İHSAN ÇARALAN: HER GÜN DEVALÜASYON HER GÜN ZAMSA! (27.01.2014)

277

Son 9 ayda TL dolar karşısında yüzde 29, avro karşısında yüzde 35 değer yitirdi. Benzinin litresi 516 kuruşa geldi. Tabii şimdilik; bir dahaki hafta 525 kuruş olmayacağının hiçbir garantisi yok. Eskiden döviz böyle artarsa hemen “devalüasyon” yapılırdı. Ama şimdi “oynak kur” sistemi uygulanıyor, yani her gün devalüasyon var.
Daha yılın başında uygulamaya giren memura yapılan zammı dolar ve avrodaki artışın yol açtığı zamlar şimdiden alıp götürdü. Geçen yılın ortalarında imzalanan TİS’lerle sağlanan ücret artışlarını da aldı götürdü zamlar.
Dolar ve avrodaki büyük değer artışı, benzine olduğu gibi hemen yansımasa da yakın gelecekte tüm tüketim mallarına da yansıyacak. Doğal gaz ve elektriğe hâlâ zam gelmemişse, bunun tek nedeni yaklaşan seçim. Çünkü, doğal gaza, elektriğe zam demek iğneden ipliğe her şeye zam demek. Bu zamlar seçimin arkasından, gecikmenin sonuçlarıyla da beslenerek, hemen yapılacaktır.
Patatesten kuru fasulyeye, mercimekten pirince, ete, ekmeğe her gün “küçük küçük” ama bir bahanesi bulunduğunda birden büyük miktarda zam yapılıyor.
Kısacası uzunca bir zamandan beri geniş emekçi yığınların vazgeçilmez besin maddesi olan ürünlere sistematik olarak zamlar yapılıyor. Ama bu temel gıda maddelerindeki fiyat artışları, ayakkabı, plastik oyuncaklar, hazır giyim, parafin, gaz yağı, havyar, …fiyatlarındaki düşüşle dengelenerek enflasyon skalasında görünmez yapılıyor.
Ama ilgili bakanlıklar, fiyat artışlarını “spekülatörler”e, “aracılar”a, yetmezse daha önümüzdeki yıl yaşanacak denilen “kuraklığa” bağlıyorlar.
Tabii kuraklık da besin maddeleri için bir sorun. Çevre Bakanı Veysel Eroğlu, büyük kentlerin içme ve kullanma suyunu sağlayan barajlardaki rezervlerinin alarm vermesi karşısında “Biz vatandaşımızı susuz bırakmayacağız.” diyor ama somut hiçbir önlem göstermiyor. Sadece bundan sonraki yağışların barajları dolduracağını ummanın ötesinde! Tıpkı kuraklık nedeniyle gelecek yılın ürünlerinin yüzde 30’unun kaybolduğu bölgelerde vatandaşın son çare olarak “yağmur duasına” çıkması, ya da bir köşedeki üç kuruşla dolar ya da avro alarak “kendisini kurtaracak” önlemlere başvurması gibi.
  Kim bakanlık yetkilileri zamları, Hükümetin ekonomik politikaların bir sonucu değil “spekülatör”lerin, marifetiymiş gibi sunuyorlar ama Hükümet, ekonomik politikaların sonucu olan hak ezen zamları hiç umursuyor görünmüyor. Erdoğan, Hükümeti ve partisi için varsa yoksa iktidarını güçlü biçimde sürdürmek için önlemlerin alınması. Bunun için de AKP ve Hükümeti, HSYK’yi hükümete bağlamak için Mecliste kavgalar çıkarıyor, emniyet ve yargıda kadrolaşma girişimleriyle, her gün birkaç yüz polis ve savcıya daha yer değiştirmek, Cemaatle olan iktidar (paralel devlet) kavgasıyla gündemi bloke ediyor.
Hükümet, kendisine karşı bir darbe hazırlığı olduğu propagandasını çok gürültülü sürdürürken aynı zamanda iç ve dış politikadaki başarısızlıklarının üstü örtmek istediği gibi, ekonomik politikalarının, bir yandan yolsuzluk ve rüşvet skandalları öte yandan da halkın geçim koşullarının hızla kötüleştiği gerçeğinin üstünü örtmeyi amaçlıyor. AKP’nin geleceğini, kendi iç kavgasını halkın kavgasıymış gibi yutturmayı amaçlıyor.
Elbette bu sermaye partilerinin klasik oyunu!
Halkın dikkatini gerçeklerden partilerin, iktidarların ihtiyaçlarına kaydırma oyununun aşılmasının şartı ise işçi sınıfının, halkın kendi taleplerini merkez alan bir mücadele içinde olmaları, hükümetin iç ve dış politikasına, ekonomik politikasına karşı, kendi talepleri doğrultusunda siyaset ve ekonomide ağırlıklarını koymasıdır.
Burada elbette işçi sınıfının, onun sendikalarının (Mücadeleden yana konfederasyonlar, sendikalar, sendikacılar, yerel sendikal platformlar, yerel şube platformları, Kurultay Komiteleri,…) emek örgütlerini ve emekçilerin birleşip kendi talepleri için mücadele ettikleri her türden örgütlerin kendi taleplerini merkeze koyan politikalarla hareket etmesi önem kazanmaktadır. Hele de Türkiye ekonomisinin dünyadaki en kırılgan ekonomi ilan edildiği koşullarda emek güçlerinin güçlerini birleştirmeleri, ortak bir mücadele stratejisi geliştirmeleri çok önem kazanmıştır.

‘27.01.2014 – EVRENSEL