AZİZ ÇELİK: ‘REFORM’ DEDİLER MAĞDURİYET YARATTILAR’: EMEKLİLİKTE YAŞA TAKILANLAR GERÇEĞİ (29. 10. 2018)

225

EYT sorunu çözülebilir. Kaynak bulunabilir. Sorun kaynak değil tercih sorunudur. Sermayeye verilen cömert teşviklerin bir bölümü EYT için kullanılabilir
Emeğin gündeminde bir süredir yeni bir konu var ve uzun süre gündemde kalacağa benziyor: Emeklikte Yaşa Takılanlar, kısaca EYT diye biliniyor. Sorun milyonlarca çalışanı ilgilendiriyor. O nedenle güçlü bir toplumsal etki ve beklenti yaratmış durumda. Siyasi iktidar, maliyet gerekçesiyle sorunu çözmek bir yana, tartışmak dahi istemiyor. EYT’lerin durumuna ilişkin Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasına ilişkin talebin Meclis’te iktidar bloğunun oyları ile reddedilmesi, konunun gündeme gelmesinin bile istenmediğini gösteriyor.
Oysa böyle bir sorun var ve artık göz ardı edilmesi mümkün değil. Sorunun boyutlarına ilişkin farklı rivayetler var. Bu nedenle konunun Meclis tarafından araştırılması son derece yerinde olurdu. EYT kaç kişiyi ilgilendiriyor? Yaşanan mağduriyet nasıl giderilebilir? çözüm için hangi seçenekler var? Bunların ilgili tarafların katılımı ile Meclis’te herkesin gözü önünde tartışılması gerekir.

1999’da gelen
yaş şartı

Emeklikte Yaşa Takılanlar (EYT) sorunu 1999’da DSP, ANAP ve MHP koalisyon hükümeti tarafından kabul edilen ve emeklilik yaşını yükselten 4447 sayılı Kanun ile yaratıldı. 8 Eylül 1999 gününe kadar SSK kapsamındaki işçilerin emeklilik için iki şartı yerine getirmesi gerekiyordu: Kadınlar için 20, erkekler için 25 yıl sigortalılık süresi ve 5000 günlük prim ödeme gün sayısı. Bu durum -sayıları sınırlı da olsa- kadınlarda 38 erkeklerde ise 43 yaşında emekliliğe olanak tanıyordu. Oysa bu değişikliğin gündeme getirildiği tarihte fiili emeklilik yaşı 50’nin üstünde idi. Ancak “38 yaşında emeklilik iddiası” dillere pelesenk edildi ve 1999’dan sonra üçüncü bir şart olarak yaş şartı getirildi.

Getirilen yaş şartı sadece yeni işe girenleri değil, eski çalışanları da kapsıyordu. Eski çalışanlar için oldukça sert bir yaş şartı sistemi getirildi. Emeklilik yaşı kadınlarda 58, erkeklerde 60’a, prim gün sayısı ise 7000 güne yükseltildi. 8 Eylül 1999 gününden önce işe girenler için kadınlarda 40 ile 58, erkeklerde ise 44 ile 60 yaş arasında değişen kademeli geçiş süresi getirildi. Benzer yaş sınırı Emekli Sandığı ve Bağ-Kur kapsamındakiler için de getirildi.

2 yıldan 18 yıla
kadar mağduriyet var

Bunun büyük mağduriyetler yaratacağı o günlerde söylendi ve yazıldı. Sendikalar yaratılacak mağduriyete dikkat çekti. Nitekim 1999 yılında yapılan emeklilik yaşı ile ilgili geçiş düzenlemelerinin iptali için dönemin muhalefet partileri DYP ve RP tarafından Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapıldı. Anayasa Mahkemesi kademeli geçiş hükümlerini “adil, makul ve ölçülü” bulmayarak iptal etti. Daha sonra 23 Mayıs 2002 tarihinden geçerli olmak üzere yeni bir kademeli geçiş takvimi kabul edildi. Geçiş koşulları 20 ve 25 yıllık sigortalılık koşullarını korudu; ancak yeni sistem kadınlarda 40-56 arası, erkeklerde ise 44-58 arası değişen yaş koşulu ile 5000 ile 5975 gün arası değişen prim gün koşulu getirdi.
Yaş şartının 4447 yasa çıktığında halen çalışanlara geçmişe dönük uygulanması nedeniyle sigortalılık süresi ve prim gün şartlarını yerine getirenler ama yaş şartını yerine getiremeyenler emeklilik için yaş beklemek zorunda kaldı. Emekliğe kademeli geçiş (yaş koşulu) nedeniyle ciddi bekleme süreleri ve mağduriyetler yaşandı. örneğin yasanın çıktığı 2002’de 2-3 yıllık bir erkek sigortalı çalışanı ele alalım. Bu işçi eski sisteme göre 43 yaşında emekli olabilecekti. Kademeli geçişle bu işçinin emekliliği 15 yıl gecikmiş oldu. Aynı tarihte 2-3 yıllık kadın işçi için bu süre 18 yıl oldu. Kuşkusuz 38 ve 43 yaşında emeklilik kademeli olarak değişmeliydi; ancak başka bir sistemle işe başlayıp emekliliği 15-18 yıla kadar gecikenlerin büyük mağduriyet yaşadığı açıktır. Yeni sistemle sigortalılar iki yıl ile 18 yıl arasında yaşa takıldılar. EYT kısaca, 1998 yılında işe giren bir işçinin 2023 yılında emekli olma hakkına sahipken, birkaç yıl sonra çıkarılan bir yasa ile emekliliğinin 15 yıl sonraya 2038 yılına ertelenmesidir.

Sorun kaynak
değil tercih

EYT önemli toplumsal bir sorun haline gelmiş durumda. EYT konusunda ne yapılabilir? Her şeyden önce konu kestirilip atılamaz. Konunun sadece maliyet olarak ele alınması doğru değildir. Sorunun ilgililerin (Bakanlık, EYT’liler, sendikalar, SGK ve siyasi partilerin) katılımı ile tartışılması ve makul bir çözüm bulunması gerekir. Bunun öncelikle Meclis’te yapılması gerekir. Abartılı rakamlarla konunun yok sayılması doğru değildir. Konunun doğru bilgilerle ve şeffaf biçimde tartışılması gerekmektedir. Geçmişe dönük mağduriyetin özellikle de 4447 sayılı yasadan kaynaklanan mağduriyetin giderilmesi gerekir. Bunun için üç çözüm söz konusu olabilir.

Birincisi 4447 öncesi işe başlayanlarla sınırlı olarak bütün yaşa takılanlara koşulsuz ve hemen emeklilik hakkı tanınmasıdır. Bu çözüme siyasal iktidar sosyal güvenlik sistemine yük getireceği gerekçesiyle itiraz etmektedir. Ancak ortada ciddi bilgi kirliliği vardır. 750 milyar TL gibi bir maliyetten söz edilmektedir. Bu doğru bir iddia değildir. SGK’nın emekli aylığı ödemeleri aylık 20 milyar TL civarındadır. Bu ödemeler toplam 12 milyona yakın emekli ve hak sahibi kapsıyor. İktidar çevreleri halen 1,3 milyon kişinin yaş koşulu kaldırıldığında emekli olabileceğini söylüyor. EYT mağdurları ise bu sayının 700 bin civarında olduğunu belirtiyor. Sayıyı 1,3 milyon kabul etsek, EYT sorunun çözümünün yıllık maliyetinin toplam 26 milyar TL olacağı iktidar yetkilileri tarafından belirtiliyor. EYT sorununun çözümü SGK için aylık 2-3 milyar civarında ilave bir ödeme anlamına gelecektir. Bunun anlamı SGK’nın ödeyeceği emekli aylıklarının yaklaşık yüzde 10 artmasıdır. Hatta daha kademeli çözümlerle SGK bütçesine gelecek ilave artışın daha düşük tutulması da mümkündür.

Bir başka çözüm 4447 sayılı yasadan önce çalışanlar için kademeli yaş koşulunun yumuşatılması söz konusu olabilir. Halen öngörülen yaşlar kademeli olarak aşağıya çekilebilir. Böylece iddia edildiği gibi bir anda emeklilikte yığılma olmaz. Ancak mağduriyet önemli ölçüde azaltılabilir. Böylece öngörülen maliyet daha düşük olabilir. Diğer bir yöntem ise yaşa takılanların hemen emekli edilmeleri, ancak aylıklarının yaş koşuluna kadar kademeli olarak biraz daha düşük ödenmesi söz konusu olabilir. Ancak buradaki açmaz emekli aylıklarının düşük olmasıdır. Bu nedenle, böyle bir durumda mutlaka emekli aylıklarının asgari ücretin altında olamayacağı yönünde düzenleme yapılmalıdır. Bu çözümler şeffaf olarak tartışılmalıdır.

Gelelim kaynak sorununa. EYT sorunu gündeme gelince “kaynak yok” ve “maliyet” korosu sahneye çıkıyor. Oysa kaynak var. Tahsil edilmeyen SGK primlerinin tahsil edilmesi, kayıt dışı çalışanların sigortalı çalıştırılması, sermaye çevrelerine tanınan vergi ve prim teşviklerinin bir kısmının ETY için ayrılması yeter de artar bile. Bir örnek vermekle yetinelim. Bütçeden işveren SGK primi 5 puan indirimi için ayrılan pay 2017’de 28 milyar TL, 2018 ilk 9 ay için 19,5 milyar TL’dir. Sadece bu kalem bile EYT sorununun çözümüne yeter.

•••

Tekrar merhaba
Yaklaşık dört ay önce, 24 Haziran seçimlerinden sonra BirGün’de emeğin hallerine dair yazılarıma ara verip izin istemiştim. Biraz güç toplamak, biraz soluklanmak lazımdı. “Biliyorum hayat devam ediyor ve emeğin ahvalinde değişen bir şey yok, kısa vadede iyi yönde değişmeyecek” diye yazmıştım “İzin istiyorum” başlıklı yazımda. Ne yazık ki emeğin ahvaline dair değişen bir şey yok. Her şeye rağmen yazıya dönme zamanı geldi. Yıllardır yaptığım gibi karınca kararınca bu köşede emeğin hallerini yazmaya yansıtmaya devam. Cumhuriyet’in 95. yılında demokratik ve sosyal hukuk devleti temeline dayalı bir Cumhuriyet özlemi ile yeniden merhaba…
29 EKİM 2018 – BİRGÜN