NİLGÜN CERRAHOĞLU: TÖRKİŞ DEMOKRASİNİN ‘ŞEREFİ’ (09. 08. 2015)

158

Böyle olacağı belliydi.
Seçim sonrasındaki hemen ikinci yazımda; “Uçurumun kenarından
döndük diye sevinmek için çok erken” demiş ve eklemiştim:
“öyle anlaşılıyor ki hiç ders çıkartılmayacak;
şimdiye dek tanık olduğumuz
‘kin ve nefret politikası’
ile yola devam edilecek. “
Erdoğan‘ın sessizliğe gömüldüğü günlerdi.
Ama sağda solda “HDP” ve “HDP’ye oy
verenleri” hedef yapma operasyonunun işaretleri görülmeye başlanmıştı.
Bir yerden düğmeye basılmışçasına
Takvim
hemen 10 Haziran sayısında Nişantaşı-Şişli-Bebek hattındaki “Beyaz
Türkleri”; 1. sayfanın tümünü kaplayan manşetinde teşhir etmişti.
“Kürtçe şarkıya bile tahammül edemeyenler,
AK Parti’ye karşı birleşti” diyen gazete, bir seçim analizi değil hedef gösterme maksadıyla şunları yazıyordu:
“Nişantaşı’nın Abdi İpekçi, Rumeli,
Mim Kemal öke, Halaskârgazi ve
Valikonağı’nda oylar HDP’ye. . . HDP o
semtlerden 8 bin oy aldı. Şişli’de yüzde
21. 1’le üçüncü parti çıktı. . . Avrupa’nın en
pahalı semtindeki değişim herkesi şaşırttı. “
” ‘İstanbul’da kim HDP’ye oy verdi’nin
çetelesini tutuyorlar. . . Sokak sokak neredeyseşüpheli hanelere çarpı koyacaklar” demiştim o zaman (11 Haziran).
‘Deşifre ediyoruz!’
O yazıdan üç gün sonra bu kez
Yeni
Akit‘te “İşte HDP’ye oy veren ünlüler!” başlığıyla bir başka haber çıktı.
“7 Haziran’da yapılan genel seçimlerde
gay ve lezbiyenler dahil solun ağır toplarından,
Aydın Doğan
medyasından destek
gören; iç, dıştaki derin güçler tarafından
cilalanıp pohpohlanan HDP’ye sözde
sanatçılardan da destek geldi. HDP’ye oy
veren ünlüleri deşifre ediyoruz” diyen “Yeni
Akit” durumdan vazife çıkartıp, isimleriyle HDP seçmenlerini açık etmek(!) görevini üstlenmişti.
Bahçeli‘nin “HDP’ye oy veren şerefsizler” salvosu ve o salvoyu müteakip danışmanının ortaya attığı “elimizde 3 bin kişilik
şerefsizler listesi var” gözdağı, işte iki aydır süren ve bir “kreşendo” halinde büyüyen bu neşriyatın son aşaması.
“Deşifrasyon operasyonları” yetmedi, havuz medyası kuyruğuna şimdi “AKP’nin
can simidi” de eklendi.
Bahçeli’nin danışmanı
Metin özkan‘ı sonra birileri gerçi yarım ağız yalanladı, “Bu sözler sadece onu bağlar” falan dendi ama olan oldu; gereken kin, nefret, kutuplaşma, gerginlik, kuşku iklimi yeterince köpürtüldü.
Liste sahiden partide değil de bir TV programında “çantamda 3 bin kişilik
şerefsiz listesi var” diye konuşan sade özkan’da olsa ne yazar?
Böyle bir liste varsa eğer nasıl elde edildi?
Büyük Birader halt etmiş
Medyadaki “yaftalamalardan” mı oluşturuldu yoksa HDP’li
Baluken‘in iddia ettiği gibi; “AKP
(Emniyet, MİT, İçişleri Bakanlığı vs. )
ile birlikte hazırlanıp gereği yapılmak
üzere MHP saflarına mı teslim edildi?”
“Gizli oylar” bu durumda nasıl saptandı?. .
Bu sorular hep havada kaldı.
özkan; olmayan bir yalan attıysa ve bir blöf yaptıysa da ortam zehirlendi.
Seçmenin iradesi, öyle ya da böyle, etki altına alındı.
“Akıllı ol! Akıllı olmayanın aklını alırız!” altyazısı geçildi.
Bu strateji sonuç verir mi, vermez mi ayrı konu.
Ama bu “fiili/sanal damgalama” yöntemleriyle, seçmen tercihini ipotek altına almak, kendini “yarı demokrasi” sayan bir ülkede her şeye rağmen kabul edilebilir mi? Bunun hukuki bir sonucu yok mu? Olmayacak mı?
“Demokrasi” adına yalnız oy kabini kalmıştı.
Erdoğan bile “milli irade” diyor, başka şey demiyordu.
“Oy kabinine” de mi girilecek?
“Oy verme özgürlüğü” de mi polis devletine teslim edilecek?
Orwell‘in “Büyük Birader”i halt etmiş. . .
09. 08. 2015 – CUMHURİYET