AZİZ ÇELİK: AKP’Lİ YILLARDA BÖLÜŞÜM VAHAMETİ

320

AKP iktidara geldiğinde emeğin pastadaki payı %29,2 idi. Ücretli çalışanların istihdamdaki artışını hesaba kattığımızda emeğin payı 20 yılda %18’e geriledi. İşçiden, emekçiden alınıyor güç sahibine aktarılıyor.

Büyüme verileri açıklandı. Bölüşümdeki vahamet ortaya çıktı. Bölüşümde 21’inci yüzyılın en kötü tablosunu yaşıyoruz. Türkiye büyüyor. GSYH artıyor. GSYH bir ülkede bir yılda üretilen mal ve hizmetlerin toplam değerini ifade ediyor. Günlük dilde buna “pasta” diyoruz. Biraz daha farklı bir kavram olsa da milli gelir de deniyor. Ancak büyüme verileri tek başına anlamlı değil, çünkü herkese farklı yansıyor. İşte buna “bölüşüm” diyoruz. Günlük dilde “Pastadan kim ne pay alıyor” diyoruz. Bölüşüme sınıfsal (fonksiyonel, işlevsel) gelir dağılımı adını da veriyoruz. İşçinin, emekçinin pastadaki payı ne oldu, sermayenin, kârın, faizin pastadaki payı ne oldu? Asıl mesele bu. O nedenle bölüşümü göz ardı eden, onu odak noktasına koymayan GSYH ve milli gelir analizleri boş laftır.

TÜİK 2021 Yıllık Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) ve 2022 2. Çeyrek Dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla verilerini 31 Ağustos 2022’de yayımladı. GSHY 2021 yılında yüzde 11,4, 2022 yılı 2. çeyreğinde ise yüzde 7,6 artmış. GSYH üretim yöntemine göre ve cari fiyatlarla, 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 43,6, 2022 yılının ikinci çeyreğinde ise bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 114,6 artmış. Bunlar kümülatif ve cari (enflasyondan arındırılmamış) büyüme verileri. Oysa herkes aynı şekilde büyümüyor. Önemli olan toplumsal sınıfların, grupların ne kadar büyüdüğü ve ne oranda pay aldığı.

TÜİK verilerinde işgücü ödemelerinin ve net işletme artığının ne kadar arttığını da görebiliyoruz. Bu veri oldukça kritik çünkü sınıfsal gelir dağılımını, bölüşüm ilişkilerini göz önüne seriyor. TÜİK metodolojisine göre, işgücü ödemeleri çalışanın yaptığı iş karşılığında, ayni ve nakdi olarak ödenen toplam karşılıklardır. İşgücü ödemeleri nakdi ya da ayni olarak ödenen maaş-ücretler ile işverenler tarafından çalışanlar adına ödenen sosyal güvenlik katkılarından oluşmaktadır. Diğer bir ifadeyle işgücü ödemeleri net ücretleri değil brüt ve giydirilmiş işgücü maliyetini ifade ediyor. Bu son derece önemli, kamuoyunda tartışılan oranlar çalışanların eline geçen oranları değil işgücü maliyetini ifade ediyor. TÜİK’e göre işletme artığı ise net katma değerden, çalışanlara yapılan ödemeler ve üretim üzerindeki vergilerin çıkarılması ve sübvansiyonların eklenmesiyle elde edilir. Katma değer içinde sermayenin payını ifade etmektedir.

ENFLASYONA EZDİRDİNİZ!

Şimdi kim ne kadar büyüyor ve ne kadar pay alıyor konusuna geçebiliriz. Önce kim ne kadar büyümüş ona bakalım. 2021 yılında işgücü ödemeleri bir önceki yıla göre yüzde 31,7 artarken, brüt işletme artığı/karma gelir yüzde 50,7 artmış. 2022 ikinci çeyrekte ise işgücü ödemeleri yüzde 66,4, net işletme artığı/karma gelir ise yüzde 134,7 artmış. Önce yalın bir gerçeğin altını çizelim: Bu veriler siyasi iktidarın “çalışanları enflasyona ezdirmedik” demagojisini gözler önüne seriyor. Ezdirdiniz, üstelik resmi enflasyona bile ezdirdiniz.

2021 yılı resmi enflasyonu yüzde 36,1’dir. 2021 yılın brüt işgücü ödemeleri enflasyonun 4,4 puan altında kaldı. 2022 yılı 2. çeyrek sonunda resmi enflasyon 78,6’dır. İkinci çeyrekte brüt işgücü ödemeleri resmi enflasyonun 12,2 puan altındadır. Buna karşılık sermaye kazançları sırasıyla 14,6 ve 56,1 puan resmi enflasyonun üstündedir. İşte enflasyon karşısında kazananlar ve kaybedenler. Demagojinin lüzumu yok! İşçileri, emekçileri bal gibi enflasyona ezdirdiniz. Bunu TÜİK bile saklayamıyor. Eğer gıda enflasyonunu esas alırsak tablo çok daha vahim (Tablo).

EMEĞİN PAYI HIZLA AZALIYOR

TÜİK verilerinde en çok öne çıkan konu emeğin payındaki trajik düşüş oldu. İkinci çeyrekte işgücü ödemelerinin payı TÜİK’e göre 25,4’e geriledi. 2020 2. Çeyrek’te bu pay 36,8’di. Böylece sadece iki yılda işgücü ödemelerinin payında 11,4 puanlık bir azalma yaşandı. Buna karşılık sermaye kazançlarının payı iki yılda 11,1 puanlık artışla yüzde 42,9’dan 54’e yükseldi. Bu durum emeğin payında yüzde 31’lik bir azalma anlamına geliyor. Emeğin kaybettiği sermayeye gitti. Bu kadar kısa sürede bu kadar hızlı bir gerileme yaşanması tam bir bölüşüm şoku anlamına geliyor. Bunu “timsah kapitalizmi” benzetmesinden hareketle “timsah formasyonu” olarak da adlandırmak mümkün. Timsahın ağzı açılmış ve emek gelirleri yutulmuştur.

Yüzde 25,4’lük oran sadece son yıllar açısından değil, TÜİK tarafından 1998’den bu yana açıklanan veriler ve AKP dönemi açısından dip noktası anlamına geliyor. 1998’den bu yana böyle bir düzey görülmedi. Ancak bu oran buzdağının görünen kısmı. Bölüşüm ilişkileri göründüğünden daha da vahim.

İşgücü ödemelerinin payı belli bir dönem içindeki kümülatif dağılımı gösteriyor. Bu oranlar belirli toplumsal kesimlerin payına düzen miktar. Ancak bu kesimlerin sayısı ve birbirine oranı aynı kalmıyor. İşgücünün istihdam içindeki payı düzenli olarak artıyor. Dolayısıyla bölüşümdeki gerçek tabloyu ve eğilimi anlayabilmek için işgücünün istihdam içindeki payını mutlaka dikkate almak lazım.

AKP DÖNEMİNDE BÜYÜK DÜŞÜŞ

AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında (2. Çeyrek) işgücü ödemelerinin GSYH içindeki payı yüzde 29,2 idi. Aynı dönemde işgücü ödemesi yapılanların sayısı (işçi, memur) 10,6 milyondu. 2022 yılı 2. Çeyrekte işgücü ödemesi yapılanların sayısı 21,6 milyona ulaşırken emeğin payı 25,4’e geriledi. İşgücü ödemesi yapılanların (ücretli emeğin) istihdamdaki payı 2002’de Yüzde 49,7 iken bu pay 2022’de yüzde 70,2’ye çıkmış. Bir diğer ifadeyle yüzde 49,7’lik çalışan kesim 2002’de pasatanın yüzde 29,2’sini elde ederken, istihdam içindeki payı yüzde 70,2’ye çıkan çalışanların 2022’de payı yüzde 24,5’e gerilemiş. İşin sırrı burada. Bölüşümdeki gerçek tabloyu anlayabilmek için ücretli istihdamdaki artışı dikkate alarak hesabı yeniden yapmamız lazım.

İşgücü ödemesi alanların (ücretliler) istihdamdaki payını dikkate alarak hesabı yeniden yaptığımızda işgücü ödemelerinin 20 yılda yüzde 29,2’den yüzde 18’e gerilemiş olduğunu görürüz. Böylece AKP döneminde emeğin milli gelirdeki payının yüzde 38,4 oranında gerilemiş oldu (grafik). İşgücü ödemelerinin 2002’deki payının korunması için işgücü ödemelerinin payının yüzde 41,3 olması gerekirdi. Böyle olsaydı çalışanların göreli payı sabit kalmış durdu.

Çalışanların gerçek payının yüzde 29,2’den yüzde 18’e gerilediğini vurgularken bu payın brüt ve giydirilmiş işgücü maliyeti olduğunun altını çizmek lazım. Bu payın içinde işçinin vergisi, sigorta pirimi, işveren sigorta payı ve işveren tarafından yapılan ayni ödemeler de var. Yüzde 18 net ele geçen, harcanabilir pay değildir. Asgari ücret düzeyinde bile işçinin eline brüt maliyetin yüzde 72’si geçer. Ücret yükseldikçe net oranı daha düşer. Net ele geçen işgücü ödemesinin yüzde 10-12 arasında olduğunu söylemek mümkündür. Böylece AKP döneminde emeğin pastadaki payı kümülatif olarak 29,2’den 25,4’e gerilerken, göreli olarak 29,1’den yüzde 18’e gerilemiş oldu. Bu tablo devasa ve vahim bir gelir transferi anlamına geliyor. Bu tablo sömürünün derinleşmesi anlamına geliyor. AKP döneminde emekçi sınıflardan varsıl sınıflara devasa bir kaynak aktarılmıştır. Büyüme verilerini buradan okumak lazım.

BÖLÜŞÜM NEDEN BOZULUYOR?

Bu devasa bölüşüm şokunun ve gelir transferinin altında ne yatıyor? Bölüşüm neden bozulmasın?

Emekçilerin ezici çoğunluğu sendikasız ve toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında.

Sendikalaşma isteyen işçiler işten atılıyor. Hakkını arayan işten atılıyor.

Direnen işçinin üzerine güvenlik güçleri sürülüyor.

İşçi mahkemeye başvuruyor. Kazanıyor. İşine iade edilmiyor.

İşçi greve çıkıyor, grevi yasaklanıyor.

İşçiler ölümüne ve uzun çalışıyor. Çalışırken ölüyor. İş cinayetleri dur durak bilmiyor.

Yasadışı yollarla, rüşvetle nüfuz ticaretiyle muktedirler ve onların kanatları altındakiler servetine servet katarken ömrünü tüketen emekliler 3 bin 500 liraya talim ediyor.

Bu listeyi daha da uzatmak mümkün ama yerimiz yetmez.

Kısaca çevremizde gördüğünüz her adaletsizlik, her insafsızlık, her eşitsizlik, her hukuksuzluk dönüp dolaşıp bölüşüm ilişkilerinde ete kemiğe bürünüyor. İşçiden, emekçiden alınıyor varsıla, güç sahibine aktarılıyor.

Kısaca otoriter bir rejim altına insafsız bir kapitalist sömürüden başka bir şey değil yaşadığımız.

HALUK ŞENSU İÇİN

Bu dünyadan bir Haluk Şensu geçti. Haluk sendikal hareketin kıdemli ve sessiz emekçilerindendi. 1975’te DİSK Basın-Yayın Bürosu’nun ilk uzmanlarından olan Haluk, Aster-İş, Banks, Harb-İş, Petrol-İş ve Tezkoop-İş’in basın yayın çalışmalarına büyük emek vermişti. 2002-2009 arasında 34 sayı yayımlanan Sendikal Notlar dergisinin editörü de olan Haluk Şensu’yu 21 Ağustos 2022 günü 68 yaşında kaybettik. Haluk sendikal harekete, sendikal basına adanmış yarım yüzyıl demekti. Yattığın yer incitmesin sevgili arkadaşım…

5 EYLÜL 2022 – BİRGÜN