Onurlu Temsilcileri, Değerli Mücadele Arkadaşlarım; Hepinizi Büro Emekçileri Sendikası Merkez Yönetim Kurulu adına Dostluk ve Saygıyla Selamlıyorum.
Değerli Basın Emekçileri, son dönemde İŞKUR personeli arasında tedirginlik ve huzursuzluk had safhaya ulaşmış bulunmaktadır.
Ülkenin, en temel ve öncelikli sorunlarından birisi olan ‘işsizlik sorunu’yla mücadelesine tüm ülke çapındaki yaklaşık 3500 personeliyle cansiperane bir şekilde katkı sunmaya çalışan, işe yerleştirmelerden işsizlik sigortası uygulamalarına, mesleki eğitim faaliyetlerinden ulusal, ya da uluslararası proje çalışmalarına kadar birçok alanda mesai mefhumunu bile dikkate almaksızın emek veren Türkiye İş Kurumu personeli, bir süreden beri adeta Kapalı Kapılar Arkasında oluşturulmuş olan Bütünlüklü bir Stratejinin, Taktiksel Hedefi olarak, Hedef Tahtasına konulmuş bulunmaktadır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müsteşarı Birol Aydemir’in İŞKUR Çalışanlarını ‘işe yaramaz’ ilan etmesiyle birlikte işaret fişeği atılan bu saldırı, maalesef Kurum Çalışanlarının büyük çoğunluğunun baskı altına alınması, sindirilmesi yoluyla, çalışma azim ve kararlılıklarının ve hizmet şevklerinin kırılması noktasına kadar getirilmiştir.
Bugün, İŞKUR Çalışanları huzursuzdur. İŞKUR Çalışanları tedirgindir. İŞKUR Çalışanları kendilerini aşağılanmış ve sistem dışına itilmiş hissetmektedir. İŞKUR Çalışanları, Başbakanlığın yayınladığı Mobbing Genelgesine rağmen, hemen hemen her gün yeni bir Mobbing uygulamasıyla karşı karşıya kalmaktadır.
İŞKUR Çalışanları Kurumun tarihi boyunca bu denli büyük bir Psikolojik Baskıya maruz kalmamıştır.
Bu uygulamaların amacı nedir’ Acaba, İŞKUR’u işlevsizleştirerek, itibarsızlaştırarak, kamunun bu alandan çekilmesi mi sağlanmaya çalışılmaktadır’ Yoksa bu olumsuz uygulamalar, kadrolaşmaya zemin hazırlamak adına mı yapılmaktadır’
Eski Çalışan, Yeni Çalışan gibi ayrımcı bir söylemle çalışma barışının örselenmesi, 1946 yılında kurulmuş olan bir Kurumun Kültürünün yok sayılması demek değil midir’
Acaba, Kurumun Kültürüne yabancı, yönetim becerisi tartışmalı, insan ilişkileri zayıf, çalışma barışı ve verimi hakkında bilgisi kuşkulu, dar bir kadronun kişisel hırsları ve kompleksleri sonucunda mı bu tablo oluşmuştur’ Yoksa tüm bu uygulamalar bizim algıladığımız gibi Bilinçli olarak yürütülmekte olan Bütünlüklü bir Stratejinin, Taktiksel Adımlarından birisi midir’
Elbette, bu sorular çoğaltılabilir. Fakat nedenler ne olursa olsun, sonuçlar son derece vahimdir.
Vekaleten Atamaları da içeren Kadrolaşma Uygulamalarının yanı sıra İŞKUR’da Sürgünlere, Tehditlere, Aşağılamalara, Personel Ayrımcılığına, Sistemli Mobbing uygulamalarına son verilmesini istiyoruz!
Kurum Çalışanlarının yaşamakta olduğu sorunları somutlaştırmak adına, İŞKUR’da son dönemde yaşanan uygulamaları, Siz Değerli Mücadele Bileşenleriyle ve Onurlu Basın Emekçileri aracılığıyla da, Kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.
– İŞKUR’da ‘Keyfi Sürgünler’ Yaygınlaşmıştır.
İŞKUR Yönetimi, ehliyet, liyakat, çalışma düzeni vb. gibi hiçbir gerekçeye dayanmadan, siyasal açıdan kendi anlayışında olmayan yöneticileri ve personeli, sürekli olarak yer değiştirme ve sürgünlerle dize getirme anlayışı gütmektedir.
Birkaç ay önce Genel Müdürlükte bir başkanlıktan 20’den fazla İŞKUR Çalışanı keyfi bir şekilde Ankara İl Müdürlüğü’ne gönderilmiş ve bu Arkadaşlarımız aylarca masa dahi bulamadan işe gelip gitmek zorunda bırakılmıştır.
Yönetim, kendi anlayışına uygun bulmadığı yöneticileri ‘görevde yükseltme’ görüntüsü altında bir bir görevlerinden uzaklaştırmaktadır.
Haksızlığı Mahkeme Kararlarıyla tescillenen bu uygulamaların devamında daha da çirkin tedbirlere başvurulmaktadır. Haksızlığa sesini çıkaranları daha da büyük tehditler beklemektedir.
Mahkeme Kararlarıyla eski görev yerlerine dönen İŞKUR Emekçileri, çeşitli bahanelerle Disiplin Cezaları verilerek görevlerinden alınmakta ve ceza niteliğindeki yeni görevlendirmelerle yıldırılmaya çalışılmaktadır.
Oysa Adli ya da İdari Yargı Merciileri önünde hak aramak en temel Anayasal haktır.
Yasal hakkını kullanan İŞKUR Emekçilerinin, diğer personele de gözdağı vermek istercesine daha da ağır bir biçimde cezalandırılması düşündürücüdür.
Yöneticiler ve Çalışanlar üzerindeki bu psikolojik baskının durdurulmasını istiyoruz.
– Sürgünler Artık Ölümlere Yol Açacak Stres, Sıkıntı ve Hastalık Kaynağı Haline Gelmiştir.
Geçtiğimiz hafta hiçbir ciddi rahatsızlığı yokken ani bir kalp kriziyle hayatını kaybeden İşletmelerde Eğitim Uzmanı Sadık Karaca, bunun son ve en acı örneği olmuştur.
Kurumdaki 30 yılı aşkın hizmeti hiçe sayılarak, keyfi bir kararla Ankara İl Müdürlüğü’ne gönderilen ve altı aydır kendisine oturacak bir masa dahi verilmemiş olan Müteveffa Arkadaşımız Sadık Karaca, her fırsatta kendisini aşağılanmış, işe yaramaz ve yönetim tarafından kasıtlı olarak bu hale getirilmiş olduğunu defalarca ifade etmiştir.
Sadık Karaca, elbette ki; çok acı bir örnek olarak hafızalarımızda yer edinmiştir. Ancak, bugün, acilen tedbir alınmazsa, bu tür örneklerin çoğalacağı da aşikârdır.
– İŞKUR’DA ‘Kadrolaşma’ Son Hızla Devam Etmektedir.
Kurum personeli içindeki yönetici kadrolarını; eğitim, ehliyet, liyakat vb. her yönden hak etmiş ve sınavla bu kadrolara gelebilecek durumda olan yüzlerce Çalışan varken ve onlar Kurum yöneticileri tarafından Rotasyon adı altında zorunlu ve keyfi yer değiştirmelere tabi tutulurken, Genel Müdürlük başta olmak üzere bütün birimlere ‘dışarıdan’ atamalar devam etmektedir.
Kişiye göre kadro açılmakta, kişiler için birimler kurulmakta, mevcut Kurum personeli oradan oraya gönderilirken, hiçbir liyakat koşulu aranmaksızın dışarıdan kırmızı halılarla ‘yöneticiler’ ithal edilmeye devam edilmektedir.
– İŞKUR’DA ‘Mobbing ve Tehdit Uygulamaları’ Son Hızla Devam Etmektedir.
Yeni yönetim, 65 yıllık Kurumu ‘ıslah etmeye’ geldiğini iddia ederek, modern ve anlayışlı bir görüntü altında Devlet ve Kurum Kültürüne aykırı bütün kıyımlara imza atmaktadır.
Personel alenen aşağılanmakta, fikirler önemsenmemekte, kadın personel Psikolojik Tacize maruz kalmakta, lağım çukurlarına Yemekhane yapılmakta, Hastalık Raporları bile yırtılıp insanların huzursuz, keyifsiz, sağlıksız koşullarda boyun eğerek çalışmaları istenmektedir.
Kadın Çalışanlara yönelik Taciz ve Mobbing Şikayetiyle başlatılan Soruşturmalarda ağırdan alınmakta; hakkında şikayet olanlar koltuğunda otururken, şikayet edenler sürgüne gönderilmektedir.
Kucağında iki yaşında çocuğu olanlar, aylarca süren Geçici Görevlere gönderilmekte, 1 ay içerisinde, 2’şer günlük, 10 ayrı Vilayete Görevlendirmeler yapılarak, İnsanlık Onuru ayaklar altına alınmaktadır.
– Sendika ‘Temsilcilerimiz Açıkça Tehdit Edilmekte’dir.
Sendikalı olmayı değil, ‘kendilerinden olmamayı suç sayan Yöneticiler’, Sendikamız Üyesi İŞKUR Çalışanlarını ‘karşıt görüşlü’ olarak yaftalamakta, bu arkadaşlarımıza sürekli olarak gözdağı verilmekte, birimlerde Sendika Üyesi ve Temsilcisi Arkadaşlarımız üzerinde Hakaret, Tehdit ve Yoğun Mobbinge varan saldırılara çanak tutulmaktadır.
İstanbul’da Sendikamıza Üye olan bir İŞKUR Emekçisi, daha Üye Formundaki imzasının mürekkebi kurumadan Pendik’ten Kadıköy’e, Genel Başkanımızın 30 Mart 2011 tarihinde ziyaret ettiği Pendik’teki bir İşyeri Temsilcimiz, 31 Mart 2011 tarihinde Pendik’ten Beyoğlu’nda bulunan İŞKUR İstanbul İl Müdürlüğüne sürgün edilmişlerdir.
Üstelik bu Arkadaşımızın sürgün edilmesinin arka planında bir başka Sendikanın İşyeri Temsilcisinin olduğu da, bu kişinin, 24.03.2011 tarihinde İşyeri Temsilcimize yönelik tehditkar söylem, tavır ve davranışlarından anlaşılmaktadır.
Adana İŞKUR İl Müdürlüğünde görev yapmakta olan İşyeri Temsilcimiz, sendikal faaliyetleri nedeniyle Ceyhan İlçesine sürgün edilmiş, Adana İŞKUR il Müdürlüğü Binasında bulunan Sendika Panomuz ise bizzat İl Müdürü tarafından yerinden indirilmiştir.
Son olarak bahsettiğimiz Adana’da yaşanan iki olay bizzat İŞKUR Genel Müdürü Doç. Dr. M. Kemal Biçerli tarafından da bilinmektedir.
Zira, bu iki konu, yakın geçmişte yapılan bir görüşme sırasında Sendikamızla Genel Müdür arasında görüşülen konular arasında yer almaktadır.
– İŞKUR’DA ‘Personel Ayrımcılığı’ Had Safhadadır.
Ülkenin en önemli sorunlarından birisiyle mücadele etmekte olan İŞKUR’da, personelin bir bütün halinde işe sarılması gerekirken, Yönetim, daha en baştan ayrımcı politikalara imza atmaktadır.
Kurum, adeta kariyer kadrolar ve diğer personel olarak ikiye ayrılmış durumdadır.
Aynı işi, aynı düzeyde ve daha zor şartlarda yapan personel, kendisini ‘ikinci sınıf’ yerine koyan Yönetim anlayışı yüzünden Kuruma ve yaptığı işe yabancılaşmış, adeta küstürülmüş durumdadır.
Unvan ayrımı güdülerek, Kurumun eski personeli ile yeni personeli arasına duvarlar örülmekte, fiziki yerleşimden iş dağılımına, yönetimle ilişkilerden iş ilişkilerine kadar her alanda Kurum personeli ayrımcılığa tabi tutulmaktadır.
Kurumun uzmanlık gerektiren birçok işini yıllardır başarıyla yürüten İŞKUR Emekçileri; eğitimleri, tecrübeleri, birikimleri ve bilgi düzeyleri umursanmadan aşağılanmaktadır.
Kurumun kendi personelini koruması ve değerlendirmesi gerekirken, dışarıdan gelen yöneticiler elinde Kurum pasifliğe, verimsizliğe, çürümeye terk edilmek istenmektedir.
– Personel Ayrımcılığının Bir Başka Boyutu, Sözleşmeli ve Kadrolu Personel Arasındadır.
Son dönemde Kuruma yüzlerce sözleşmeli personel alımı gerçekleşmiştir.
Binden fazla yeni sözleşmeli personel alımı için de düğmeye basılmış bulunulmaktadır.
Ancak aynı işleri yapmasına rağmen sözleşmeli personel, ek ödemelerdeki farklılıkların da etkisiyle, kadrolu personelden daha az ücretle çalıştırılmaktadır.
Bu durum İŞKUR Çalışanları arasında ciddi bir adaletsizliğe neden olmaktadır.
Ek ödeme alan Çalışanlar arasında da ciddi bir uçurum ve adaletsizlik mevcuttur. İŞKUR Yönetim Kurulu’nun iki satırlık bir kararıyla düzeltilebilecek olan bu durum için sarfettiğimiz tüm çabalara rağmen halen somut bir adım da atılmamıştır.
İŞKUR Emekçilerine yönelik bu Yıldırma Politikalarının artarak süreceğine dair elimizde önemli ipuçları da vardır. Çünkü, hemen hemen her gün yeni olaylara tanık oluyoruz. Çalışanını Kurumun asli bileşeni olarak görmeyen anlayışın, her geçen gün bu anlayışla uyguladığı yeni yeni yöntemlerin varoluşuna ve artışına tanık oluyoruz.
Buna en iyi örnek İŞKUR’un en son Ankara Toros Sokakta kiraladığı binada yaşanan durumdur. Binanın altında bulunan, penceresi dahi olmayan ‘Sığınak’, ‘Yemekhaneye’ dönüştürülmüştür.
Geçtiğimiz günlerde kanalizasyon sularının bastığı ‘Sığınak’, Çalışanlar için ‘Yemekhane’ olarak düzenlenirken, iki büyük bölümden ve iki terastan oluşan üst katın tamamı ‘Makam Çalışma Ofisi’ olarak rezerve edilmiştir. Çalışana verilen değeri somut bir şekilde ortaya koyan bu uygulamayı şiddetle kınıyoruz.
Değerli Basın Emekçileri, Sevgili Mücadele Arkadaşlarım;
İŞKUR Çalışanları işsizlik sorunuyla boğuşan insanlarımıza hizmet etmektedir. Bizler, iş bulan her bir bireye sunduğumuz en ufak bir katkıdan dolayı büyük bir haz duymaktayız.
İŞKUR Çalışanları olarak çalışma barışı içinde, onurumuzla, elimizden gelen tüm çabayı sergilemeye ve ‘işsizlik sorunu’nun aşılması için emeğimizi sunmaya kararlıyız.
Bizler hiçbir ‘İktidarı’ diğerinden, hiçbir ‘Görüşü’ öbüründen farklı değerlendiriyor değiliz.
Hiçbir arkadaşımız idareyi boşa çıkartma, çalıştırmama, görevini savsaklama gibi bir anlayış içinde değildir.
İŞKUR Emekçileri olarak, haklarımızın olduğu gibi, görev ve sorumluluklarımızın da bilincindeyiz.
Ancak hiçbir şekilde; baskıyı, yıldırmayı, aşağılanmayı, hakareti ve yok sayılmayı kabul etmeyeceğiz. Bu konuda demokratik ve yasal haklarımızın tamamını sonuna kadar kullanacağız.
Geçmiş dönemlerde yürüttüğümüz mücadeleler, bizi anlamak isteyenler için de, anlamak istemeyenler için de önemli ipuçları içermektedir.
Bundan sonraki süreçte, İŞKUR Emekçileri; maruz kaldıkları veya tanık oldukları her yasadışı davranışı, her uygulamayı ve işlemi Tutanağa geçirecek ve Sendikamızca gerek idari ve gerekse adli yargısal süreçler derhal başlatılacaktır.
Baskı, yıldırma, aşağılama ve işlevsizleştirme politikalarına karşı İŞKUR Çalışanları emeğine, onuruna ve haklarına sahip çıkacak ve kararlı bir şekilde mücadele edecektir.
Çünkü İŞKUR Emekçileri Onurlu İnsanlardır ve Üyesi oldukları Sendika olarak BES geçmişten günümüze fiili ve meşru mücadelenin en önemli örneklerini sergilemiştir.
Son olarak buradan Cumhurbaşkanına, TBMM Başkanına, ‘Kalfalık’ dönemini tamamlamak üzere olan Sayın Başbakana, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına, İŞKUR Genel Müdürüne ve İŞKUR Yönetim Kuruluna seslenmek istiyoruz.
Bizim Haklı Sesimizi ve İsyanımızı Ya Duyun, Ya da Duyun. Görev ve Sorumluluklarınızın gereğini yerine getirin. Sizden Yardım talep etmiyoruz. Bize acımanızı da beklemiyoruz. Sizi Kamusal Görevlerinizin gereğini yapmaya çağırıyoruz. Biz geçmişten günümüze olduğu gibi; Sınıf Mücadelesinin ve Dayanışma İlişkilerimizin gereğini yapmaya her düzeyde devam edeceğiz.
Yaşasın İŞKUR Emekçilerinin Haklı ve Onurlu Mücadelesi. Yaşasın İnsanca Yaşam, İnsanca Düzen Mücadelemiz. Yolumuz Açık Olsun Sevgili Mücadele Arkadaşlarım…
[kck]p style=’text-align: ;’
MERKEZ YÖNETİM KURULU
[kck]p style=’text-align: ;’Basın Açıklamasının Word Hali İçin [kck]a href=’http://www.bes.org.tr/images/stories/dosyaekleri/542011iskur.doc'[byk]Tıklayınız…[kck]/a[byk][kck]p style=’text-align: ;’
=’200′
] =’170′
][kck]p style=’text-align: ;’
[kck]p style=’text-align: center;’ =’200′
][kck]p style=’text-align: center;’ =’200′
][kck]p style=’text-align: center;’ =’200′
]