Piyasa egemenliğinde işsizlik oranlarını işgücü piyasalarındaki arz talep düzeyi ve çalışma hayatına dair belirlenmiş kurallar, yasalar belirliyor. İşçi, kendi yaşamını idame ettirebileceği bir gelirle, bilgi, deneyim ve eğitimine uygun, insani koşullarda çalışabileceği bir iş ararken, işverenler aradıkları niteliklere uygun bir elemanı en ucuzundan, ona karşı herhangi bir sorumluluk taşımadan, keyfi bir biçimde çalıştırma, istediği zaman da kapının önüne koyma derdinde.
İşgücü piyasaları esnekleştirildikçe, işçiyi korumak adına konulan kurallar ortadan kaldırıldıkça, yani yasalar işverenlerin taleplerine göre şekillendikçe, işgücü piyasalarındaki kötü çalışma biçimleri hakim hale gelmeye başlıyor. İşverenlerin keyfiyet düzeyi de artıyor.
İşgücünü satmak için işgücü pazarına çıkan işçinin kuralsızlık ve güvencesizlik zemininde aradığı niteliklerde bir işi bulması giderek zorlaşıyor. Bu durumda kişi için iki seçenek kalıyor: ya işsizlik ya da düzgün bir iş bulana kadar iyi kötü bir yerlerde çalışmak.
“Falanca yerde şu kadar sayıda işçi alacaklarmış ama başvuran kimse yok”, “Türkiye’nin işsizlik gibi bir sorunu yok, iş beğenmeme sorunu var” gibi söylemler, hükümetin işsizliğin sorumluluğunu kişilerin üzerine atarak, sorumluluktan kaçmak amacı ile ürettiği söylemler. Madem emek, piyasada bir mal gibi satılıyor, alıcı ve satıcı piyasada karşılaşıyor, alıcının malı almama, satıcının malını satmama özgürlüğü var. O zaman iş beğenmeme olgusu hatta ondan daha fazla, işçi beğenmeme olgusu da var. Nihayetinde bu özgürlüğü güç dengeleri belirliyor. Gücün kimde olacağına ise düzenleyici olarak sahneye çıkan devlet karar veriyor. Yani devlet özgürlüğün kimin lehine kullanılacağını tayin eden temel güç, bir zor aygıtı. Sonuç olarak ne kadar güçlüysen o kadar özgürsün. Piyasanın özgürlük algısının sınırları bundan ibaret.
İşgücü piyasalarının yarattığı bu “özgürlük” ortamında, işsiz kalmaktansa, “ne iş olsa yaparım” diyerek çalışma hayatına katılanların varlığı, en az işsizlerin varlığı kadar önemli. Belli ki, belli bir süre işsiz kalmaya bile tahammülü yok bu insanların.
-
ÇARESİZ İSTİHDAM
Resmi istatistiklerde bu kişiler iki farklı kategoride ele alınıyor. Zamana bağlı eksik istihdam edilenler ve yetersiz istihdam edilenler. Zamana bağlı eksik istihdam edilenler, hayrına da olsa en az 1 saat çalışmış olduğu için istihdamda sayılıp, daha fazla çalışmaya ihtiyacı olanlar. Yetersiz istihdam edilenler ise mevcut işini değiştirmek için veya mevcut işine ek olarak bir iş aramış olanlar.
Zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin yüzde 66’sı, eksik istihdam edilenlerin yüzde 48’i kayıt dışı çalışıyor. Zamana bağlı eksik istihdam edilenlerin yarısı ilkokul ve altı eğitim düzeyine sahip. Büyük bir çoğunluğu 25-44 yaş arasında. Yani gerçekten çaresizler. Bu yüzden bunlara gizli işsizler deniyor. İşsizlik rakamlarına da dahil edilmiyorlar.
TÜİK geçtiğimiz cuma günü işsizlik verilerini açıkladı. işsizlik oranı bir yılda 0,8 puan artış kaydederek, yüzde 9,3 düzeyine ulaştı. Umudu olmadığı için ya da diğer nedenlerle son 3 aydır iş arama kanallarını kullanmayan ve bu nedenle işsiz sayılmayanlar dahil edildiğinde gerçek işsizlik oranı yüzde 15,8, işsiz sayısı da 4 milyon 894 bin. Yani gerçek işsiz sayısı bir yılda 544 bin kişi arttı.
Ancak en dikkat çekici artış gizli işsizlerde yani çaresizlerde yaşandı. Gizli işsiz olarak tanımlanan çaresizlerin sayısı bir yılda 424 bin kişi ile yüzde 60 artış gösterdi ve 1 milyon 45 bin kişiye ulaştı. Sonuç olarak resmi işsizler, umutsuzlar ve çaresizlerin toplam sayısı bir yılda 5 milyondan 6 milyona yükselerek 1 milyon kişi arttı. Kısaca Türkiye bir yılda 1 milyon işsiz yarattı her her çeşitte, her yaşta.
Hükümet çalışma hayatını umutsuzlar, çaresizler ve işsizler kategorisine sıkıştırma gayretinde. Yasalar bunun için yeniden şekillendiriliyor. İşçiler için konulmuş sınırlı güvenceler bile ortadan kaldırılıyor. Evet piyasa için güç özgürlük demek. Nazım’ın dediği gibi, 'satarsın gözlerinin dikkatini, ellerinin nurunu, bir lokma bile tatmadan / yoğurursun / bütün nimetlerin hamurunu / Büyük hürriyetinle çalışırsın el kapısında, ananı ağlatanı / Karun etmek hürriyetiyle hürsün!...Bu hürriyet hazin şey yıldızların altında.'
16.10.2013 - BİRGÜN
2 NİSAN 2021
ADALET BAKANLIĞI'NI GÖREVE ÇAĞIRIYORUZ