Charlie Hebdo
baskınını yaptıktan sonra öldürülen
Şerif Kuaçi’nin komşusu, onu”Sessiz, sakin, kibar,
inançlı biri”
olarak tanımlıyor. BBC’deki röportajında,
“Dost canlısıydı.
Engellilere yardım ederdi. Sakin bir
hayat sürüyordu”
diyor ve ekliyor:
“…meğer teröristmiş. “
Sanırım Paris saldırısının yarattığı en büyük tahribatlardan biri bu olacak:
Herkesin komşusuna kuşkuyla baktığı bir korku iklimi…
“Acaba terörist mi”
sorusunun kışkırttığı şüpheciliğin giderek ihbarcılığa ve cadı avına dönüştüğü bir nefret ortamı…
Mikrofon uzatılan Arapların,
“üç gündür
herkes bize, sanki o baskını
biz yapmışız gibi bakıyor”
demesi de bunun kanıtı…
Barış içinde bir arada yaşayan çokkimlikli bir toplum hayali, 3 gün öncesine göre, biraz daha uzak şimdi…
Kuaçi
kardeşlerin ailesi Cezayir bağımsızlık savaşının ardından göçmüş Fransa’ya. . .
Paris’in 10. bölgesinde bir banliyöye yerleşmişler. çocuklar orada doğmuş. Büyümeden öksüz ve yetim kalmışlar.
Şerif, 2003’teki Irak işgaline kadar, Paris yetimhanelerinin yoksul çocuklarından biriymiş. İşgalden sonra politize olmuş ve bir kolu uyuşturucuda iken öbür koluyla radikal İslama tutunmuş. Gittiği camide din dersleri almaya, canlı bomba olarak şehit olmayı yücelten cihat videoları izlemeye başlamış.
Uzun süredir Fransız polisinin radarındaymış.
2005’te, Irak’ta cihat için savaşmak üzere Şam’a uçmadan hemen önce Fransız polisi tarafından yakalanmış.
çıkarıldığı mahkemede,
“Amerikalıların Irak’taki
Ebu Garip Cezaevi’nde
Müslüman tutsaklara yaptığı
işkencelerden etkilendiğini”
söylemiş.
Ve cezaevinde El Kaide ile tanışmış.
Şerif‘in tutuklandığı 2005 yılında Paris yanıyordu.
Polisten kaçan iki göçmenin bir elektrik trafosunda can vermesi üzerine başlayan isyan, dalga dalga ülkeye yayılmış ve bir ay süren, büyük bir ayaklanmaya dönüşmüştü.
Sarkozy, o zaman İçişleri Bakanı’ydı ve sosyal sorunları şiddetle bastırabileceğini sanan her cahil politikacı gibi, isyancılara
“racaille”
(“çapulcu”)
damgası vurup üzerlerine polis sürdü. Olağanüstü hal ilan etti, bazı bölgelerde sokağa çıkma yasağı koydu, kitlesel tutuklamalara girişti.
Hapishaneler bir anda dolduruldu.
Şerif, radikalizm okuluna dönüşen o hapishanelerden yetişti.
Gerçi Fransa o dönemde de polisiye tedbirlerle yetinmeyip sorunun sosyal kökenlerine inmeyi ve yapısal önlemler almayı tartışmıştı. 700’ü aşkın banliyöde 5 milyona yakın insanın yaşadığı, bunların yarısının diplomasının bulunmadığı, bu bölgelerde suç oranlarının patladığı anlaşılmıştı.
Lakin ayrımcılığa son vererek onlara eğitim ve iş vaat eden, katılımcı bir sosyal seferberlik yerine, göçmenliği sınırlayan, güvenliği öne alan politikalar tercih edildi.
Bugüne gelindi.
Böyle bakıldığında
Şerif Kuaçi’nin yaratılmasında, devasa bir uluslararası işbirliği görüyoruz:
Fransa’nın Cezayir özgürlük savaşındaki tavrından, Amerika’nın Irak işgaline, El Kaide’nin bireysel terör saplantısından,
Sarkozy‘nin sosyal yaralara biber gazı sıkma çılgınlığına kadar bir dizi korkunç hatanın yarattığı bir sonuç,
Şerif
Kuaçi…
“Meğer teröristmiş”
diyenler,
“öldürdük bitti”
zannedenler, onun yetiştiği bataklığa gözünü çevirene, o bataklığı kurutmak için çözüm üretene ve içerde/dışarda şiddet politikalarını terk edene kadar
Şerif‘ler, sadece Fransa’nın değil, yerkürenin de kaderine hükmetmeye devam edecek.
11. 01. 2015 – CUMHURİYET