‘Kadın Cinayetlerini Durduracağız’ yürüyüşü bu akşam
“Bana Gürcü dediler. çıktı bir tanesi
affedersin çok daha çirkin şeyler,
Ermeni diyen oldu. . . “
“Bizim ne Yahudiliğimiz, ne Ermeniliğimiz,
ne affedersiniz Rumluğumuz,kaldı. . . “
ülkemizde cahil insanlar küfür sandıkları, küfür diye belledikleri sözcüklerin önüne“affedersin” sözünü koyarlar. Yani ben küfür ediyorum ama seni bu küfrün dışında tutuyorum gibilerinden. . . O nedenle köylü vatandaş tatlı tatlı sohbet ederken içinde herhangi bir hayvan geçecek olsa başına
“affedersin” koyar. “Bizim tarlanın ortasında affedersin
bir eşek durmuyor mu. . . “
Dinlerken güler geçersiniz. . .
Başbakan’ın söylemi farklı. O elbet cahil değil. Dünyanın en bilgili, hatta her şeyi bilen lideri. Yukarıdaki söylem bir zihniyetin dışavurumundan başka bir şey değil. O zihniyetin adı ırkçılıktır.
Ancak Cumhurbaşkanlığı seçimine iki gün kala sizi
“ırkçılık” gibi şiddet, nefret ve utanç içeren bir konuya boğmayacağım. . . Onun yerine aktüel bir konuya dönüyorum:
Kadın Cinayetlerini Durduracak Cumhurbaşkanı!
Bugün 8 Ağustos Cuma. Akşam 19. 30’da İstanbul’da yürüyüş var. Tünel’de başlıyor, Galatasaray’da son buluyor. “Kadın Cinayetlerini Durduracağız” Platformu’nun düzenlediği bir eylem. Hepiniz bekleniyorsunuz!
Bu eylemle kadın hareketinin 5 temel talebi dile getiriliyor:
1) Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis’teki tüm parti liderlerinin kadına yönelik şiddeti kınaması.
2) Koruma kanununun etkin uygulanması.
3) Ceza Kanunu’nda caydırıcı ceza.
4) Kadın bakanlığının kurulması.
5) Cinsiyet ve cinsel yönelim eşitliğini esas alan yeni anayasa.
Daha ilk maddesini okuyunca bu hükümetin ve hükümete egemen olan zihniyetin bu talepleri karşılamayacağını adım gibi biliyorum. Ben, kadın cinayetlerini lanetleyerek işe başlayacak bir cumhurbaşkanı istiyorum!
İstanbul Anlaşması’na ragmen
1 Ağustos 2014’te yürürlüğe giren Avrupa Konseyi İstanbul Sözleşmesi’ne rağmen bu talepleri bu hükümet ve onların cumhurbaşkanı adayı yerine getiremez.
Anımsatayım: 2011’de İstanbul’da imzaya açıldığı için bu adı taşıyan bu sözleşme, kadına yönelik şiddeti bir “insan
hakkı ihlali” olarak tanımlıyor. Ve kadına karşı şiddet konusunda, uluslararası hukukta yaptırım gücü içeriyor, bağlayıcı nitelik taşıyor. . .
Türkiye bu sözleşmeyi imzaladı. Ancak uygulanır mı, nasıl uygulanır, uygulanmazsa, uluslararası platformda Türkiye ne duruma düşer?
IŞİD konusunda, Suriye konusunda ne duruma düştükse. . .
Söyleme bak, eylemi anla
Bugüne dek baştakilerin söylemine bakın neler olacağını anlarsınız:
“Bu ülkede doğum kontrolü yaptılaaaar
ve bizi aslında felç ettiler. Bu millet kısırlaştırdılaaaaar!”
“En az üç çocuk. Bazıları,
‘İki tane yeter’
diyor. Sakın ha bu oyuna gelmeyin. Bu da bir tuzaktır. Bu tuzağı hep
beraber bozacağız…”
“Sezaryen bu milletin nüfusunu engelleme
operasyonundan başka bir şeydeğildiiiir. “
“Her kürtaj bir Uludere’dir diyorum”
“Bakıyorum bir televizyon kanalında
Ankara’da bir polis panzerine tırmananbir tane kız mıdır, kadın mıdır
bilemem. . . “
Yalnız o mu:
“Hamile kadın öyle sokaklarda
dolaşmasın” diyen, kadına gülmeyi yasaklayanlar. . .
Daha
“Ustalık” dönemine geçmeden önceydi. Başbakan kadın erkek eşitliğine inanmadığını açıklamıştı.
Hani “Affedersin ama kadın düşmanısın!”
diyeceğim geliyor ama onun yerine “Affetmiyorum. . seçimimi kadın
düşmanı olmayan, ırkçı olmayan bircumhurbaşkanından yana yapacağım” diyorum.
08. 08. 2014 – CUMHURİYET