Sendikamızın 3. Dönem 3. Başkanlar Kurulu 29-30 Kasım 2007 tarihlerinde Ankara’da yapıldı.Genel Başkanımız Mustafa ÇINAR’ın açılış konuşması:IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, AB ve OCED örgütlerinin baskısıyla işbirlikçi hükümetler aracılığıyla tüm dünyada, özellikle 70’li yıllarda uygulamaya konulan neo-liberal politikalar, 24 Ocak 1980 kararlarıyla, 90’lı yıllardan itibaren hızlı bir şekilde uygulama alanı bulmaya başlamış, iş başına gelen hükümetler tarafından bu program hızlı adımlarla uygulanmaya konulmuştur.AKP Hükümetinin 2003 yılında iktidara gelişiyle birlikte çok uluslu şirketler, yerli işbirlikçilerle birlikte cesur adımlara dönüşmüş, bugün ise son halkaları AKP’nin ikinci iktidarı döneminde hızla yapılmakta ve hedefledikleri kamunun tasfiye süreci tamamlanmaktadır.TELEKOM, TÜPRAŞ, SEKA, ERDEMİR (KİT) gibi kurumların özelleştirilmesiyle birlikte kamu alanının yeniden tariflendirildiği bir süreçte Gelir İdaresi, Sayıştay, TUİK, yargı alanı vb. kamu kuruluşlarında da neo-liberal politikalara uygun yapılanmalar hızla devam etmektedir.Genelde kamu çalışanları, özelde ise büro emekçilerinin bu politikaların sonuçlarından etkilenmediği yada etkilenemeyeceğini söylememiz mümkün değildir. IMF’ye olan borçların ödenmesi açısından önemli bir tasarruf kalemi olarak görünen kamu çalışanlarının ücretlerinin ve sosyal haklarının her IMF programı sonucunda budanmasında herhangi bir sakınca görülmemiştir. Kamu hizmeti üreten kamu çalışanları eğitime, sağlığa, ulaşıma ve enerjiye daha fazla para ödemek zorunda kalmıştır. Dolayısıyla kamu çalışanları da bu yoksullaştırma politikalarından nasibini almıştır. Bu yüzdendir ki kamu çalışanları hareketinin başarılı olma şartı, kendisi gibi yoksullaştırılan, eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik gibi hakları elinden alınan, güvencesizleştirilen ve geleceksizleştirilen emekçi halkla buluşmasına bağlıdır.Ülkemizde 22 Temmuz seçimi sonrası siyasi atmosfere bağlı olarak Cumhurbaşkanlığı ve Anayasa Mahkemesi seçimleri ile birlikte ülkenin uluslar arası hukuktaki rolü ve dış politikası konusunda önemli gelişmeler yaşanmış, ülkemiz IMF ve ABD’ye biat etme politikası her geçen gün etkileri artarak devam etmektedir. Bu dönem Meclisten geçirilen Teskere ve sınır ötesi operasyon gerekçesiyle savaş çığırtkanlığının yoğun yaşandığı bir dönemin içerisindeyiz. Günümüzde, savaş değil barış taleplerinin yükseltilmesi ve Kürt ve Türk halkının kardeşleşme ve bir arada yaşama şiarını yükseltme görev ve sorumluluğuyla hareket etme hepimizin görevidir.AKP’nin başta Anayasa tartışmaları olmak üzere Mecliste tekrar yasallaştırmaya çalıştığı Sosyal Güvenlik Yasası devamında Anayasa değişikliğiyle birlikte Personel Rejimi Yasası’nı bir an evvel IMF ve egemenlerin istemleri doğrultusunda yasal düzenlemelerini yapacaklardır.Bu dönem AKP’nin sahte demokrasi ve demokratikleşme söylemleri her geçen gün bir bir açığa çıkmaya başlamıştır. Siyasi parti kapatma, siyasi linç girişimleri, seçilmişlere yönelik tutuklama ve gözaltılar, sendika yöneticilerinin yargılanmaları, partilere, demokratik kitle örgütlerine, sendikalara bir bir saldırılar her geçen gün artmakta ve kamuoyuna yansımaktadır. Polisin faali meçhul cinayeti artarak devam etmekte, AKP iktidarının toplumsal muhalefete tahammülsüzlüğü giderek arttığı bir dönemdir.2008 bütçesi, diğer bütçelerde olduğu gibi IMF, rantiye ve savaşın bütçesi olduğu, bizzat Maliye Bakanı’nın bütçe açış konuşmasında ‘mesele savaşsa, bütçe teferruattır’ yaklaşımıyla asıl niyetlerini ve bütçenin kimler ve hangi çevreler için hazırlandığının somut ifadesidir. 2008 toplu sözleşme döneminde izlenilen politik duruş ve hükümet ve devlet güdümlü sendikaların aldığı tutumu bugün en geniş kamu emekçilerine anlatılması gerekmektedir.Ayrıca, Sendikamıza ve Konfederasyonumuza yönelik düzeniçileştirme ve sınırlandırma politikalarının bir parçası olarak emekçilerin karşısına çıkartılan kontra vari örgütlenme tipi ve modellerine karşı örgütsel ve sınıfsal mücadelenin esas alınması hepimizin bir görevi olmalıdır. Sendikal hareketin temel krizlerini aşarken neo-liberalizme karşı mücadeleyi yükseltmemiz, aynı zamanda mevcut olan örgütlülüğümüzü nitelik kazandırarak iş kolumuzda tüm emekçilerin sesi ve vicdanı ile sözcüsü olma iddiası her geçen gün artarak devam etmelidir.Konfederasyonumuza ve Sendikamıza düşen görev ise, ülkemiz coğrafyası üzerinde topluma dayatılan neo-liberal saldırı dalgasını ve savaş çığırtkanlığına karşı topyekûn bir mücadele seferberliği başlatma zamanıdır.Başkanlar Kurulumuzun, içinde bulunduğumuz sürecin önemini gören bir çalışma içerisinde olacağını ve tüm saldırı dalgalarına karşı kolektif iradesini ortaya koyarak, yüzünü işyerlerine döneceği azmi ve kararlılığı içerisinde çalışmalarını sürdüreceği inancıyla, kurulumuzu selamlıyoruz.
MERKEZ YÖNETİM KURULU