DOSYA: AKP-CEMAAT KAVGASININ GİZLEDİKLERİ -2 (17.12.2013)

309

SUNU:
Eğitimin paralı hale getirilmesi, kamunun eğitimden elini çekmesi ve özel sektörün alanının genişlemesi, kısaca özelleştirme sadece AKP Hükümeti döneminde yaşanmadı. Ancak AKP Hükümeti bu işe “baş koymuş” hükümet olma yönünde ilerliyor. Kamu okullarının tüm ihtiyaçları velilere bırakılırken, özel okulların sayısının artması için teşvikler veriliyor; eğitim kampüsleri ile eğitimin şirketler açısından “rantı” yükseltilerek özel sektör için “yatırım” alanları açılıyor. Dosyamızda bugün, sürekli eğitim bakanını değiştirerek bu alana verdiği önemi gösteren AKP’nin eğitim politikalarının ayaklarından biri olan özelleştirme ve etkileri üzerine yoğunlaştık.

ADIM ADIM ÖZELLEŞTİRME
Veysel KAPLAN
Eğitim Sen Kocaeli Şube Başkanı
Bugün dershane tartışmaları üzerinden eğitim hakkından, eğitimde fırsat eşitliğinden bahseden AKP bu hedefleri ile eğitim alanına bir işletmeci kafası ile baktığını, eğitimi iktisadi bir faaliyet olarak gördüğünü ve eğitime dair planlamalarını kâr-zarar hesabı üzerinden yürüttüğünü söylemektedir ki 11 yıldır tam da bu hedeflerinin gereğini yapmaktadır.
“Eğitime bütçeden en büyük pay bizim iktidarımız döneminde olmuştur.” diye övünen AKP döneminde MEB bütçesinin yatırım payı her yıl düzenli olarak gerilemiştir. Fayda-maliyet analizi gereği devlet kamu kaynakları ile eğitim alanına yatırım yapmaktan çekilirken, özel sektöre sağlanan teşviklerle şehirlerin en gözde yerlerinde bu şirketlerin reklam ilan panosu olan okullar yaptırılmış, şirketlerin bu okulların yönetiminde söz sahibi olması sağlanmıştır. Bu okullar; fiziki olanakları, derslik ve öğrenci sayıları ile devletin ayrıcalıklı okulları olarak öne çıkarken, kimi okullar ise adrese dayalı kayıt sistemine rağmen adres dışından hatırı kırılmayacak olanların ve yüksekçe miktarda para bağışında bulunabilenlerin çocuklarının kayıtlarının yapıldığı okullar olarak MEB’in ayrıcalıklı ve marka okulları haline getirilmeye çalışılmıştır. Fırsat eşitliğinden bahsedenler bırakalım bölgeler arasındaki eşitsizlikleri aynı il ve ilçe içinde bile velilerin ekonomik durumlarına göre çocuklarını kaydedebildikleri okulların oluşumuna halkın eğitimin finansmanındaki payının artırılmasının bir yolu olarak zemin yaratmışlardır.
11 YILDA 5 EĞİTİM BAKANI

AKP, eğitimde ticarileştirme ve özelleştirme hedefini gerçekleştirmek için: MEB teşkilat yasasını değiştirmiş, 4+4+4 düzenlemesine geçmiş, eğitime yeterli bütçe, okullara ihtiyacı kadar ödenek ayırmayarak eğitiminin finansmanını halkın sırtına yıkmış, 11 yılda 5 bakan değiştirmiş, her bakan döneminde yapılan müdahaleler ile devlet okullarında eğitimin niteliğini bilinçli olarak düşürmüştür. Eğitimin niteliği düştükçe, sistem her yıl değiştirildikçe daha çok veli bütçesini zorlayarak çocuğunu özel okula göndermenin yolunu aramaya başlamıştır.
Nitekim 4+4+4 modelinden sonra özel öğretim kurumlarına giden öğrenci sayısı yüzde 15 artmıştır. Öğrencilerin dershaneye gitme yaşının ilkokulun ilk yıllarına inmesine neden olan AKP döneminde dershanelerin sayısı hiç olmadığı kadar artmıştır.
DİKKATLER KAVGAYA ÇEKİLMEK İSTENİYOR

Kamuoyunun dikkati AKP-Cemaat kavgası yönünde analizlere, değerlendirme ve tartışmalara  çekilmişken, eğitim alanında gerçekleştirilmek istenen dönüşümün bu tespitlerin gölgesinde kalması AKP için bulunmaz bir nimet. Halk bu kavganın cazibesine heyecanlı bir film izler gibi kapılmışken yüz binlerce yoksul öğrencinin sınav puanları yetmediği için imam hatiplere, meslek liselerine ve açık liselere mahkum edilmesi görülmeyecek.
Kamu okullarının tamamen gözden çıkarılarak, eğitimin özelleştirilmesinin ve özel okulların teşvik edilmesinin yaratacağı gerçek adaletsizlik ve eşitsizlikler üzerinde eğitimin bir  hak olmaktan çıkarılması üzerinde  durulmayacak.
Dershane tartışmaları  ile hedeflenen  kamusal bilimsel demokratik ve laik eğitimi tamamen   bitirmek ve eğitim alanının okul öncesinden yükseköğretime kadar özelleştirme yönünde dönüştürmektir. Dershane tartışmalarının AKP’nin yukarıda saydığımız temel hedeflerin üzerini örtmesine izin vermemek gerekiyor. Eğitimin gerçek sorunlarını öne çıkarmada daha etkili bir mücadele verilmeli AKP ve Cemaat medyasının sahtekarlığı ve samimiyetsizliği deşifre edilmeli ilkokuldan yükseköğretime kadar tüm özel okulların ve dershanelerin kapatılması talebi kamusal eğitim talebi ile birleştirilerek bu tartışmada güçlü bir taraf olmanın yolu açılmalıdır.

[kck]div align=’center'[kck]hr align=’center’ noshade=’noshade’ size=’2′ ‘100%”>
]AKP, ÖZEL OKULLAŞMA ORANINI YÜZDE 10’A ÇIKARMAK İSTİYOR
AKP’nin eğitimde özelleştirme politikalarını Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rıfat Okçabol ile konuştuk.
Hükümete bu alanda yöneltilen eleştirilerin iki temel yönünden biri piyasacı eğitim. Hükümet ise özellikle eğitime ayırdığı payın sürekli arttığını iddia ederek bu eleştirileri savuşturmaya çalışıyor. Eğitime fazla pay ayırmak piyasacı bir mantığa engel mi’AKP’nin ima ettiği doğrultuda eğitime fazla pay ayrılmıyor. Eğitime para ayrılmasından bizim anladığımız nedir’ Bizim için, kamusal, parasız eğitime ayrılan paydır. Evet, bütçede kısmı artmalar var ama bu paranın çoğu piyasaya gidiyor. Parasız eğitim kanallarına gitmiyor. Okulların camları, çerçeveleri boyaları, temizlik işleri bile velilere yaptırılıyor. AKP 2004’ten beri ilköğretim kitaplarını bedava bastırıyor. Bu yoksullar için iyi ama varsıllar bu kitapların parasını verebilir durumda. AKP bedava kitaplar ile parası olana da destek vermiş oluyor. Ayrıca bu milyonlarca kitabı, Bakanlığın matbaasında değil özel sektörde bastırıyor ve buraya milyonlarca lira para harcıyor her sene. Dershane tartışmalarında da biliyorsunuz, dershanelere “Özel okullara dönüşün, size öğrenci başı para, arsa temini, kredi desteği verelim” gibi bir sürü vaatlerde bulundular. Bu da piyasacı zihniyetin bir başka örneği.

Bu teşviklerin amacı ne’
AKP iktidarının AB için hazırladığı ve 2004 yılında açıkladığı Acil Eylem Planının bir hedefi de o zaman yüzde 2.5 olan özel okullaşma oranının yüzde 10’a çıkarılmasıydı. Bu hedefi niye koydular’ Çünkü küreselleşme dediğiniz şey eğitim hizmetlerinin piyasa tarafından ve piyasa koşullarıyla karşılanması anlamına geliyor. Eğitimden hizmet alanın o hizmetin bedelini ödemesi, temel fikir bu. Öğrencilerin özel okula yönlendirilmesinde bir iki temel nokta daha var. Bunlardan biri; özel okullardan mezun olan çocuklar içinde yaşadığımız kapitalist ve piyasacı ortama, kamusal eğitimde okuyan öğrencilere oranla daha çabuk uyum gösteriyor.

Ve bir diğer nokta da şu ki; bilindiği üzere özel okulların içinde önemli bir cemaat oranı var. Ve özel okula giden öğrencilerin bir kısmı doğal olarak bu cemaat okullarına gitmiş oluyor. Bir de günümüzde piyasacı ve gerici adımları “seçme hakkı” diyerek kabul ettirmeye çalışıyorlar. Örneğin karma eğitime dair tartışmalar. İsteyen karma olmayan eğitime gitsin demek aslında bu konuda da piyasa yaratmaya dönük bir çalışmanın örneğin. Kısacası AKP hükümetinin eğitimde ki her adımı para harcamaya çıkıyor. Dershane kavgasında da cemaat çok fazla itiraz ediyor ama özel okula dönüştürülecek dershanelerin çoğu da cemaatin dershaneleri. Ama tartışmanın asıl sebebini dershanelerin büyük bir gelir sağlaması olarak tahmin ediyorum. Çünkü özel okullar dershaneler kadar fazla kâr getirmiyor.

Aynı zamanda özel okulların bir çok boş kontenjanı olduğu biliniyor. AKP hükümetinin dershaneler uygulamasını bu boş kontenjanları da doldurmak için gerçekleştirdiği iddia ediliyor…
AKP 2003 yılında 100 bin yoksul öğrenci içinden 10 bin öğrenciyi özel okula göndermek istemişti. Ama Eğitim Sen’in açtığı dava ve cumhurbaşkanı nedeniyle bu başarılamamıştı. Şimdi aynısını yapacaklarını tekrar söylüyorlar. Bu uygulamada da şöyle bir durum var ki ona dikkat çekmek gerekiyor. Bu özel okulların büyük kısmı sınav yapmıyor ama sınav yapan küçük bir grup da var. O dönem özel okulların sınav ile alanlarına 15 bin kişi başvuruyor. Ama o başvurulardan sadece 2 bin 600 kişi kabul ediliyor. Bu sınav ile öğrenci alan özel okulların kapasitesinin düşük olduğunu gösteriyor. Bakanlık seçmiş olduğu 10 bin öğrenciyi sınav ile almayan özel okullara göndermek istemişti. Bakanlık 10 bin öğrenci için özel okula vereceği para ile toplamda çok daha fazla öğrenci için plan hayata geçirebilirdi ama burada da piyasa mantığı işliyor maalesef.
AKP hükümetinin adımlarının hepsi piyasacı ve özel okulları teşvik edecek uygulamalar. Aslında olay tam olarak ‘Paran varsa istediğin eğitimi alırsın’ durumu. Olan emekçinin çocuğuna olacak ve iyi eğitim göremeyecek. Bu şekilde özetlenebilir.

EĞİTİM KAMPÜSLERİ NASIL OLACAK’

Eğitim Kampüsleri uygulamasını sormak gerekirse… Bu tür eğitim kampüslerinin dünya da başka örnekleri var mı’
Eğitim Kampüsleri projesi, kentlerde ki okulları belli bir yerleşkede toplama projesidir. Bu iş adamlarına, o eğitim kampüslerinin bulunduğu alanların işletme hakkını alanlara, o inşaatları üstlenecek inşaat şirketlerine yarayacak. Veliler de çocukları oraya taşımak için ekstra para verecek. Tabii burada bu kaynakların aktarıldığı kurumların ideolojileri de göz ardı edilmemeli.
Avrupa’da ve dünyada yükseköğretim için on binlerce öğrencinin toplandığı örnekler var ama ortaöğrenim düzeyinde benim bildiğim bir örnek yok Bu projede bir bölgedeki okullar başka bir bölgeye taşınacak. Aileler, eğer biraz parası varsa başka bir bölgeye taşınan okul yerine çocuğunu özel okula gönderecek. Çünkü yol parası, yapılacak harcama gibi paraları düşünüp özel okul tercihi yapabilecek.

1965’TEN BUGÜNE NELER OLDU’

Türkiye’de eğitimin özelleştirilmesi AKP dönemi ile başlayan bir uygulama değil. AKP öncesine dair kısa bir özet geçmek gerekirse..
Osmanlı ve öncesinde devlet eğitim ile ilgilenmedi. Vakıflar; zenginler, paşalar okul ya da medreseler açtı. İlk kendi okulunu açma gereksinimi 1700’lü yılların sonunda ortaya çıktı. Uluslaşma süreci ile devletler, örgün eğitimin devlet denetimine girmesi gerektiğini düşünüyorlar. Kamusal eğitim cumhuriyet döneminde benimseniyor. Demokrat Parti iktidarında halkevleri ve köy enstitüleri kapatıldı, imam hatipler ve şimdi Anadolu lisesi olan, o dönem maarif koleji olarak bilinen okullar açıldı. Bu okullar seçkin okulu olarak açıldı ve sınavla öğrenci almaya başladı. Buna karşılık da parası olan özel okul açmaya başladı. 1965’e geldiğimizde ise Süleyman Demirel’in Başbakanlığı döneminde 1625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasası çıkartıldı ve dershaneler ile özel okullar palazlandırıldı. O zamana kadar yabancıların özel yüksek okulları vardı ama Türkiye’de yoktu. Türkiye’de de açıldı özel yüksek okullar ve ilk açan da Demirel’in kardeşiydi. Bir çığır gibi özel yüksek okullar ortaya çıkmaya başladı. 12 Eylül Anayasası ise bu yasağı vakıflar kararı ile değiştirdi ve özel okul ve üniversitelerde ki son ivme oldu diyebiliriz
Peki ya AKP Hükümeti. Onun döneminin temel uygulamaları neler diye sıralarsak
Bugünkü icraatları belki de AKP hükümetinden daha önce 12 Eylül ve ANAP dönemine kadar götürmek gerekiyor. ANAP ne yaptı’ Önce yüksek öğretime katkı payı getirdiler. Ve katkı payları ortaöğretime yansıdı. Bakanlar o dönemden beri ‘okullarda bağış olmayacak’ dese de bağış veren girmeye başladı devlet okullarına. Ve yüksek bağış verenler daha iyi okullara ve sınıflara girdi. Mesela öğretmenlerin sözleşmeli olması AKP ile başladı ama alt yapısını Ecevit hazırladı. Ya da piyasalaştırmanın en önemli öğesi olan toplam kalite yönetimi ve Norm Kadro 1990’larda girdi ülkeye. Erdoğan ve öncesi anlattığım bu olaylar piyasalaşmaya dair yapılan önemli sıçramalar.

[kck]div align=’center'[kck]hr align=’center’ noshade=’noshade’ size=’2′ ‘100%”>
]EĞİTİM SEN RAPORU:
Özelleştirmenin rakamları:
– Türkiye’de 1930’da çoğu yabancılara ait azınlık okulu olmak üzere, 300 kadar özel okul varken, 2012 yılında bu sayı 6 bin 500’ü aştı.
– 1930 yılında özel okullarda okuyan öğrenci sayısı 30 bin civarındayken, bugün özel okullarda okuyanların sayısı 583 bin.
–  2013 itibariyle Türkiye’de 3 bin 641 özel okul öncesi eğitim kurumu, 992 özel ilkokul, 902 özel ortaokul ve 970 özel lise bulunuyor.
– Türkiye’de 345’i özel sağlık meslek lisesi olmak üzere, toplam 399 özel meslek lisesi var.

ÖZEL MESLEK LİSELERİ

  Organize sanayi bölgelerinde patronlar tarafından kurulacak özel meslek liselerine yapılan teşvikler, öğrenci başına 5 bin 500 TL’ye kadar çıktı ve sadece 2013 yılı içinde şubat ve haziran dönemlerinde organize sanayi bölgelerindeki özel meslek ve teknik liselerine toplam 4 milyon 573 bin 750 TL ödendi.
– AKP iktidarında özel dershane sayısı 2 bin 122’den 3 bin 858’e çıktı. 2002 yılında dershanelere giden öğrenci sayısı 606 bin 522 iken, 2013 yılında 1 milyon 280 bin 297’ye yükseldi. Buralarda çalışan öğretmen sayısı ise 19 bin 881’den, 51 bin 522’ye çıktı.
– Hükümetin teşviklerinin de etkisiyle özel okullara giden öğrencilerin sayısı da 223 binden 570 bine yükseldi.

[kck]div align=’center'[kck]hr align=’center’ noshade=’noshade’ size=’2′ ‘100%”>
]MUHATABI NE DİYOR’
BİZE KİMSE BİR ŞEY SORMUYOR

Özge Çiftçi (İstanbul/Kıraç): Eğitimde değişiklik yaptılar ama buna karar verenlerin hiçbiri eğitimci değil. Öğretmen ve öğrencilere kimse bir şey sormuyor. Üniversite giriş sınavları için yapılan sınavların kaldırılması gerekir, devlet okullarında konular derinlemesine işlenmeli, çok yüzeysel anlatılıyor. Parası olan zaten özel okullarda istediği gibi hazırlanıyor ancak bizim öyle bir şansımız yok. Ben dershane ücretinin bir kısmını yaz tatilinde çalışarak ödedim. Geri kalan miktarı ise ailem hâlâ ödüyor. Yeni okullar yapılmalı, ana okulları teşvik edilmeli, çocuklar temelden iyi bir eğitim almalı..

Ahsen Çelikbaş  (Bolu): Şu anda liseler YGS’ye yönelik eğitim vermiyorlar. Biz zaten o yüzden dershaneye gidiyoruz. Hayatımızı bağladığımız üniversite sınavı bir test sınavı fakat liselerde buna da yönelik bir şey yok. Üniversiteye kazanmak için bizleri dershanelere mahkum ediyorlar. Dershaneler kapatılacaksa liseler üniversite sınavına göre dizayn edilmeli ya da sınavın formatı değiştirilmeli. Sınav sistemi zaten adil değil. Bütün hayatımız sadece iki sınava bağlı. İnsanların yetenekleri gözetilmiyor.

Tunahan Temiz (Bolu): Devlet okullarındaki eğitimi çok niteliksiz buluyorum. Liselerde verilen bilgi ile bizim üniversite sınavlarında başarılı olmamamız imkansız. Ben dershaneleri savunan biri değilim fakat eğitim sistemimiz bizi dershanelere mecbur hale getirdi. Ben devlet okullarının eğitimin kalitesinin artmasını ve sınav sisteminin değişmesini savunuyorum.

Yarın: Eğitimde ne fırsatlar eşit ne de olanaklar

17.12.2013 – EVRENSEL

[kck]/html[byk]