Başlıktaki “kitsch” sözcüğü “kiç” okunur; Almanca’dan gelmedir ve gösterişli dekoratif objelerin yansıttıkları iddianın aksine değersiz, banal ve rüküş olması halini anlatır.
“Kitsch sanat” gibi, eğitimsiz yığınların milliyetçi duygularını sömürmeye oynayan bir “kitsch politika” da vardır ve bu politikanın objeleri de haliyle “kitsch”tirler.
Geçen pazartesi Ak Saray’da Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas için düzenlenen resmi karşılama töreninde işte böyle bir “kitsch gösteri”ye tanık olduk. Artık Türkiye’de ikbal ve gücün simgesi haline gelmiş bulunan merdivenin basamaklarına sağlı sollu ikişerden sekiz sıra, üzerlerinde eski çağlardaki Asyalı savaşçıların kıyafetlerini andıran kostümler, ellerinde replika mızrak, kılıç ve gürzler bulunan, kimisi takma sakal ve bıyıklı adamlar dizilmişti.
Muhafız Alayı’nın 16 askerinin her biri, Türklerin tarihte kurdukları söylenen 16 devletten birinin savaşçısı olmuştu.
Aralarında benim ilgimi en çok çeken, miğferli ve örgü zırhlı, parlak metalik malzemeden kolçak ve dizçekler takmış “Osmanlı piyadesi” oldu. En önde durduğu için değil, iktidarın kitsch Osmanlıcılığını mükemmel temsil ettiği için.
Malumunuz, AKP ideolojisi Osmanlı modernleşmesini ve reformlarını reddediyor. İktidarın en yukarıdaki sözcüleri, “modernleşme ve reformlar yüzünden 200 yıldır milletin maruz kaldığı zulmü” her fırsatta anlatıyorlar, “Artık parantezi kapatmanın zamanı geldi” diyorlar. Bu söyleme göre “parantez”, ülkenin İslam’dan ayrılıp Batı’yı taklit etmeye başlamasıyla açıldı ve şimdi öze dönüş gerçekleşince kapanacak, yolumuza kaldığımız yerden devam edeceğiz. Zihniyet özetle bu.
O zaman da Osmanlı’yı temsil edecek askerin seçiminde parantez öncesine gidiliyor ve karşımıza böyle zırhlar içinde bir adam çıkarılıyor. Tarihe parantezsiz bakabilseler, Batı’yı örnek alan ya da taklit eden modernleşme hareketini Osmanlı’nın kendi geri kalmışlığına ve yenilmişliğine bir çözüm bulmak için başlattığını anlarlar ve bunu içselleştirebilirlerdi. Belki o zaman biz de merdivenin basamaklarında örgü zırhlı bir asker değil demodernleşme hamleleri sonucunda kurulan Osmanlı ordularından mesela bir Nizam-ı Cedid ya da bir “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” neferini görebilecektik. Tabii o zaman bunların elinde kılıç değil tüfek olacaktı.
Ama bizimkiler “Tüfek icat olundu mertlik bozuldu” kafasını yaşıyor.
Seçtikleri tören figürü fütuhatçı Osmanlı’nın gücünün zirvesinde olduğu çağdan geliyor. Fakat ne bu kafanın ne de o çağın günümüzde bir karşılığı ya da geçerliliği var. Geç dönem Osmanlılar bunu anlamışlardı. Geri kalmış ve yenilmişlerdi çünkü. Osmanlı durup dururken Batı’yı taklit ettiği için son bulmadı; karşısında yenildiği Batı’dan feyz alarak hayatta kalmaya çabaladı. Bugünkü varlığımızın önemli bir bölümünü de bu çabaya borçluyuz.
AKP iktidarının inşa etmeye çalıştığı “Osmanlı paradigması” bir “kitsch”. Tıpkı Yeşilçam kostümleri içindeki askerler gibi.
Ülkede kurumsallaştırılmak istenen otoriter rejime muhafazakar-milliyetçi kitlelerin desteği, sloganlar ve simgeler düzeyindeki sathi bir Osmanlıcılık ile satın alınmak isteniyor.
Zarfın üzerinde “Osmanlıcılık” yazıyor.
Mazrufta ise “İslamcılık”...
AKP, “zarf”ın üzerinde yazanla tabanındaki milliyetçi lümpenleri efsunlamaya çalışıyor.
Elhak başarıyor da...
Batı karşıtı ve sözde Osmanlıcı söylemler vasıtasıyla ülkedeki siyasi kültür de bu yönde değişim geçiriyor, radikalleşme besleniyor.
Sadece bu değil, kitsch Osmanlıcılığın Cemaat’le savaşta da kullanışlı olduğu vaki.
Daha Müslüman, daha İslamcı ve daha Osmanlıcı olununca, hem bilinçaltına Cemaat’in böyle olmadığı mesajı veriliyor hem de 17/25 Aralık izleri daha kolay örtülüyor. Neticede günümüzde artık ülkelerin itibarı replika kılıçlar ve gürzlerle değil dünyada bilime, sanata ve büyük insanlığa yaptıkları katkılarla inşa ediliyor.
“İtibarda tasarruf olmaz” denilerek sahnelenen gülünç aşırılıklar, bunları yapana itibar getirmediği gibi istismar edilen simgelere itibar kaybettiriyor.
15.01.2015 - MİLLİYET
14 NİSAN 2021
YARGI EMEKÇİLERİ