ERKAN AYDOĞANOĞLU: YALANCI ÇOBAN

413

2022-2024 yıllarını kapsayan orta vadeli program (OVP), tıpkı öncekiler gibi ülke gerçeklerinden oldukça uzak bir içerikte açıklandı. Erdoğan yeni OVP’yi ‘Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası yolunda önemli bir adım’ olarak nitelendirse de, bugüne kadar açıklanan bütün ekonomik programlar gibi, yeni OVP hedeflerine ulaşılması mümkün görünmüyor.

Yıkıcı etkileri halen devam eden ekonomik krizin başladığı 2018’in ikinci yarısından bu yana, büyük iddialarla kamuoyuna açıklanan bütün ekonomik program hedeflerinin kısa süre içinde nasıl çöp olduğu biliniyor. İş o noktaya geldi ki Erdoğan ve iktidarı, köyde sürüye kurt girdi diyerek her seferinde köylüyü kandıran, günün birinde sürüye gerçekten kurt daldığında kandıracak köylü bulamadığı için koyunları kurtlara kaptıran yalancı çoban gibi görülmeye başlandı.

Son 3-4 yıldır Erdoğan, sürekli aynı cümleleri kullanarak, o yılın Türkiye ekonomisinin ‘şahlanış yılı’ olacağını iddia ediyor. Ekonomide açıklanan hedeflerin hiçbiri gerçekleşmemesine rağmen, aynı cümleleri her yıl tekrarlıyor ve ekonominin şahlanacağı iddialarına rağmen, geçim sıkıntısı yaşayan milyonlar her yıl bir önceki yılı mumla arar hale geliyorlar.

Erdoğan ve destekçileri her fırsatta ekonomide yaşanan sorunların geçici olduğunu, her şeyin kısa sürede düzeleceğini ve ekonominin şaha kalkacağını iddia ettiler ama sonuç tam tersi oldu. Yıllardır allayıp pullayarak pazarladıkları ‘2023 vizyonu’ ve büyük ekonomik hedeflerin tamamının boş hayal olduğu son açıklanan OVP ile resmen itiraf edildi. Daha önce açıklanan OVP hedeflerinde yaşanan sapmalar iktidarın inandırıcılık konusunda kredisinin tamamen tükendiğini gösteriyor.

Yeni OVP, 2023 Vizyon Belgesinde yer alan 2 trilyon dolarlık milli gelir ve kişi başı 25 bin dolarlık gelir hedeflerinin yanına bile yaklaşılmayacağını gösteriyor. OVP’ye göre 2023’te milli gelir hedefi 925 bin dolarken, kişi başı milli gelir hedefi 10 bin 703 dolarda kalıyor. Üstelik bu hedeflerin bile gerçekleşmeme ihtimali var. 2013 yılında kişi başı milli gelirin 12 bin 480 dolar olduğu dikkate alındığında, iktidarın ülke ekonomisini nereden nereye götürdüğünü anlamak kolaylaşıyor.

Emekçilerin günlük yaşamının somut bir parçası haline gelen ve her geçen gün ağırlaşan kriz koşulları, halkın iktidarın hayal ötesi ekonomik tahminlerine olan güvenini bitme noktasına getirdi. Ekonominin mevcut gerçekleriyle uyumsuz, büyük ölçüde tutarsız ekonomik hedeflerin, özellikle enflasyon, işsizlik, büyüme, faiz ödemeleri ve cari açık hedeflerinin emekçiler açısından tek anlamı yeni zamlar, hayat pahalılığının artması ve vergi artışları demek.

Bugüne kadar temel tüketim maddelerine yapılan zamlar ve vergi artışları, binbir zorlukla geçimlerini sağlayan emekçi aileleri başta olmak üzere, halkın günlük yaşam koşullarını hiç olmadığı kadar zorlaştırdı. Emekçileri ve ailelerini ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak ciddi anlamda zora sokan, milyonlarca emekçinin geçim sıkıntısı yaşamasına neden olan politikalar var olduğu sürece, hamasetten öte gitmeyen söylemlerin halkın nezdinde hiçbir karşılığı yok.

İktidarın ekonomik krizin yükünü tamamen halkın sırtına yıkan, gelir adaletsizliğini derinleştiren ve yoksullaşmayı arttıran politikaları mevcut sorunları daha da büyütmekten başka bir işe yaramıyor. Bu durumun geçmişe göre çok geniş kitleler tarafından anlaşılmaya ve hissedilmeye başlanmış olması önemli olsa da, bu durumun önümüzdeki süreçte ekonomik ve siyasal yapının değişmesine ne kadar etki edeceği belirsizliğini sürdürüyor.

9 EYLÜL 2021 – EVRENSEL