Hıyar diyorumYoo, ben turşuyum diyorHıyararşi/Can Yücel
Bugün hiyerarşi ve güvencesizlikten söz edeceğim. Akademik “hiyerarşi” ile normlar hiyerarşisi ve iş güvencesizliği ile hukuk güvencesizliğinden; bunların hepsinin bir araya toplandığı bir örnekten. Greve giden asistanlara verilen kademe ilerleme(me) cezası konumuz.
Araştırma görevlileri (asistanlar) akademik çalışma düzeninin ilk basamağını ve en güvencesiz grubunu oluşturuyor. Büyük çoğunluğu akademik hayatlarının en önemli aşaması olan doktora tezlerini bitirdiklerinde işsizlikle yüz yüze kalıyor. Doktora tezinin ödülü işsizlik ve güvencesizlik olabiliyor. Akademik “hiyerarşi”nin en altında yer alan asistanlar en güvencesiz grup.
Normlar hiyerarşisi, hukuk fakülteleri yanı sıra pek çok sosyal bilim programının birinci sınıfında hukuka giriş derslerinde öğretilir. Üstte uluslararası sözleşmeler ve anayasanın altta ise yönetmelik ve genelgelerin yer aldığı o meşhur hukuk piramidi. Normlar hiyerarşisi hukuk güvencesinin köşe taşı. özellikle idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu sağlamanın en önemli aracı.
TERS DöNEN HUKUK PİRAMİDİ
Ancak memlekette hukukun çivisi iyice çıkınca normlar hiyerarşisi de alt üst olmuş durumda. En üstte genelgeler en altta ise anaya ve uluslararası sözleşmeler var artık. Bunun tipik örneklerinden biri 17 Aralık sonrasında adli kollukla ilgili yönetmelikte yapılan malum değişiklik. Ancak tek örnek bu değil.
Marmara üniversitesi yönetimi 4 Haziran 2013 tarihinde işe gelmeyen ve sendikanın kararı ile greve katılan İletişim Fakültesi asistanlarına “2 yıl süreyle kademe ilerlemesinin durdurulması” cezası vermiş.
Cezanın dayanağı YöK’ün 12 Eylül’den kalma Yükseköğretim Kurumları Yönetici, öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliğinin 9. Maddesinin (m) ve (t) bentleri. Ceza gerekçesi, verilen görev emirleri yapmamak ve işi yavaşlatmak ve kamu hizmetini aksatmak. Üniversite yönetimin asistanlara vermiş olduğu disiplin cezası hukukun temel ilkelerinin, anayasanın, uluslararası sözleşmelerin ve İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararlarının hiçe sayılması anlamına geliyor.
Cezaya konu olan eylem KESK’in almış olduğu bir grev kararına katılmaktan ibaret. 4 Haziran günü KESK üyeleri yurt çapında greve gittiler. Dolayısıyla “görev ve emirleri kasten yapmamak” söz konusu değil. Sendika kararı ile greve katılmak söz konusu. Araştırma görevlileri kamu görevlisidir ve kamu görevlileri sendikalarına üye olma ve sendikal eylem hakları var.
ASİSTANLARIN DA GREV HAKKI VAR
önce iç hukuka bakalım. İstikrar kazanmış Danıştay kararlarına göre sendika kararıyla işe gitmemek, grev yapmak suç değil. Danıştay 12. Dairesinin 2001/4415 ve 8. Dairesinin 1999/2668 sayılı kararları son derece açık. Danıştay, kamu görevlisinin sendikanın aldığı karar doğrultusunda işe gelmemesinin, işini bırakmasının ceza konusu olamayacağını karara bağlamıştır. . Danıştay, sendikanın aldığı karar nedeniyle işe gelmeyen kamu görevlisinin 657 sayılı yasaya göre aylıktan kesme ile cezalandırılmasını iptal etmiş ve sendikal kararla işe gelmemeyi geçerli bir mazeret saymıştır. Nitekim bu Danıştay kararları nedeniyledir ki son yıllarda greve giden kamu görevlilerine idari soruşturma açılmıyor. Yargı kararları herkesi bağlar, üniversiteler dahil!
Danıştay ve Yargıtay’ın da üzerinde olan İHAM kararlarına bakalım. İHAM, KESK üyesi kamu görevlileri tarafından açılan ve Satılmış ve Diğerleri olarak bilinen davada, Boğaz köprüsünde gişe görevlilerinin çalışma koşullarını protesto için yaptığı iş bırakma eylemi nedeniyle idare tarafından verilen cezayı sendika hakkında müdahale olarak görmüş ve hükümeti mahkum etmiştir. Yine İHAM, bir başka kamu görevlisine KESK tarafından düzenlenen toplu eyleme katılmasından dolayı verilen cezayı İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) sendika hakkını güvence altına alan 11. maddesinin ihlali olarak görmüştür (Karaçay Davası). Mahkeme kararları herkesi bağlar.
Bitmedi! İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi (İHAS) Uluslararası çalışma örgütü’nün (ILO) 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri ve BM İkiz Sözleşmeleri Türkiye tarafından onaylanmış ve kamu çalışanlarının toplu sözleşme ve grev hakkını güvence altına alan sözleşmelerdir. Bu sözleşmeler yasalardan ve yönetmeliklerden üstündür. Dahası öğretimle görevli olan kişilerin grev hakkının sınırlanamayacağı ILO Sendika özgürlüğü Komitesi tarafından açıklıkla vurgulanmıştır.
İşin tuhaf tarafı bütün bu kurallar Hukuk Fakültelerinde ve çalışma Ekonomisi bölümlerinde öğrencilere öğretilirken, bir üniversitenin kendi çalışanlarını temel haklarını kullanmalarından dolayı cezalandırması.
Kim bilir, belki de asistanlar için ayrı bir normlar hiyerarşisi vardır! Akademik hiyerarşinin en altında yer alanlara yönetmelik hukuku müstahak olmalı. Neden olmasın! Hukuk güvencesi ortadan kalkarsa her şey mümkün!
Ne normlar hiyerarşisi ne akademik özgürlük, 12 Eylül zihniyeti çok yaşa!
13. 02. 2014 – BİRGÜN