MUSTAFA SÖNMEZ: ‘DÖVİZ PATLAR’ KORKUSU BÜYÜYOR

187

Döviz ve altın rezervlerindeki düşüşün yarattığı kırılganlık ekonomiyi pamuk ipliğine bağlarken cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turu öncesinde en ufak sarsıntıdan korkuluyor.

Cumhurbaşkanlığı ilk tur ve milletvekili seçimlerinin yapıldığı 14 Mayıs’tan hemen iki gün sonra Merkez Bankası bankalara bir talimat göndererek, kredi ve kredi kartlarıyla borçlanmanın daraltılmasını, bunu yeterince yerine getirmeyenlere bir tür cezalandırma anlamına gelen düşük faizli devlet bonosu alma yükümlülüğü getireceğini duyurdu.

Talimatın arkasında, TL likiditesine ulaşanların bu parayla hemen döviz ve aynı anlama gelen altın almaları endişesi geliyordu. Korkulan şey şu: Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tur tarihi 28 Mayıs’a kadar dolarlaşma hızlanabilir ve seçim öncesi önemli bir altüst oluşa yol açarak Erdoğan aleyhine bir algıya yol açabilir. Bu kadar mı kırılgan Türkiye ekonomisinin döviz dengesi? Evet, bu kadar kırılgan ve yönetilemez hâle düşmesi an meselesi. Bu kırılganlık içinde her tür dövize yöneliş, iktidar tarafından bir spekülatif atak gibi değerlendiriliyor ve akla durgunluk veren yaptırımlara, kısıtlamalara gidiliyor.

Merkez Bankası’nın bankalara gönderdiği TL likiditesini, yani ticari ve tüketici kredilerin hacmini, kredi kartı ile yapılan borçlanmalara varıncaya kadar daraltma talimatı, tamamen dolarlaşma ve döviz fiyatının sıçraması kaygısı ile ilgili. Bunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yardımcısı Fuat Oktay bir TV kanalında şöyle ifade etti: “50 bin TL’nin (2500 dolar) üzerindeki kredi kartlarında yoğun olarak oradan ücret alınıp altın alma, döviz alma gibi… Kredi kartıyla gidip alıp yastık altı yatırım yapılmasının anlamı yok.”

Büyük bir kırılganlığı ifade eden bu karar, bir anda toplumda sert itirazlara yol açtı. Nakit dengesini bu borçlanmalarla gerçekleştiren, anlık nakit ihtiyaçlarını bu borçlanmalarla karşılayanlar da donup kaldılar ve Merkez Bankası’na dönük eleştiriler özellikle sosyal medyadan yükseldi. Hatta iktidar partisi milletvekili Metin Külünk’ten Merkez Bankası’na şöyle çıkıştı: “Bu doğrudan seçim öncesi finansal operasyon kokmaktadır. Bu hatadan dönülmelidir. Bu kimin aklı, merak ediyoruz. Piyasaları durdurmaya ne hakkınız var? İflas kapısını açmaya ne hakkınız var? Kendinize gelin…”

Merkez Bankası 19 Mayıs’ta nakit avans kararından geri dönmüş olsa da kredi kartıyla çekilen paralarla döviz alınmasından bile büyük endişe duyulduğu ortada. Bu kırılganlığın altında yatan neden, döviz cephanesinin neredeyse tüketilmiş olması.

Merkez Bankası tarafından brüt altın ve döviz toplam rezerv 12 Mayıs’ta 105,1 milyar dolar olarak açıklandı. Bunun 44,3 milyar dolarlık kısmı altın, kalanı döviz rezerviydi. Ancak uluslararası net rezervlere bakıldığında sadece 2,3 milyar dolar görünüyor. Bilanço dışı yükümlülükler, yani her tür swap dikkate alındığında net pozisyonun 58 milyar dolara ekside olduğu görülecekti. Vitrini süsleyenler swap ve yabancı mevduat desteği. Katar’dan 15 milyar, Birleşik Arap Emirlikleri’nden 5 milyar, Çin’den 6 milyar ve Güney Kore’den 2 milyar dolar swap alındı. Bunun yanı sıra Suudi Arabistan’dan 5 milyar, Azerbaycan’dan 2 milyar ve Libya’dan 1 milyar dolarlık mevduat katkısı sağlandı. Yaklaşık 36 milyar dolarlık swap ve mevduat anlaşmasının dolgusu ile net rezerv düşürülmüş görünüyor. Türkiye en son bu düzeye 21 yıl önce düşmüştü.

Bugüne kadar döviz rezervlerinin iyice kurumaması, dolarlaşmanın önlenmesi için en önemli hamle Kur Korumalı Mevduat (KKM) ile atılırken, rezervde görüntüyü kurtaran ikinci aktör Putin Rusya’sı oldu.

2021 sonunda uygulamaya sokulan ve mevduat sahibine TL’ye geçmesi hâlinde döviz getirisini Hazine ve Merkez Bankası üstünden garanti eden KKM’ye hem dövizden hem de TL’den büyük meblağlar geçti. Bu uygulama ile birikimi TL’de olanların dövize yönelişleri durdurulurken, birikimi dövizde olanların da “liralaşmaları” cazip bir faizle teşvik edilmiş oldu. Sonuçta, 12 Mayıs’ta KKM’deki mevduatın tutarı 120 milyar dolara yaklaşmıştı. 2023 için bakıldığında yaklaşık dört ayda 47 milyar dolarlık bir “barutun” KKM’den geldiği görülecekti. KKM’deki artışa yıllık olarak bakıldığında 55 milyar dolardan 120 milyar dolara bir tırmanış görülüyordu.

KKM ile elde edilen dövizler ve/veya dolarlaşması muhtemel TL birikimlerin önünün alınması, Merkez Bankası’nın ana döviz cephanesini oluşturdu. Ancak, bunun ağır bir maliyeti vardı: Merkezi bütçeden ve Merkez Bankası’ndan 182 milyar TL (10 milyar dolar civarı) “örtülü faiz” olarak birikim sahiplerine ödendi. Merkez Bankası’ndan sadece 2022 için yapılan ödeme 90 milyar TL’yi bulurken, merkezi bütçeden ödenen 92 milyar TL’yi buldu.

Merkez Bankası’nı çökmekten kurtaran ikinci halka Rusya oldu. Rusya ile ilgili veriler pek şeffaf değil ama el yordamıyla biliniyor ve genel kabul görüyor. Erdoğan ile diplomatik yakınlığı ekonomik dayanışmaya, hatta seçimlerde örtülü desteğe taşıyan Putin’in onayıyla Rusya önce yapımını yürüttüğü Akkuyu Nükleer Santralı çerçevesinde kimi kaynaklara göre 6 ile 10 milyar dolar arası bir mevduatı getirince rezervleri rahatlatmıştı. Buna bazı oligark mevduatlarının da eklendiği söyleniyordu.

Putin’in, Türkiye’nin doğalgaz tedarikçisi devlet kuruluşu BOTAŞ’a Rus enerji kuruluşu Gazprom’un ödemeler konusunda anlayış göstermesini de sağladığı biliniyor. Reuters’in 10 Mayıs tarihli haberine göre 600 milyon dolarlık bir alacak 2024’e ertelendi ve taraflar arasında varılan anlaşma önümüzdeki yıla kadar toplam 4 milyar dolarlık bir ödemenin ertelenmesine imkân tanıyor. BOTAŞ, ithalat için ihtiyacı olan dövizi piyasadan değil, daha uygun fiyatla doğrudan Merkez Bankası’ndan alır. Ama uzun zamandır BOTAŞ’ın böyle bir döviz alımı yok. Bu da Rusya’nın kredili satış jesti yaptığının işareti sayılıyor.

Yüksek enflasyon karşısında dövize yöneliş bir eğilim iken, buna altına yönelmek de eklendi. Bu eğilim, rekor düzeyde altın ithalatına neden oldu. Merkez Bankası, bu yönelişe ve yükselen altın fiyatlarına da müdahale etmek durumunda kaldı ve altın piyasası olarak bilinen Kapalıçarşı’ya doğrudan altın satmaya başladı. Altın piyasasına yapılan müdahale altın rezervlerini de eritmeye başladı. 10 Mart itibarıyla 844 ton olan Merkez Bankası kasasındaki altın, 12 Mayıs itibarıyla 687 tona düştü.

Döviz ve altın rezervlerindeki düşüşün yarattığı kırılganlık ekonomiyi pamuk ipliğine bağlamış durumda ve en ufak sarsıntıdan korkuluyor. Bu kırılganlığın seçim öncesinde ve ertesinde nelere yol açacağı merakla bekleniyor.

23.05.2023 – AL MONİTOR

Kaynak: AL-MONITOR