ERKAN AYDOĞANOĞLU: İŞSİZ VE GÜVENCESİZ (19. 03. 2015)

218

Geçtiğimiz günlerde Türkiye İstatistik Enstitüsü (TÜİK), işsizlik ve güvencesizlik ile ilgili iki önemli veri açıkladı. TÜİK’e göre aralık 2014 itibariyle resmi işsizlerin sayısı 3 milyon 145 bine (yüzde 10. 9) çıktı. Aynı dönemde 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı ise yüzde 20. 2 gibi tehlikeli sayılacak bir rakama dayanmış durumda. İşsizlik gençlerde ve kadınlarda istikrarlı bir şekilde artmaya devam ediyor.

TÜİK’in bir başka verisine göre Türkiye’de yaklaşık 9 milyon kişi sosyal güvenlik kapsamı dışında, kayıt dışı ya da mutlak anlamda güvencesiz çalışıyor. Kayıt dışı istihdam oranı resmi verilere göre yüzde 35. Erkeklerin yüzde 29. 29’u, kadınların yüzde 48. 43’ü kayıt dışı istihdam ediliyor.
TÜİK, 2014’e kadar üç ay süreyle iş arayanları işsiz sayıyorken, hesaplama yöntemini değiştirerek bir ay süreyle iş arayanları işsiz saymaya başladı. Yeni hesaplama yönteminin de yardımıyla 2014 yılı işsizlik oranı yüzde 9. 9 gibi “psikolojik sınır” seviyesinde gösterildi.

Gerek işsizlik rakamları gerekse kayıt dışı istihdam verilerinin gerçeği yansıttığını söylemek elbette mümkün değil. özellikle işsizlik oranının hesaplanmasında kelimenin tam anlamıyla “elekten geçirilmiş” olanlar işsiz sayılıyor. TÜİK’in yeni hesaplama yöntemine göre son 1 ay içinde iş başvurusunda bulunan ve henüz işe yerleştirilmeyenler “işsiz” olarak kabul ediliyor. önceden bu süre 3 aydı. Bu şekilde işsiz sayısı 250 bin azaltıldı. Yeni yönteme göre, son 4 hafta içinde iş aramayan işsizler, “işsiz” sayılmıyor ve “İş gücüne dahil olmayan” kategorisine alınıyor.

Yıllardır benimsenen istatistik yöntem nedeniyle gerçek işsizlik rakamlarının çok altında veriler açıklanıyordu. İşsizlik, özellikle genç işsizlik artık ülke için o kadar önemli bir sorun haline geldi ki, artık hangi yöntemi kullanırlarsa kullansınlar, işsizlerin içine itildiği durumu ve en temel ekonomik verilerin ortaya koyduğu gerçeklerin üzerini örtemiyorlar.

İşsizliğin uzun süredir çözülemeyen bir sorun haline gelmesi ve yapısal bir hal almış olması birbirinden ayrı düşünülmeyecek olan “iş” ile “güvenceyi” birbirinden belirgin bir şekilde ayırmaya ve karşı karşıya getirmeye başladı. Artık iş arayan güvenceden vazgeçiyor ya da güvence isteyen iş bulamıyor.

Son yıllarda artık emekçilerin her türlü “güvence” talebi (iş, gelir, sosyal güvenlik), sermayenin güvencesizlik ideolojisi ile sert bir çatışmaya girmiş durumda. Toplumsal üretim ilişkilerinin işsizlerin karşısına çıkardığı her türlü risk ve belirsizlikler, özellikle gençler ve kadınlara her yönden güvencesizliği ve güvencesiz çalışmayı dayatırken, işsizlik ve güvencesizlik sorunu ülkenin en önemli sorunları arasındaki yerini sağlamlaştırıyor.

Son yıllarda iş gücünün ve istihdamın yapısında meydana gelen olumsuz değişiklikler, devleti ve patronları üretim sürecinde daha güçlü ve daha belirleyici hale getirdi. Üretim sürecinde yaşanan esnekleşme eğilimleri, performans ve angarya çalışma dayatmaları zamanla yapılan işin ve o işi yapan işçilerin çalışma koşullarını giderek ağırlaştırdı. Tüm bunların sonucunda işçilerin iş, ücret ve sosyal hakları ile ilgili temel güvenceleri fiilen ortadan kaldırılırken, işçi sınıfının bugünkü ve gelecekteki kuşaklarına modern kölelik koşullarında çalışma dayatılıyor.

Yıllardır işsizlik ve güvencesizlik tehdidi ile terbiye edilen, en temel hak talepleri bile yasal ya da fiili şiddetle bastırılanlar, Türkiye’yi yıllardır aile şirketi gibi yönetenlerin önümüzdeki dönemde en büyük kabusu olmayı sürdürecek gibi görünüyor.
19. 03. 2015 – EVRENSEL