İNSANA YAKIŞIR İŞ İÇİN ÖRGÜTLENME ZAMANI

377

İnsana yakışır iş kavramı emekçilerin ücretinin yeterli olması, sosyal güvencesinin sağlanması, örgütlenme hakkının önünde engellelerin olmadığı, kadın, erkek, yaşlı, genç, engelli, LGBTI+ vb. hiç kimsenin işyerinde ayrımcılıkla karşılamadığı durumları ifade eder. Kökleri çok daha eskilere giden insan onuruna yakışır iş kavramı ILO Genel Direktörü’nün 1999 yılında ILO Konferansına sunduğu raporla işçilerin, işverenlerin ve hükümetlerin gündemine bir kez daha girmiştir. 2008 yılı Eylül ayında Üçlü Uzman Toplantısı tam ve üretken istihdam, çalışma yaşamında haklara sahip olma, sosyal güvence ve sosyal diyalogun geliştirilmesi olarak düzenlenen 4 temel bileşeni olan insan onuruna yakışır iş için işverenlere ve hükümetlere önemli sorumluluklar düşmektedir.

Bu çerçevede, üyesi olduğumuz Uluslararası Sendikaları Konfederasyonu (ITUC) tarafından 7 Ekim 2008’den bu yana düzenlenen İnsana Yakışır İş Günü de işveren ve hükümetlere sorumluluklarını hatırlatan eylemler ve etkinlikler düzenlemektedir. Pandemi döneminde 250 milyon civarında kişinin işini kaybetmesi nedeniyle ITUC 2021 yılı temasını: daha fazla istihdam yaratılması olarak belirledi.

İnsana yakışır iş kavramının temelini istihdam oluşturduğu için KESK olarak biz de daha fazla istihdam yaratılması talebini yineliyoruz. Kamu alanında öğretmen açığı, sağlıkçı, hekim açığı olduğu gerçeği dikkate alındığında istihdamın ne kadar gerekli olduğu görülmektedir. Sendikamız Eğitim Sen’in verilerine göre; “2003-2020 yılları arasında KPSS’ye giren her 100 öğretmenden ortalama sadece 16’sının ataması yapılmış, geriye kalan 84 işsiz öğretmen ya tekrar sınava girmek ya da başka alanlarda çalışmak zorunda bırakılmıştır.”1 Benzer şekilde, Sayıştay verilerine göre 138bin öğretmen açığı bulunmaktadır. Türkiye’de görevli hekim sayısının 160bin ve hekim başına düşen hasta sayısı 500. OECD ülkelerinde hekim başına düşen hasta sayısı 341 ve bu oranı yakalayabilmek için en az 80bin yeni hekimin istihdam edilmesi gerekli. Kamunun diğer iş kollarında da benzer personel açığı olduğunu ifade etmek gerekir.

İstihdam ihtiyacına ek olarak insan onuruna yakışır bir ücret konusu da bizler açısından önemli bir konudur. 2022-2023 TİS dönemindeki 6 temel talebimizden ilki insanca yaşamaya yetecek bir ücret olmuştu2. Son iki yılda kamu emekçilerinin temel maaş unsurlarında resmi verilere göre %29,85 artış yaşanırken kamu emekçileri son iki yılda, yoksulluk sınırı verilerine göre %8,5 reel gelir kaybı yaşamıştır. Bu çerçevede, KESK olarak tüm kamu emekçilerini maaşlarına %43,5 ücret artışı talep etmiştir. Ne var ki, Memur-Sen’in imzaladığı ve kamu emekçilerini yoksulluğa mahkum eden TİS insanca yaşamaya yetecek ücret artışı sağlamamıştır.

İş yerlerinde sendikal ayrımcılık ve sendikal haklara yönelik ihlaller de bu açıdan ciddi sorunlar teşkil etmedir. ITUC tarafından KESK olarak sunduğumuz verilere de dayalı olarak hazırlanan Küresel Sendikal Haklar Endeksi’ne göre Türkiye sendikal haklar açısından dünyadaki en kötü durumdaki 10 ülkeden birisi durumundadır3. Benzer şekilde, ILO Uzmanlar Komitesinin raporlarının Türkiye bölümleri4 de örgütlenme özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü, sendikal ayrımcılık vb. hak ihlallerini ortaya koymaktadır. OHAL döneminde çıkarılan KHK’larla ihraç edilen 130bin civarındaki kamu emekçisi arasında 4284 üye ve yöneticimiz bulunmaktadır. Üye ve yöneticilerimizin bu süreçte çalışma yaşamına katılamama, sosyal güvence sorunu, sendikal ayrımcılık vb. alanlarda karşılaştığı sorunlar insana yakışır iş kavramını tüm boyutlarıyla ihlal etmiştir. Bu çerçevede, bağımsız ve etkili bir başvuru yolu olmadığını en başından beri ifade ettiğimiz OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu’nun da insana yakışır iş kavramına aykırılık teşkil ettiğini ifade etmek isteriz. Sendikal ayrımcılık ve ihlaller açısından kadın kamu emekçilerinin durumuna özel olarak bakmak gerekir. İstanbul Sözleşme’sinden çekilme kararı, her gün 3 kadın cinayetinin yaşandığı, ev içi şiddetin, işyerinde şiddet, taciz ve mobbingin arttığı bir dönemi yaşıyoruz.

ILO’nun bu kavram açısından işverenlere ve hükümetlere önemli sorumluluklar vermesine rağmen sorumlulukların yerine getirilmediği aşikar. İşverenler ve hükümet salt kendi karını önemsediği için işçiler ve emekçilerin lehine düzenleme ve uygulamalar konusunda isteksiz ve çoğu durumda da karşı durmaktadır, direnç göstermektedir. Dolayısıyla, insan onuruna yakışır iş kavramını hayata geçirmek için biz sendikalara büyük roller ve sorumluluklar düşmektedir. Çünkü tüm bu sorunların aşılması ve insana yakışır iş kavramanın tam olarak uygulanabilmesi için sendikal örgütlenme çok önemlidir. Bu noktada, sendikal örgütlenme önündeki yasal ve ayrımcı uygulamalara son verilmelidir. ILO’nun 190 sayılı Şiddet ve Taciz Sözleşmesi imzalanmalıdır. Kadınlara ve LGBTİ+lara uygulanan ayrımcılık, fiziksel cinsel, psikolojik, ekonomik şiddet ve taciz, sözlü sataşma, ısrarlı takip ve dijital taciz son bulmalı, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı bir çalışma yaşamı ve ortamı sağlanmalıdır. KESK olarak, tüm emekçiler insan onuruna yakışır iş koşullarına erişene kadar mücadelemiz devam edecektir.

1https://egitimsen.org.tr/ogretmen-aciklari-kapatilmali-ogretmenler-sozlesmeli-degil-kadrolu-olarak-atanmalidir/

2https://kesk.org.tr/2021/08/02/tis-teklifimize-iliskin-kitabimizi-yayinladik/

3https://kesk.org.tr/2021/07/07/kuresel-haklar-endeksi-2021-turkiye-isciler-icin-en-kotu-10-ulke-arasinda/

4https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—europe/—ro-geneva/—ilo-ankara/documents/publication/wcms_776228.pdf