Seçim gününün yaklaştığı Türkiye’de ekonomi gündemin ilk sıralarındaki yerini bırakmıyor. Herkesin gözü dövizde, faizde. Tırmanışta birbiriyle yarışan bu iki ağırlığın arasında giderek sıkışan bir ekonomi ve insan var.
Doların mayıs sonlarına doğru 5 TL’ye koşusunu önlemek için artırılmak zorunda kalınan faizlere rağmen tırmanış hızı azalmıyor. 4,5 puanlık faiz artışına rağmen dolar fiyatı 4. 70 TL basamağından aşağı inmiyor ve Merkez Bankası yeni TL faizi artışlarına zorlanıyor.
Artırılan TL faizlerine rağmen dövizden vazgeçip yerli paraya, TL’ye dönüş ne kadar gerçekleşti henüz tam bilinmiyor ama yastık altında tutulan dövizlerin bozdurulması için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan sık sık telkinler gelmeye devam ediyor.
Seçim çalışmalarına 26 Mayıs’ta
[
dedi: “Burada ürkecek herhangi bir şey söz konusu değil ama ben milletime çağrıyı tekrar yapıyorum. Kimse yastığının altında şu dövizi biriktirmesin, bunları TL’ye dönüştürsün diyorum. Eğer bunlar TL’ye dönüşürse inanıyorum ki piyasalar çok daha rahatlayacaktır. “
Yastık altı döviz sorunu her zaman olageldi ama son zamanlarda arttığı yönünde çok önemli bulgular var. Dövize artan rağbet hızlı fiyat artışlarından da çok açık gözlenirken döviz mevduatlarının banka sisteminde pek artmamış görünmesi “Nereye gitti bu dolarlar?” sorusunu gündeme getiriyor.
Merkez Bankası’nın her hafta yayımladığı
[
ocak ayından itibaren sürekli iniş halinde olduğunu gösteriyor. Tüketici ve reel sektörün bileşik endeksi olan “ekonomi endeksi” ocak ayında 105 olan seviyesinden mayıs ayında 93,5’a kadar geriledi. Bireyleri daha çok ilgilendiren tüketici güven endeksi ise aynı sürede 2 puan kaybederek 70’e düştü.
özellikle
[
” hazırlandığını açıklamıştı. Yedi bölge, 26 ildeki bin 650 kişiyle görüşülerek yapılan bu araştırmaya göre, Türk Lirası ve döviz tasarruflarının yüzde 20’si evde
nakit
olarak saklanıyor. Tasarruf yaptığını belirtenlerin yüzde 36,2’si banka mevduatı, yüzde 35,3’ü altınla tasarruflarını değerlendiriyor. Raporda döviz tasarruflarının yüzde 60’a yakınının evde saklandığı, altında bu oranın yüzde 77’yi bulduğu gibi çarpıcı bulgular yer alıyor.
Rapor önlem olarak ise şunları sıralıyor: “Bireyler tasarruf yapma ve tasarrufların finansal sistem içinde nasıl değerlendirilmesi gerektiği konularında bilgilendirilmeli. Yastık altı tasarrufu finansal sisteme kazandırmak için faiz imkânları gibi cazip avantajlar sunulmalı ve bu avantajların duyurulması sağlanmalı. Yastık altı tasarrufun risklerinin altı çizilmeli. “
Yastık altına çekilen dövizler gerçekten de hane halkı tasarrufunun yüzde 15-20’sini bulsa bile bu, önemli bir değerin sistem dışı tutulması demek ve büyük ölçüde güven sorunu ile ilgili.
İçeride, evlerde korunan döviz birikimi kadar yasal ya da yasal olmayan yollarla yurt dışına, örneğin vergi cennetlerine aktarılan dövizler de var. Dışarıda şirket kurmak, yatırım yapmak, mülk edinmek de döviz transferi için açık ve meşru yollar arasında. Türkiye bu yollardan da döviz kaybına uğruyor ve kaynak ihtiyacı arttıkça dövizin fiyatı yükseliyor. Bu da enflasyonu besliyor, açığı kapamak için bulmak zorunda kalınan kaynağa ödenen faiz yükseliyor. Hele ki dünya iklimi Türkiye benzeri yükselen ülkelerin aleyhinde geliştikçe ve bunun üstüne Türkiye’nin risk primi sürekli tırmandıkça ödenen bedel daha da ağırlaşıyor.
Güven sorunu bugün Türkiye ekonomisinin en büyük sorunu. Toplumu kutuplaştırmak üstüne kurulu siyasetin de bu güvensizliğin yaratılması ve tırmanmasında önemli payı var. Türkiye’de ayrıştırıcı değil birleştirici, güven tesis edici bir iklim yaratılırsa sistem dışına çıkan değerlerin sisteme dönüşleri ve ekonomide pozitif etkiler yaratmaları daha mümkün olacak.
20 HAZİRAN 2018 – AL MONİTOR