ERGİN YILDIZOĞLU: DÖVİZ FİYATLARI SERMAYE HAREKETLERİ (17. 03. 2015)

211

Uluslararası piyasalarda, Türkiye’de, önemli tartışmalardan birini de Yükselen Piyasalar olarak tanımlanan ekonomilerin (YPE), özellikle Rusya, Brezilya, Türkiye ve geçen hafta bunlara katılan Güney Afrika paralarının dolar karşısındaki gerileme eğilimi oluşturuyor.

Bu eğilim üzerinde düşünürken, kendine yeni “değerlenme alanları” arayan finans kapitalin uluslararası hareketlerini de göz önüne almak yararlı olabilir. Sermaye YPE piyasaların yöneldiğinde bu ülkelerin paralarına talep artıyor, bu paralar değerleniyor. çıkmaya başlayınca da bu paralar değer kaybediyor.

Bu gelgitin içinde, merkez bankalarının, hükümetlerin ekonomi politikaları, paraların değer kaybetme eğilimini yavaşlatabiliyor ya da hızlandırarak çöküntülere, döviz krizlerine yol açıyor ama tersine çeviremiyor.
Kriz ve sermaye hareketleri
2013 Kasımı’nda yayımlanan bir çalışmaya (IMF: WP/13/224) baktığımızda 1970- 2009 arasında YPE’ye yönelik sermaye hareketlerinin seyrini açıkça görebiliyoruz (sf. 12-13).
Gelişmekte olan ülkelere yönelik sermaye akışı,
yapısal krizin ilk önce
merkez ülkelerde patlak verdiği dönemde,
1970-1981 arasında artıyor: Sermaye yeni avlanma alanları ararken merkezden çevreye kaçıyor. Bu dönem 1981/82’de bir borç kriziyle sonuçlanınca, 1982-1986 arasında YPE’ye yönelik sermaye akışında belirgin bir gerileme yaşanıyor; sermaye merkeze dönüyor. Bu geri dönüş döneminin 1987 yılında bir borsa kriziyle noktalandığını, mali sermayenin, 1987-97 arasında yeniden YPE’ye yöneldiğini görüyoruz. Aslında bu dönem YPE kavramının üretildiği dönemdir. Bu dönemin sonunda, “çevreyle” “merkez” arasında gidip gelen, spekülatif sermayenin yarattığı ilk büyük köpüğün
“Asya Krizi” olarak patlaması var. Grafikler 1998-2002 arasında iyice ilginçleşiyor. YPE’den bir kaçış, merkeze dönme çabası var, ama
bu çaba 1999-
2001 borsa krizleriyle
kesiliyor. Bu kesilmeden, hem çevrede hem de merkezde neo-liberal kriz yönetim modelinin tükendiği sonucuna ulaşabiliriz.

Gerçekten de 2003- 2007 döneminde, YPE’ye yönelik sermaye akımlarında bir genişleme başladığında bu, genişlemenin FED önderliğinde, merkez ülkelerin merkez bankaları kanalıyla küresel çapta başlatılan muazzam parasal genişlemeye dayandığını, büyük kredi köpüğünün şişmekte olduğuna ilişkin tartışmaları, en azından bu köşeye yansımış haliyle anımsayabiliriz.
Mali krizin ilk iki yılında, kredi piyasaları çökünce, finans kapital merkeze dönmeye, riskten kaçmaya çalışıyor. Bu eğilim, 2007-2009 arasında YPE’ye yönelik sermaye akımlarındaki gerilemelerde, bunları betimleyen son grafikte kendini gösteriyor. IMF’de yapılmış çalışmanın verileri burada bitiyor.

Bundan sonra devam edebilmek için,
Uluslararası Finans Enstitüsü
(IIF) verilerine, oradaki YPE’ye özel sektör sermaye girişlerine baktım. Bu verilere göre, YPE’ye yönelik sermaye akışı, FED’in parasal genişleme politikasına, ABD ve Avrupa’daki “Büyük durgunluğa”
paralel, 2009’da toplam 695 milyar dolardan 2013 yılında 1 trilyon 377 milyara ulaşıyor. Bu eğilim, o yıl durmuş ve 2014 yılında yaklaşık yüzde 19 gerileyerek 1 trilyon 88 milyar dolara düşmüş.

Bir süredir, ABD’de bir ekonomik toparlanmaya, doların değerlenme eğilimine, FED’in gelecek üç ay içinde faiz artırımına gideceğine ilişkin beklentiler güçleniyor. IIF’nin verileri, YPE’ye giden sermayenin ocakta 23 milyar dolardan şubatta 12 milyar dolara gerilemiş olduğunu gösteriyor. Bunlardan, sermaye hareketlerinin 2014 yılında yön değiştirmiş, çevreden merkeze dönmeye başlamış olabileceği soncunu çıkarıyorum.

Sermaye birikim süreçleri, dış kaynağa özellikle kısa dönemli finansmana dayalı ekonomilerde, uluslararası finans kapital bir kez yön değiştirdikten sonra paranın değerini korumak olanaksız, ama uluslararası piyasaları ürkütecek siyasi ya da ekonomik bir adımın, yavaşlamayı çöküşe çevirmesi işten bile değil.
Erdoğan‘ı geri adım atmaya zorlayan da bu tehlike oldu sanırım.
17. 03. 2015 – CUMHURİYET