IMF’nin yolunu tutan Arjantin’den daha az olumsuz göstergeleri olsa da Türkiye için IMF yolunu kaçınılmaz görenler artıyor

özellikle çevre ülkelerin yakın tarihinde “IMF’ye düşmek” diye bir tabir vardır. Bir türlü enflasyonla, döviz açığı ve borç yükümlülükleri ile baş edemeyen, kısaca krize giren ülkeler, üyesi oldukları Uluslararası Para Fonu IMF’nin kapısını çalar ve krizden çıkabilmek için dünya piyasalarından kolay kolay bulamadıkları krediyi IMF’den isterler. IMF de başvuran hasta ülke acı bir reçete uygulamayı kabul ederse düze çıkması için gerekli krediyi kullandırır. Verilen ev ödevleri yapıldıkça kredi dilimleri serbest bırakılır.
Bugünlerde IMF ile birlikte adı sıkça anılan iki ülke Arjantin ve Türkiye. Nedeni ise ikisinin de ekonomik göstergelerinin IMF kapısına gidecek kadar olumsuz olması. Göstergeleri Türkiye’ninkinden daha olumsuz olan Arjantin, 30 milyar dolarlık bir kredi temini için
[
ve politik sonuçları da kabullenilmiş oldu.
[
verilerine göre 2014-2017 döneminde dört yılda Türkiye 35 milyar dolar sıcak para çekmişken, Arjantin’in kullandığı portföy yatırımları 68 milyar doları buldu. Ne var ki 2018 nisanda ABD tahvil faizleri yükselince sıcak para Türkiye dâhil birçok çevre ülke gibi Arjantin’den de çıkmaya başladı. Faizlerin
[
cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin ardından hangi taraf iktidara gelirse gelsin 2019’da IMF’ye gidişi neredeyse kaçınılmaz görüyor.
Peki bu kaderi geciktirecek, belki dönüştürecek, köprüden önce bir çıkış yok mu? Türkiye’nin ve Arjantin’in göstergeleri diğer çevre ülkelerden net olarak ayrışıyor. Enflasyon, cari açık, kamu açığı, dış sermayenin uzaklaşması ile hızlanan yerel para kaybı, onu yavaşlatmak için yükseltilen faizlerden medet umma, iki ülkenin birbirine yakın olguları. Ama yine de Türkiye henüz Arjantin kadar denizi tüketmiş değil.
IMF’nin mart verilerine yer veren en son
[
artırarak hız kesmek istedi. Dolar kuru 29 Mayıs’ta 4. 60 TL dolayındaydı. Yani 3 puanlık faiz artışı doları ancak 30 kuruş geriletebildi. Türkiye artık yıpratıcı bir döviz-faiz bilek güreşine sahne.
Ekonomide dengeleri yerine oturtmak için sarsılan iç ve dış güveni seçimlerle birlikte yeniden kazanmak gerekli. Seçimlerden güven alan bir siyasi irade ekonomik göstergeleri düzeltmeyi deneyebilir. Kaçan sermaye belki geri gelir, TL’ye dönüş başlayabilir. Adım adım faizler inebilir. Bunlar enflasyon hızını yavaşlatabilir. Güven geri gelirse yatırımlar ve büyüme başlayabilir. Kamu açığına yeniden disiplin getirilebilir. Ama bunlar kısa sürede olmayabilir de. Mart 2019’da düzenlenecek yerel seçimler ekonomiyi toparlamanın önündeki bir başka siyasi basınç.
Ayrıca içeride ne yapılırsa yapılsın dışarıdaki rüzgar global fonları Türkiye’ye çeviremeyebilir de. Bu da denizin iyice tükenmeye başlamasına yol açarak rotayı IMF’ye doğru çevirmekten başka bir yol bırakmayabilir. 31 MAYIS 2018 – AL MONİTOR