NİLGÜN CERRAHOĞLU: ELİAÇIK’IN IŞİD AÇILIMI (26. 07. 2015)

210

İhsan Eliaçık‘ın “IŞİD açılımını” gördünüz mü?
Ankara “IŞİD operasyonu” düğmesine basarken, İhsan Eliaçık’tan nurtopu gibi bir IŞİD açılımı geldi.

“Antikapitalist Müslümanların lideri” Eliaçık, “IŞİD’ın yaptıklarına karşıyım, kendisinedeğil. Cinayet, gasp, sürgün, kölecilik,
din polisliği, ibadet zorbalığı” şeklinde bir tweet attı.
“Ne iş?” diyenlere ardından yeni bir tweet’le, “Cinayet…(vs. )
olmadan da Irak
Şam İslam Devleti olabilir, böyle olmadığınızdan
size karşıyım” yanıtı verdi.

Eliaçık özetle yönteme karşı, ideolojiye değil.

Eliaçık bile “IŞİD’le arasına duvar çekmiyor/
çekemiyor”.

“İslamcıların en Gezicisi” bildiğimiz İhsan Eliaçık dahi bunları derse, gerisini hesap edin.

IŞİD’le mücadelenin en çetin yanı bu: Sünni İslamla iç içe geçen bu çok köklü ideolojiyle yüzleşmek.

Bu yapılmadığı/yapılamadığı sürece, askeri çözüm hikâye.

Konuyla ilgili tüm çalışmalar zaten askeri operasyonların -yeni terör olaylarının zeminini hazırlamak tehdidi bir yana- şimdiye değin sınırlı sonuç aldığını gösteriyor.
Geri dönüşün ideolojisi

IŞİD ideolojisi dendiğinde bu durumda ne anlaşılıyor? Ve ideolojiyi kullandığı yöntemlerden ayırmak mümkün müdür?

Yeni okuduğum bir kitap var.

Cezayir asıllı sosyolog
Khaled Fouad
Allam‘ın “Charlie Hebdo” katliamı ardından kaleme aldığı “Yan komşudaki cihatçı:
IŞİD evimizde/Il Jihadista della Porta Accanto,L’ISIS a casa nostra” adını taşıyan eser, Sünni İslam toplumlardaki “IŞİD olgusunun” hangi boyutlarda derin ve çetrefil bir mesele olduğunu ele alıyor.

Fouad Allam, Ankara’nın titizlikle IŞİD yerine dolaşıma sokmak istediği “DAEŞ” -Irak Şam İslam Devleti- kavramıyla giriyor olaya.

Eliaçık’ın “barışçı yöntemler belleseler
karşı durmayacağı” Irak Şam İslam Devleti- DAEŞ, öncelikle “ulus devleti” yok sayıyor.

önden tanımlanmış “resmi sınırları” olmasa da; Allam, kavramın Suriye, İsrail, ürdün ve Filistin topraklarını içerdiğini, kimilerince de “Türkiye’nin bazı bölgeleriyle Irak
ve Kıbrıs’ın da kavrama dahil edildiğini; eski
Osmanlı İmparatorluğu’nun bekasını içerdiğini” ifade ediyor.

“Dolayısıyla” diyor İslam uzmanı sosyolog; “İslam devleti dendiğinde jeopolitikuzantısı olan bir İslam ideolojisi kastediliyor
ve bu da
‘halifeliğe’
neden bunca önem atfedildiğini
açıklıyor. “

(IŞ)İD’in geçen yıl birden boy vermesinde çözülen ulus devlet. . . “Suriye ve Irakenkazları” denli; yüzyıllık, köklü “halifelik” saplantısının rolü olduğunu belirtiyor yazar.
‘Yurttaşlık yerine cihat’

Halifeliğin, Peygamber’in ölümü ardından doğan “güç boşluğunu” doldurmak amacıyla Sünni İslam tarafından icat edilen bir “siyasi kurum” olduğunu not eden sosyolog; kurumun 1924’te lağvedilmesiyle birlikte İslam dünyasının “modernistler” – “köktenciler” arasında bölündüğünü, kavganın o tarihten beri sürdüğünü, “halifeliközleminin” modern demokrasiler ve Batı ile “geriye, köklere dönüşü savunan bir şarkİslamı” arasında ayırıcı çizgiye dönüştüğünü belirtiyor.

Bu “geri dönüş arayışı”, “cihat”ı gündeme getiriyor.

“Bir yanda modernleşme tarihinin ürünü,
yurttaşlık kültürü var” diyor Fouad Allam; “diğer yanda İslam inancının mutlak şekli
olarak cihadı sahiplenen bir savaş kültürü. (Sözü edilen kültür)
modernlik tarihi kazanımlarını,
tehlikeli biçimde yok varsayıyor. Cihadizmin dünya halifeliği misyonu karşısında,
yüzyılların kaydettiği tarih ve ilerlemeler
siliniyor. “

Khaled Fouad Allam’ın “Evimizdeki IŞİD” kitabı, hem sosyolojik ve hem dini boyutlarıyla konuyu en etraflı biçimde irdeleyen çalışmalardan biri.

“Savaştığımız düşman”ın kim olduğunu anlamak ve Eliaçık gibilerinin dahi aklını çelen “ideolojiyi” mercek altına almak için bir an önce Türkçeye kazandırılmasında yarar var. Buradan fırsat bulursam devam ederim. . . 26. 07. 2015 – CUMHURİYET