DARBELERİN PANZEHİRİ DEMOKRASİ, EŞİTLİK VE ÖZGÜRLÜKLERİ UYGULAMAK, SAVUNMAKTIR!

434

251 vatandaşımızın hayatını yitirdiği, iki binden fazla vatandaşımızın yaralandığı 15 Temmuz darbe girişiminin üzerinden beş yıl geçti. Aradan geçen beş yıla rağmen, son haftalarda ortaya çıkan ciddi itiraflara, ifşalara rağmen 15 Temmuz darbe girişimi hala aydınlatılmamış, siyasi ayağı ortaya çıkarılmamış karanlık bir sayfa olarak karşımızda duruyor.

15 Temmuz darbe girişimi başarısız olsa da OHAL ve ardından fiilen devam ettirilen uygulamaları eliyle sivil darbenin sendikal hak ve özgürlüklerimizi hedef alan saldırı dalgası sürüyor. 

Daha geçen hafta OHAL uygulamalarının üç yıl daha uzatılmasının önünü açan Meclise sevk edilen tasarı ile AKP iktidarının “Allah’ın lütfu” olarak gördüğü darbe girişimini fırsata çevirmesinin son örneği olmuştur.

15 Temmuz darbe girişiminin başarısız olmasında, bir girişim olarak kalmasında toplumun tamamının,  tüm siyasi partilerin darbe karşıtı tutumu belirleyici olmuştur.

Ancak topluma ve parlamentoya yansıyan bu geniş birliktelik yıllardır ajandasında tuttuğu planları hayata geçirmeyi hedefleyenler tarafından görmezden gelinmiştir.

OHAL döneminde çıkarılan KHK’ler ile hukuk ayaklar altına alınmış,  anayasa rafa kaldırılmıştır. En temel hak ve hürriyetlerin, sendikal hak ve özgürlüklerin alabildiğine sınırlanması, grevlerin yasaklanması, halkın oyları ile seçilen milletvekillerinin, belediye başkanlarının hukuksuzca görevden alınması, tutuklanması, kayyım atamaları olağan hale getirilmiştir. Kayyım uygulamaları üniversiteye kayyım atama ile devam etmiş, Boğaziçi hocaları ve öğrencilerinin direnişiyle geri püskürtülmüş olsa da zihniyet değişmediği için toplumun üstünde bir kılıç olarak sallandırılmaya devam etmektedir.

Darbe girişimi sonrası, sessiz, tepkisiz bir toplum yaratma hedefi ile darbe girişiminde bulunan yapı ile hiçbir alakası olmayan yüzlerce medya kuruluşu, dernek ve vakıf kapatılmıştır. Ülkemiz dünyada en çok tutuklu gazetecinin, siyasetçinin bulunduğu bir ülke haline getirilmiştir.

Kamu hizmetleri alanında kariyer ve liyakat tamamen ortadan kaldırılmış, torpil, kayırma ve hukuksuz güvenlik soruşturmaları ile siyasal kadrolaşmanın kapısı sonuna kadar açılmış, güvencesiz istihdam temel istihdam biçimine dönüştürülmüştür.

On binlerce kişi herhangi bir yargı süreci olmadan sorgusuz, sualsiz hukuksuz bir şekilde OHAL KHK’leri ile işinden ekmeğinden edilmiş,  aileleri ile birlikte açlığa, sosyal ölüme terk edilmiştir. Birçoğu sendikalarımızın yöneticisi olan 4.272 KESK’li savunmaları bile alınmadan herhangi bir yargı kararı olmaksızın, haksız ve hukuksuz ihraç edilmiştir.

375 sayılı KHK’nin Geçici 35. Maddesi eliyle OHAL uygulamalarından olan ihraçlar son sürat devam etmektedir. Bu şekilde en az 60 KESK’li ihraç edilmiştir. İktidar Meclise sevk ettiği tasarı ile OHAL uygulamalarını 3 yıl daha sürdürerek hukuksuz ihraçlara devam etmeyi hedeflemektedir.

Hakeza, AKP, aynı amaç ve hedefle Anayasa Mahkemesi kararına ve anayasaya rağmen askeri darbe dönemi uygulamalarından olan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasını kalıcı hale getirmeye yönelik tasarıyı Meclis iç tüzüğünü ve iradesini hiçe sayarak yasalaştırmıştır.

Bu koşullarda 15 Temmuz darbe girişimini daha ilk günden  “Allahın lütfu” olarak nitelendiren bir zihniyetin darbelerle hesaplaşması mümkün değildir.

Nitekim her fırsatta darbe karşıtlığını ağızlarına pelesenk edenler 15 Temmuz’un aydınlatılmasına, siyasi ayağının açığa çıkarılmasına, sivillere dağıtıldığı iddia edilen silahlara vb. birçok karanlık hususa ilişkin parlamentoya sunulan her araştırma önergesini reddetmeye, soru önergelerini cevapsız bırakmaya devam ediyor.

KESK olarak 15 Temmuz’un 5. yılında darbe girişimini bir kez daha lanetliyor,  “askeri ve siyasal darbelere hayır, acil demokrasi, eşitlik, özgürlük” diyoruz. Nereden gelirse gelsin, adı ister askeri ister sivil darbe olsun tüm darbelerin, baskıcı-otoriter yönetimlerin karşısında tutum almaya devam edeceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz.

YÜRÜTME KURULU