Farklı farklı yerlerde çalışıyorduk. Benim adım Zafer Açıkgözoğlu. Ben mesela lağımlarınızı temizlerken öldüm. İstemediğim halde beni zorla lağıma indirdiler. Virüs kaptım. Yavaş yavaş ölüme gittim. 26 yaşındaydım.
Hemen yanıma gömülü küçük ceset Seda Nur Tatar. 13 yaşındaydı. Evinden çok uzakta Samsun Alaçamda mevsimlik tarım işçisi olarak çalışırken öldü. Gözleri ve elleri yanarak her gün acı biberler topluyordu. Elleri hala yanmakta…
Seda Nur’un yanındaki mezarda Mahmud Ahmedî yatıyor. Mahmud bu ülkede yitip giden Suriyelilerden sadece biri. Mardin’de çalıştığı inşaatta üzerine yük asansörü düştü, feci şekilde can verdi. Yitik ülkesindeki sevdiklerine bırakacağı bir resmi bile yok.
Köşedeki çay kokulu mezar Rizeli bir işçi, Ali Havuz’un mezarı. Kereste atölyesinde çalıştığı esnada üzerine kütükler düştü, öldü. Arkasında babasız çocuklar bırakarak.
Şu en küçük mezar ise küçük Çetin’in. 10 yaşındaydı. Adana’da tarlaya çalışmaya giderken sulama kanalına düştü.
Çetin gibi küçük cesetlerin çoğunluğu mevsimlik tarım işçisi Kürt çocuklar. Küçük parmakların pamuğu ve fındığı daha iyi topladığına inanıyor başlarındaki çavuşlar!
Burada rengimiz bir! Hepimiz bu ülkenin “kalkınması” “büyümesi” adına gözden çıkarılan “siyahlarız”. Sürekli övündüğünüz Avrupa’nın 7. büyük ekonominiz bizim sırtımızdan yürüyor. Benim bedenim, benim hayatım üzerinden “büyüyorsunuz”.
Bizler ekmek bulduk derken canımızdan olduk!
Bir ayda birimizi ikimizi değil, 158’imizi katlettiler. Ama duydum ki ülkede hayat devam etmiş, başka işçilerin sırtından yeni rezidanslar, AVM’ler, otobanlar, fabrikalar, madenler yükselmiş. O çok sevdiğiniz bayraklar bizler için yarıya inmemiş!
Şimdi okurken üzülmeyin! Biliyorum 2 gün ağlayıp 3. gün bizi unutacaksınız!
15.09.2014 - T24
25 ŞUBAT 2021
VERGİ HAFTASI