ERKAN AYDOĞANOĞLU: METAL GREVİNE DOĞRU (22. 01. 2015)

212

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş üyesi 15 bine yakın metal işçisi, metal patronlarının sendikası MESS’in (Metal Eşya Sanayicileri Sendikası) düşük ücret zammı ve 3 yıllık toplu iş sözleşmesi dayatmasına karşı, 29 Ocak’ta greve çıkmaya hazırlanıyor.
Türkiye’de işçi sınıfına yönelik saldırıların ilk uygulandığı alanların başında, ağır fiziksel çalışmanın olduğu, sürekli üretim ve verimlilik artışının öne çıkarıldığı, performans ve esnek çalışma uygulamalarının ilk kez denendiği, bu anlamda işçi sınıfına yönelik saldırıların ilk kez hayata geçirildiği en temel alanların başında metal iş kolu geliyor.
Her dönem istikrarlı bir şekilde gündeme getirilen işten çıkarmalar, esnek çalışma ve fazla mesai uygulamaları ile işçilerin sıkı bir disiplin içinde çalıştırıldığı metal işçileri, tıpkı birer robot gibi çalışıyor. çok sayıda işçinin çalışmak, yemek ve uyumak dışında neredeyse hiç zamanının kalmadığı, meslek hastalıklarının yaygın olduğu metal iş kolu, inşaattan sonra en çok ölümlü iş cinayeti ve sakatlanmayla sonuçlanan iş kazalarının yaşandığı bir alan.
Metal iş kolu aynı zamanda fiziki çalışma koşullarının ağır, iş yoğunluğunun yüksek, ücret dağılımının son derece bozuk olduğu bir alan. Sendikalı işyerlerinde bile “eşit işe eşit ücret” uygulamak bir yana, aynı işi yapanlar arasında bile çok ciddi ücret farklılıkları var. Bugüne kadar iş kolunun en çok üyeye sahip sendikası olan Türk Metal’in
öncülüğünde imzalanan bütün TİS’lerde esnek çalışma uygulamaları adım adım sözleşmelere girerken, sendikalı işçi ücretleri arasındaki fark bile azalmak bir yana daha da artmış.

Türkiye gibi iş güvencesinin patronun iki dudağı arasında olduğu bir ülkede, patronların yüksek ücretli işçileri “kriz” ya da “üretimin daralması” bahanesiyle işten çıkarıp, yerlerine daha düşük ücretli işçileri alması için işçiler arasındaki ücret makasının giderek açılması, kıdemli işçilerden çok patronların işine gelen ve bu nedenle tercih edilen bir uygulama.

Patronları grev kadar korkutan bir eylem biçimi neredeyse yoktur diyebiliriz. Metal patronlarını ve MESS’i korkutan, şüphesiz sadece yapılan grev nedeniyle üretimin belli bir süreliğine duracak olması ya da patronların bu nedenle zarar edecek olması değil. Bunun da ötesinde asıl korkuları sahip oldukları üretim araçları ve işçiler üzerindeki otorite ve egemenliklerinin temelden sarsılması. Metal grevi, işçi sınıfının bir süredir kaybetme noktasına geldiği güven ve mücadele azmini yeniden kazanma ihtimalinin ortaya çıkması açısından da ayrı bir önem taşıyor.

Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin bugüne kadar gösterdiği grev kararlılığı, sendikal mücadeleden ümidini kesmek üzere olan işçiler ve etkisini giderek yitiren sendikalar açısından yeni bir umut, yeni bir başlangıcın ilk adımı olabilir.
Türkiye’nin ihracatta yükselen ve “parlayan yıldızı” olarak görülen ve sürekli büyüyen metal sektöründeki her gelişme, metal iş kolunun üretim ve toplam ihracat içindeki stratejik konumu nedeniyle ülke ekonomisi açısından büyük önem taşıyor. Bu nedenle 29 Ocak tarihine kadar bir anlaşma olmaması durumunda, hükümetin, geçmişte yaptığı gibi “milli güvenlik” gerekçesi ile yeni bir “grev erteleme” kararı alıp, metal işçilerinin grevini yasaklama girişimine karşı uyanık ve hazırlıklı olunması gerekiyor.

Metal işçilerinin grev sürecinin kararlı ve mücadeleci bir çizgide ilerlemesi ve kazanımla sonuçlanması, başta metal işçileri başta olmak üzere tüm işçiler için ayrı bir önem taşırken, başta grev komiteleri olmak üzere, işçi ya da kamu emekçisi ayrımı yapmadan tüm sendika yönetimlerinin ve bu mücadelenin kazanımla sonuçlanmasını isteyen tüm kesimlerin metal grevini sahiplenmesi, metal işçilerine yalnız olmadıklarını hissettirmeleri gerekiyor.
22. 01. 2015 – EVRENSEL