ABDULLAH AYSU: GIDA FİYATLARINDAKİ ÇARPIKLIK NASIL GİDERİLİR? 

311

Çarpıklık, düzgün olmayan, doğrunun karşıtı demektir. Genellikle doğruyu çarpıtma sonucu oluşur. Gelin tarım politikaları üzerinden çarpıklığı ve onun neden olduğu tahribatı veriler ışığında değerlendirelim.

Veriler 

Veriler yol göstericidir. Yaşama kılavuzluk eder. Önemlidir. Ama verilerin doğru olması ve doğru biçimde paylaşılması çok daha önemlidir. Çünkü verilerin yanlış olması, hele çıkar amaçlı olarak doğru verilerin çarpıtılarak paylaşılması algıyı terse çevirir. Ekonomiyi ters yola saptırır, yanlışı besler, büyütür. Çarpık anlayışı besler. Ancak ne yaparsanız yapın doğru verilerden kaçış yoktur, olmaz, olamaz! Gerçek veriler, çarpıklığı eninde sonunda önünüze getirir, koyar. Tarımda açıklanan son girdi fiyat endeksi misali.

REKLAM

Tarımda girdi fiyat endeksi 

2021 yılının Ekim ayından itibaren tarımsal girdi fiyatları durmaksızın arttı. Girdi fiyatlarındaki süregelen artış 2022 yılının gıda fiyatlarında kendini ciddi biçimde hissettiriyor. Veriler ışığında bakalım.

2020 yılı Mayıs ayına göre, 2021 yılının aynı ayında tarım ürünleri üretici fiyat endeksi %20 arttı. Hükümet; “Tarımda her şey iyi gidiyor, daha iyi olacak, Avrupa birincisiyiz” diyorken, 2022 yılının Mayısı’nda girdi endeks artış oranı %155 oldu. Bu doğal olarak gıda fiyatlarını yükseltti. Yoksullar ve orta direk için erişilmez kıldı. Kilo kilo alınan gıdalar tek tek ve gramlarla alınmaya, birçok şey bütün olarak değil dilimle alınır oldu. Eski yaşam standardına dönmek için girdi fiyatlarını düşürmek, yani maliyeti azaltmak lazım. Çünkü girdi fiyatları düşürülmediği sürece gıda fiyatlarındaki yükselişi durdurmak imkânsız. Girdi fiyatları düşer mi? Düşmez! Neden? Çünkü girdiyi üreten kamu değil şirketler! Ayrıca Türkiye tarımında uygulan üretim modeli de endüstriyel, yani kimyasal girdilere dayalı. El mahkûm durumdayız vesselam. Bu durumda soralım: şirket tarımına devam mı, çiftçiliğin yaşamasına destek mi verilmeli? Gıdada şu an yaşadığımız kaos, içine düştüğümüz girdapta tutunacağımız dalın çiftçilik olduğunu, “kör gözüm parmağına” misali ortada. Ancak yaşanılanlara rağmen hükümetin politik tercihi hala şirket tarımcılığından yana. Hazine Bakanı Nurettin Nebati’nin Adana’daki isteyerek mi, yoksa istemeden ağzından fırttığı için mi söylediği, “Süt fiyatı arttığı için yem fiyatı arttı” deyişi tarım politikalarındaki çarpıklığa tanıklık; hükümetin çiftçiden değil şirketlerden yanalığını apaçık ortaya koydu.

Ve hâlâ

Şirketlerin tarımsal üretim yapması için önleri açılıyor. Çiftçilerin meslekleri olan çiftçiliği icra etmelerine engel konuluyor. Fakat şirketlerin yaptığı tarım ile çiftçilerin icra ettiği çiftçilik toplumsal yarar, ekoloji ve sağlık açısından benzer değil. Farklı. Hatta birbirine taban tabana zıt. Şöyle; şirketlerin uyguladığı tarım, kırsalda istihdamı azaltıyor. Kırı ıssızlaştırıyor. Kırları canlı organizma olmaktan çıkarıyor. Çiftçilerin icra ettikleri meslekleri onlara aş ve iş oluyor. Ekolojiyi tahrip etmiyor. Yaşanılır kılıyor. Şirketler mono (tek), çiftçiler poli (çok) çeşit üretim yapıyor. Dolayısıyla şirket tarımı gezegenimizdeki çeşitliliği azaltıyor. Kırları çeşit bakımından yoksullaştırıyor. Çiftçiler ise doğada var olan çeşitliliği koruyor, sürdürüyor. Şirketler paralarını çoğaltmak için üretim yapıyor. Topluma karşı sorumluluk duymuyor. Halkı sömürmeye kurgulular. Çiftçiler ailelerini geçindirmek için üretim yapıyor, yanı sıra halkın gıdasını karşılama sorumluluğunu üstleniyor. Kısacası, şirket tarımı üretim sistemindeki çarpıklığı simgeliyor.

Çözüm ne peki? 

Çözüm için birkaç yol var. Biri tarımsal girdiyi kamu üretecek, piyasayı regüle edecek. Diğeri, şirketler tarımsal girdileri üretmeye devam edecek, çiftçiye yeterli destek verilecek. Yeterli destek ne? Yeterli destek üretim girdisi üreten şirketlerin girdi fiyatlarına yaptığı artış oranında çiftçiye destek vermektir. Ama o zaman şirketlerin yükselttiği fiyat oranı kadar ürün fiyatı artacak. Yani halk pahalı gıda tüketmeye devam edecek. Başka bir deyişle, meydanın şirketlere bırakılması sonucunda ceremeyi bugün olduğu gibi bundan sonra da bütün halk çekmeye devam edecek. Gelelim esas çözüme. Esas çözüm; endüstriyel tarım girdileri yerine hayvan yetiştiriciliği ile bitkisel üretimin bir arada yapılmasıdır.

– Bu birlikteliğin ortaya çıkardığı çıktıların birbirine kullanılması,

– Beraberinde üretimde diğer doğal yöntemlere dönülmesi,

– Tarım ve gıda şirketleri yerine aile çiftçiliğinin desteklenmesi halinde tarımdaki çarpıklık aşamalı biçimde bertaraf edilebilir.

22 HAZİRAN 2022 – YENİ YAŞAM