BÜLENT FALAKAOĞLU: YOLSUZLUK AZİZ HUKUKSUZLUK TORUN! (14. 04. 2014)

292

Yolsuzluğu. Hukuksuzluğu.
Nasıl bir rant tezgahının döndüğünü.
Memleketin ağır sömürü şartlarını…
Patronun muhafazakarının da, liberalinin de işçi karşısında aynı tutumu takındığını…
Bu memlekette, “önemli olan kalkınma, işçinin canı cehenneme” demenin ne kadar kolay olduğunu…
Eğitimdeki eşitsizliği.
Eğitim sisteminin niteliksizliğini…
Bir kısmı 17 Aralık’tan sonra ortaya saçılan kirli ilişkileri…
Hepsini hatta daha fazlasını bir iş cinayeti anlatır mı?
***

Erdoğan Polat, 19 yaşındaydı. Van’da yaşıyordu. Liseyi yeni bitirmişti.
İlk denemesinde üniversiteyi kazanamamıştı. Zira dershaneye gitmeden üniversiteyi kazanmanın neredeyse imkansız olduğu bir ülkede bu başarısızlık(!) Erdoğan’ın suçu değildi herhalde!
Dershaneye gidecek parası yoktu.
Yani… üniversite sınavındaki eşitsiz ve yoksul yarışan milyonlarca çocuktan biriydi Erdoğan!
Dershane parası biriktirmek için geldiği İstanbul’da… İstanbul’un göbeğine dikilecek görkemli kulelerin inşaatının tepesinden düşerek can verdi.

BU BİR TüRKİYE FOTOĞRAFIDIRMecidiyeköy’de Ali Sami Yen Stadı’nın yerine yapılan rezidansın inşaatının 15. katından düştü 19’undaki Erdoğan.
Ve onun cansız bedeni büyük fotoğrafa yeniden bakmamızı sağladı!
Kimler ve neler yok ki o fotoğrafta.
‘Yoksullara konut’ maskesinin arkasında trilyonluk kent rantlarının dağıtıcısı. . . Hesapları gizli olduğu için rahatlıkla iktidarın gizli kasası işlevi gören… Dağıttığı rantlar karşılığında rüşvet çarkına aracı olmak zannı altında bulunan…
TOKİ işin içinde.
Ali Sami Yen ve Likör Fabrikasının satıcısı TOKİ.
önce bu olağanüstü değerli arsa, yaklaşık 1 milyar TL’ye Aşçıoğlu şirketine satılmış.
Sonra Başbakan Erdoğan’ın İmam Hatip’ten okul arkadaşı olan Türkiye’nin en büyük emlak yatırımcısı Torun, şirketi almış.
Şimdi ilişkiler, rantın büyüklüğü gibi konularda burada laf etmek gereksizdir her halde!
İnşaat bitmeden satışa çıkan projede daire fiyatları 580 bin dolar ile 4 milyon dolar arasında değişiyor.
Bir daire fiyatına bak bir de işçilerin aldığı ücrete.
Bir alınmayan basit güvenlik önleminin maliyetine bak… Dön bir de imam hatipli muhafazakar patron Aziz Torun’a.
Sonra bir düşün! 30 Mart yerel seçimlerinde aklandığı iddia edilen yolsuzluk çarkının bizden neleri çaldığını.

AYAK İŞLERİNE KOŞAN TORUNİşçi Erdoğan Polat’a mezar olan inşaat hakkında geçmişte dava üstüne dava açıldı.
Dava açanlar mahkemeleri kazandı.
Yapılan her şeyin hukuksuz olduğu. Likör projesinin hukuksuz olduğu, Ali Sami Yen’in yerine dikilen inşaatın hukuksuz olduğu tescillendi.
İnşaatın patronlarından hep aynı cevap geldi: Bu ülkede yatırım yapmak ne kadar zor!
Yatırım diye beton dik. Bu yatırım değil ‘kenti batırım’ diye karar çıksın.
Bay Patron Aziz Torun da, “Maalesef yazık oluyor. Zaman kaybı oluyor. Bu işin uzaması durumunda çok etkileniriz. Projemiz hazır. Satışa çıkacaktık” diye feryat etsin.
Hükümet de biricik patronlarının feryatlarına kulak verip hukuku hiçe saydı. Her seferinde hukuku çalımlayacak yeni bir karşı hamle yaptı.
Peki, feryat eden işçiler olunca ne oluyor?
Yolsuzlukların ‘aziz’ olduğu… Hukuka sermayenin ve hükümetin tüm ayak işlerine koşan torun muamelesi çekildiği bir sistemde ne olacaksa o oluyor. TWİTTER İçİN DUYDUĞUNU BURADA DUYAMAZSIN
İktidar ile
‘paralel’ arasında oyuncak olan hukuk işçi için hiç var oldu mu?
Kölece çalışma koşullarına karşı çıkan Greif işçilerinin başına gelenlerle bir kez daha gösterdi ki hukuk patrondan yana, güçlüden yana.
Greif işçileri hakları, ekmekleri için verdikleri mücadelede son çare olarak çalıştıkları fabrikayı işgal edince…
Polis tarafından dövülerek gözaltına alındılar!
Patronların işi aksadığında, gerekirse yasa hukuk tanımadan, her türlü sorunu çözen iktidar, işçilerin işi söz konusu olunca çözümü ‘polisle’ bastırmak oluyor.
Greif patronu ABD’liymiş… ülkede yasalarının işçilere tanıdığı hakları gasbediyormuş… Kimin umurunda!
Bugünlerde kavgalı oldukları twitter için…
“Bunlar ülkenin yasalarını hiçe sayıyorlar” diye çıkışan iktidar siyasetçilerinin aynı şeyi işçiler için yapmasını beklemiyorsunuzdur herhalde.
Yeter ki yabancı sermaye girsin! İşçi ölüsünün, ya da dövülmüşünün çıkmasının ne önemi var ki?İŞçİ, DOĞA DERT DEĞİL DE TAZMİNAT FECİ!

3. Köprü inşaatında işçi ölmüş ne gam!
İstanbul’un doğası ve tarihi mahvolmuş ne keder!
Hazine yine de kaygılı!
Yüz binlerce ağaç kesildi, köprü ayakları da 200 metreyi geçti, inşaat çalışmaları hızla ilerliyor. . . Ama Hazine “Borç üstlenim Anlaşması”na imza atmıyor.
Neden?
Uluslararası danışmanlık ve mühendislik firması AECOM’un, inşaatı yapan firma için hazırladığı rapor diyor ki… “Köprü güzergahında çevreye zarar veriliyor ayrıca bölgede arkeolojik bulgular da var”
Şimdi kredi verecek bankalar nazlanıyor.
çevreyi, insanı, tarihi düşündükleri için değil. İleride tazminat yükümlülüğü doğabileceğinden…
Hazine de şimdilik direniyor.
Anlayacağınız bankalar korkuyor, Hazine risk almakta tereddüt ediyor.
Normal! Zira her şey o kadar hukuksuz ki…
14. 04. 2014 – EVRENSEL